Yalancı Aşık- Tawna Fenske, Kitap Yorumu(3. Gün)

Yalancı Aşık- Tawna Fenske

Yılın son blog turunun son başlığı kitap yorumu oldu. Keyifli okumalar dilerim. Ayrıca yeni yılınızı şimdiden kutlarım. Aklınızdan geçen tüm güzelliklerin önünüze serildiği bir yıl olsun 2014 :)

Kitap Tanıtımı


Sayfa Sayısı: 287
Nemesis Kitap
18 tl

   Violet McGinn, anormallikten ve soyut şeylerden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan, mantıklı bir kadındır. Belki de bu yüzden kendine meslek olarak muhasebeciliği seçmiştir. Annesi ünlü bir medyumdur ve bir gün hastaneye yatırılır. Violet, annesinin işini bir süreliğine devralmak zorunda kalır ve hiç istemese de sahte medyumluk yapmaya başlar. Drew Watson, yakışıklı bir bar işletmecisidir.
   Cumartesi geceleri barında çaldığı müzikler eşliğinde dans eden müşterileriyle ve arkadaşlarıyla mutludur. Chris Abbott ise her kadının hayalini kurduğu genç, yakışıklı, kibar ve başarılı bir doktordur. Violet birini seçmelidir. Kalbini mi yoksa mantığını mı dinlemelidir? Yolunu bulmaya çalışırken yapacağı bir hata, belki de üçünün kaderini toptan değiştirecektir.


Kitap Yorumu

Tanıtımını okur okumaz listeme eklemiştim bu kitabı. Konusu oldukça hoş görünüyordu. Kapağına ise bayılmıştım zaten. Blog tur yaptığımıza da çok sevindim haliyle. 

Aslında anlatılacak çok şey var kitapla ilgili. Ama nereden başlasam onu bilemedim. Karakterler çok eğlenceliydi, diyaloglar ise gülme garantili. Konusu zaten çok ilginç. 

Hemen hepimizin elbette bir falcı muhabbetimiz vardır, hatta gitmişliğimiz. Tamam, ben de gittim ama benimki Moonbeam’ın yerine hiç benzemiyordu. Şimdi Drew’i okuduktan sonra diyorum keşke benzeseydi : ) Komik, kibar, yakışıklı, centilmen, becerikli daha ne olsun yani : D Ama bununla bitmedi yazarın muhteşem karakterleri. Doktorumuz yakışıklı Chris var sonra rastalı abimiz var bir de bunlar arasında kalan Violet’imiz var : ) 

Son zamanlarda üst üste okuduğum dramlardan sonra kesinlikle bana çok iyi geldi bu kitap. Yolda okuduğum için tabi kahkahalarımı bastırmak zorunda kaldım, tek şikayetim budur. Başından sonuna kadar oldukça eğlendiğim bir kitap oldu. Yazarın kalemini gerçekten çok beğendim ve bizde çıkan diğer kitabını da hemen sepetime ekledim. 

Eğlenceli diyalogları, harika karakterleri ve başarılıyla işlenmiş konusuyla rahatlıkla tavsiye edebileceğim kitaplar arasına girdi “Yalancı Aşık”. Okuyun derim, pişman olmazsınız.

Benim bu kitaba verdiğim puan ise;



Yalancı Aşık- Tawna Fenske, Yurt Dışı Yorumlar(2. Gün)

Yurt Dışı Yorumlar

Yılın son blog turumuzda, son "Yurt Dışı Yorumlar" başlığımız bu. Kitabımızın Goodreads puanı 3,84 ve de tek yıldızlı yorumu yok. Keyifli okumalar dilerim :)









   Arka kapağı okuduğumda konuyu çok ilginç bulmuştum. O yüzden hemen alıp okumaya başladım ama umduğum gibi gitmedi. Eğlenceli anları olsa da çok fazla karakter vardı ve yavaş ilerledi hikaye bu yüzden.










   “Yalancı Aşık” okuduğum ilk Fenske kitabıydı. Bu kitap hakkında karışık duygular hissediyorum aslında. Hikayesi benzersiz, eğlenceli ve seksi ama nedense takip etmekte zorlandım bazı yerlerde. Çünkü pek çok karakter girdi devreye ve bu da hikayeyi yavaşlattı. İkili arasındaki kimyayı çok net hissedemediğim için 5 üzerinden 3 verdim. Ama konusunu beğenen herkese okuyun derim.










   İster inanın ister inanmayın ama eğlenceli, sevimli ve çağdaş bir kitap. Monoton bir hayatı olan Violet muhasebecilik yapar. Psişik güçlerle uğraşan annesi Moonbeam, rahatsızlandığına Violet onun yerine geçer. Ve de hemen kapı komşusu olarak, şehrin yakışıklısı Drew’i bulur. İkisinin arasında farklı bir bağ kurulur zaman geçtikçe. Kimin psişik gücü olduğunu anlamadım bir süre sonra. Mükemmel bir roman. Okuyun bence.










   Bu kitabı çok sevdim. Tawna Fenske’nin okuduğum ilk kitabıydı ve diğerlerini de hemen okuma listeme ekledim. Hikaye benzersiz ve de taze. Oldukça komik ve çok güzel işlenmiş. Karakterlerin hepsi de çok gerçekçiydi ve oldukça sevimliler. Son zamanlarda okuduğum kitaplarda aşk eksikti yani bu kitabın tam tersiydi. Mükemmel, ilginç ve de oldukça romantik bir kitap.
   Kitabı bu kadar sevmemin ilk sebebi kız aptal değildi ve seks ön planda değildi ya da aşkı kapatmadı. Bu kitaba bir şans verin. Mutlaka seveceksiniz.


* Çekilişimiz devam ediyor katılmayı unutmayın :)

Yalancı Aşık- Tawna Fenske, Yazar Hakkında ve Çekiliş(1. Gün)

Tawna Fenske


   Amerika doğumlu yazarımız Tawna Fenske, İngiliz edebiyatı mezunudur. Gazetecilikten ve Venezuela’da İngilizce öğretmenliğinden pazarlama dehalığına giden bir kariyer yolunda ilerlemiştir.
   Şu anda çok sevilen hayvanlarla dolu küçük bir hayvanat bahçesinde Oregon’da erkek arkadaşı Bend ile birlikte yaşamaktadır.
   Popüler günlük blog “Don’t Pet Me, I’m Writing”in yazarı ve Amerijan Romans Yazarları Derneği’nin üyesidir.
   Başta “Sourcebooks” olmak üzere pek çok yerde romanları yayınlanmıştır.
    RT Books Reviews tarafından yazdığı romantik komedileriyle “Fenske -romantizmin çılgın yatarıcısı- muhteşem karakterleriyle edebiyatta yaz okuyucularının kasvetine bir panzehir olmuştur.”
yorumuna layık görülmüştür.
   Kadın kahramanının deniz tutması tedavisi sonucu başına gelen şiddetli alerjiyi bizimle paylaşmasına rağmen Tawna, hiçbir korsan gemisine kaçak binmemiştir.

Yazarın yayınlanmış kitapları:

1- Making Waves
2- Believe It
3- Eat Play Lust
4- Getting Dumped
5- The Great Panty Caper
6- Frisky Business






Ve de son olarak çekiliş için buyurun :)
* Çekiliş sonuçları facebook sayfamızda yayınlanacaktır.


a Rafflecopter giveaway

İlk Son Öpücük- Ali Harris, Yurt Dışı Yorumlar(5. Gün)

Yurt Dışı Yorumlar

Yeniden yurt dışı yorumlarla karşınızdayım. Özlemişim bunu yapmayı :) Şimdiden keyifli okumalar herkese. Bu arada kitabımızın Goodreads puanı 4.18.








   Ben aşk romanı okurken sonu kötü bitmeyenleri ya da içinde hüzün, gözyaşı olmayanları okumak istiyorum. Tek isteğim mutluluk. Okuduğum diğer kitaplara benzemiyordu çünkü benim için önemli olan bir şey eksikti. Haliyle son bölümleri hayal kırıklığı oldu. Sonrasında da alınan şok kararlar vardı. Zaman geçişlerine de dikkat etmek gerekiyordu okurken.









  Böyle bir kitap olduğunu bilseydim almazdım, sevmiyorum böyle kitapları. Okudukça da arkasından neler geleceğini, yazarın niyetini anlamaya başladım. Aralarda geçişler de çoktu ayrıca. Konunun da çok uzatıldığını düşünüyorum ama blog ve fotoğraf teması çok iyiydi. Ryan’ın mektubunu sevdim bir de Molly’e yol gösterdi. Okurken fazlaca ağladım ve Jojo Moyes’in ardından bu iyi gelmedi bana.
   Bu kitap benim tarzım değildi, üzgünüm ama böyle. 









  Kitabı bitirdikten sonra kendi hayatıma baktım ve resmen öpücüklerimi saydım. Aslında ne kadar da önemliymiş onu fark ettim kitapla birlikte. Bazen bir öpücük ne kadar çok şey ifade ediyormuş anladım. Essex’te büyüyen Molly ve Ryan’ın hikayesi bu. Onlar birbirlerine çok önceden aşık olmuşlardır ama bunu fark etmek için bazı utanç verici şeyler yaşamışlardır. Ama aslında onlar birbirlerine aittir. Molly’den dinliyoruz onların ilişkilerindeki iniş çıkışları. Ayrıca eğitim hayatlarını, birlikte olmalarını ve de evlenmelerini. Kapağa bakınca her şey çok pozitif gözükse de içinde mutlulukla aşkla birlikte acı, kalp kırıklıkları ve bol gözyaşı var.









  Bu kitabı çok beğenmeme rağmen 4 verdim. Çünkü zaman içerisindeki gel gitler okurken çok yordu. Tek sevmediğim yönü bu oldu. Bu kitaba 5 yıldız verilmediyse eğer tek nedeni budur. Bugünle başlayıp geçmişe gitmek kafa karıştırdı biraz. Ama zamanda yolculuklarda resmen zihindeki günlüğü okumaktı. Ryan ve Molly’ye bayıldım. Yan karakterler de yeteri kadar vardı ve de etkiliydi. Dengeyi çok iyi kurmuş yazar. Hikaye güzeldi, işlenişi de hemen beni içine çekti. Herkese de tavsiye ederim bu kitabı.









  Çarpıcı, muhteşem. Daha fazla ne söylenebilir ki bu kitapla ilgili. Son sayfasına kadar kesinlikle harika bir kitaptı. Eğer romantik bir kitap arıyorsanız sizin için doğru seçim bu kitap. Şimdiye kadar okuduğum en iyi kitaplardan biri. Aşk ve acısı çok güzel harmanlanmış. Ve bir uyarım var; son sayfalara geldiğiniz büyükçe bir kutuda mendil bulundurun yanınızda.

İlk Son Öpücük- Ali Harris, Yazar Hakkında(3. Gün)

Ali Harris


     
   Ali Harris, on yıl boyunca bir magazin dergisinde çalışmış parlak bir gazetecidir. Çocukluğu, büyük ve ışıltılı bir şehir olan Norfolk’ta geçer. 18 yaşındayken sanatsal aktivitelerini geliştirmek için Londra’ya taşınır.

   Boş zamanlarında bir kitap yazmaya başlar ve ilerledikçe yazmanın onun için bir tutku olduğunu fark eder. Pek çok hayır cevabı alır ama denemeye devam eder. Sonrasında da yolu bir dergiyle kesişir. Ve orası onun için iyi bir kariyer şansı olmuştur. Kısa bir sürede giysi, ayakkabı ve de magazin konularında yazdığı bir köşesi olmuştur. Yazdıklarıyla ödül almıştır aynı zamanda.

   Bir süre orada çalıştıktan sonra daha büyük dergiler olan Cosmo, Grazia, ELLE gibi dergilerde şansını denemek için işi bırakır. Ardından evlenir ve de en ünlü kadın dergilerinden biri olan Glamour’da yazmaya başlar. 2009 yılında, yani 4 yıl çalıştıktan sonra bir bebek sahibi olmak ve kitap yazmak için oradan da ayrılır.

   İlk kitabı 2011 yılında, bir sonraki kitabı da 2013 yılında yayınlanır. Yazarımızın bu sırada küçük bir kızı olmuştur ayrıca. Şimdi de hem çocuğunu büyütüyor hem de yeni kitapları üzerinde çalışıyor kendisi.


Yazarın Kitapları

1- Miracle on Regent Street




2- The First Last Kiss




3- A Vintage Christmas









İlk Son Öpücük- Ali Harris, Benim Dileklerim(2. Gün)

Benim Listem Benim Dileklerim



   Tur kitabımız ‘İlk Son Öpücük’ te Molly oldukça programlı bir kadın. Her şeyi liste içinde yer alıyor, ona göre programlıyor kendini. Biz de dedik kendi listelerimizi yapalım.
   Çok öyle planlı programlı biri değilimdir. Ama ben de liste yaparım çünkü aşırı unutkanım :) Üniversitedeyken market alışverişine gidip ne alacağımı bile unutan bir insanım ki market bir sokak ötedeydi. Sonra liste yapmaya başladım ama bu kez de listeyi evde unuttum o ayrı tabi bunun konumuzla ilgisi yok :P
   Her yıl sonunda kendime yeni yılla ilgili mutlaka belli hedefler koyarım ve de sene sonunda neleri gerçekleştirebildiğime bakarım. Geçen yıl koyduğum hedeflerimin pek çoğunu gerçekleştirdim. Mesela listem de en az 52 kitap vardı sene bitmeden 80’i aştı okuduklarım :)

   Bu yıl ki hedef ve hayallerim ise şöyle:

  •  En az 52 kitap okumak, 
  •  Mesleğimde ilerleyebilmek ve kendimi geliştirmek için daha fazla eğitim diyorum. 
  •  Hayallerime ulaşabilmek için daha çok tarif öğrenip, daha lezzetli pastalar yapmak, 
  •  Aileme ve dostlarıma daha fazla zaman ayırıp, mutlu anılar biriktirmek, 
  •  Muhteşem Yüzyıl dizisinin artık sona ermesi : ) 
  •  Candy Crush Saga oyununda yengemi geçmek( iyi ki kendisi blog takipçisi değil :D ) 
  •  Kitaplarda daha çok indirim olsun diye hayal etmekteyim. 
  •  Bu yıl yayın hayatına başladığımız Sinada Dergisi’nde yakaladığımız bu başarıyı artırarak devam ettirmek, 
  •  Ve de tabi ki maaşıma iyi bir zam :D

İlk Son Öpücük- Ali Harris, Kitap Yorumu ve Çekiliş(1. Gün)

İlk Son Öpücük- Ali Harris

Kitap Tanıtımı


Sayfa Sayısı: 572
Martı Yayınları
19 tl



Avuçlarınızdan kayıp giden bir aşka nasıl tutunabilirsiniz?

Bana bir iyilik yapın ve bugün bir kuralı yıkın. 
Kendinizden geçin ve anı yaşayın!
Yüreğinizi açın. Şimdi lütfen biraz daha açın. Çok sevin, hiç sevmediğiniz kadar çok hem de. Dimdik ayakta durup aşkınızı haykırmaktan ve sesinizin duyulmasından korkmayın. SENİ SEVİYORUM diye bağırın. 
Aşkın hakkını verin. Ve sokakta, herkesin önünde nefesiniz tükenene kadar sevdiğinizle öpüşün, sanki her biri son defaymış gibi...
Molly ile Ryan ilk öpüştüklerinde sonsuza kadar birlikte olacaklarını biliyorlardı, ta ki gelecek onlara hiç ummadıkları bir sürpriz hazırlayana kadar...

"İlk Son Öpücükü okuduktan sonra ne geçmişin ne de geleceğin, sadece şimdinin önemli olduğunu hatırlayacaksınız. Kahvenizi hazırlayın ve kendinizi aşkın, mutluluğun, hüznün ve şu anın kollarına bırakın."
-Independent-

"Elinizde, aşksız bir hayatın ölümden farksız olduğunu sıcacık bir anlatımla sunan, yüreğinize dokunacak bir roman tutuyorsunuz. Modern çağın aşksızlığında yaşarken nefes almanızı sağlayacak bir kitap okumak hakkınız."
-Marie Claire-

"Sevdiğinizle yapmak isteyip de ertelediğiniz planlarınız var mı? O zaman bu kitabı mutlaka okuyun."
-Daily Mirror-

"Hayat dolu, sıcacık, ilham veren bir roman."
-Cosmopolitan-

Kayan bir yıldız yerine, bir öpücükle dilek tuttunuz mu hiç...?


Kitap Yorumu

   Hani bazı kitaplar vardır, okursunuz güzeldi der geçersiniz. Ya da yorum yazmak için güzeldi, harikaydı dersiniz biter yorumunuz. Ama bazıları da vardır ki okurken boğazınız düğümlenir, gözyaşlarınıza hakim olamazsınız. Haliyle onu anlatacak, hissettiklerinizi tarif edecek sözcükleri bulamazsınız ya işte ben öyleyim şu an. Sanki ne desem eksik bir şey kalacak ve kitabın hakkını veremeyecekmişim gibi geliyor. 
   Kitabı ilk elime aldığımda ön yargıyla yaklaştım. Oldukça kalın bir kitap ve de küçük punto. Hatta ilk sayfalarda biraz da sıkıldığımı hissettim. Ama sonrasında ne kadar yanıldığımı anladım. Hiç ama hiç beklemediğim olaylar karşısında ne tepki vereceğimi bile şaşırdım. Hatta ne hissedeceğimi de. Bir aşk böyle mi güzel yaşanır ya da böyle mi güzel anlatılır yahu :) 
   Aslında ilginçti de kitap. Başından sonuna kadar sadece Molly’nin eşyalarını toplamasına tanık oldum. Ama arada geçmişe yolculuklar öyle güzel işlenmiş ki ne zamana ait olduğunu fark etmeseniz de aşk işte bu dedirtiyor insana. Sonuna değinmek istemiyorum zira vurucu bir sondu. Gözyaşları eşliğinde kapattım son sayfaları. Bitireli dört gün olmama rağmen bir türlü yorum yazmaya gitmedi elim. Hakkını verememekten korktum, duygularımı ve kelimelerimi toparlayamadım. Pınar ilk güne koymasaydı yorum daha da yazmaya kalkmazdım sanırım :P 
   Kitabın dili ve çevirisi ile ilgili söyleyecek bir şeyim yok. Gerçekten kusursuz çünkü. Kapağına ise bayıldım, iyi ki orijinal kapak kullanılmış. Bu kitabı tavsiye eder miyim? Kesinlikle ederim ama sakın sonuna kadar elinizden bırakmayın. Kapattığınız da anlayacaksınız nasıl bir kitap olduğunu.

Verdiğim puan ise;





ve de çekiliş için buyurun :)


a Rafflecopter giveaway

Başka Topraklarda Rüzgar Sert Eser- Honggyu Son

Başka Topraklarda Rüzgar Sert Eser- Honggyu Son

Kitap Tanıtımı


Sayfa Sayısı: 340
Martı Yayınları
15 tl

Kore Savaşı'nda mücadele edip, savaştan sonra orada kalan bilge bir Türkün dokunaklı hikâyesine
yer veren bu roman başucu kitabınız olmaya aday...

Dünya insandan oluşan dikenli bir teldir. Yeryüzünde bir saniye bile yaşasan yaralanırsın! Hayata karşı mağlup olmuş, Kore Savaşı'nın derin izlerini bedenlerinde ve zihinlerinde taşımaya mecbur kalmış bir neslin yüreğinden dökülenlere kulak vermek; Yalnızlıklarına tutunmuş, kabullendikleri yenilgilerini tanımadıkları bir çocuğun gözlerinde yeniden yaşayan bir grup insanın çığlıklarını duymak; Yetimhaneden evlatlık alınan bir çocuğun kapanmayan yaralarına tanık olmak için; Bu romanı okumalısınız...
Bu kitap görünmeyenlerin dile gelişidir...


Kitap Yorumu

   Tarih oldum olası ilgimi çekmiştir. İşin siyasi yönünden çok sosyal boyutunu daha çok merak ediyorum. Tarih derslerinde zaten yapılan savaşları ve barış antlaşmalarını öğreniyoruz. Ama bunun geri planında kalanı, yani bunların topluma yansımaları hep belirsizlik olarak kalıyor maalesef. Bu sebeple sosyal tarih içeren kitaplar favorim. 
   Bu kitabın tanıtımını ilk okuduğumda mutlaka almalıyım dedim ve listeme koydum. Okuma şenliği kapsamında da daha önce okumadığım bir ülke edebiyatı kategorisine uydu. Zira daha önce Kore edebiyatından bir kitap okumamıştım. Hevesle alıp okumaya başladım kitabı. Ama aynı hevesle bitiremedim o ayrı. 
   Kitapta herhangi bir anlatım bozukluğu ya da yazım hatası yoktu. Ama buna rağmen ilerlemedi bir türlü. Bir kere kapak yazısında yazanı bulamadım içinde. Bir grup insanın günlük yaşamı vardı sadece. Bu da Kore’de yaşayan bir Türk’ü ayrıcalıklı kılmadı benim için. Olay Kore’de de olabilir bir başka ülkede de. Bir de kitaptaki din adamlarından bahsediş tarzı ve bu kadar öne çıkmalarını sevmedim. 
   Genel itibariyle benim için çok keyifli bir okuma olmadı. Oldukça durağan ve sade bir kitaptı. Ama okumasaydım da aklımda kalırdı. O yüzden kimseye tavsiye ederim ya da etmem diyemem. Bakıp kararı siz verin derim ancak.

Bu kitaba verdiğim puan ise;

Kardeşimin Hikayesi- Zülfü Livaneli

Kardeşimin Hikayesi- Zülfü Livaneli

Kitap Tanıtımı


Sayfa Sayısı: 330
Doğan Kitap
19 tl

Serenad fırtınasından sonra Livaneliden nefes kesen bir roman

Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalının kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir. 

Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız. 

Mantıksız gibi geliyor ama o sabah uyandığımda tuhaf bir haber alacağımı biliyordum. Karadenizin lacivert dalgalarıyla baş başa kalmış olan bu ıssız köyde geçen her gün birbirinin aynısı olduğu için burada insanların heyecanla konuşacağı olaylara pek sık rastlanmazdı. O günün de ötekiler gibi sessizce akıp gitmesi gerekirdi ama galiba başka şeyler olacaktı. O mahmur sabah saatlerinde bir cinayet haberi alacağımı bilmiyordum elbette ama bir haber gelecekti. Daha yataktan çıkmamıştım, gözlerim kapalıydı, arkalarında fosforlu çizgiler bırakarak yıldırım hızıyla hareket eden mor tavşanları izliyordum. 

Kitap Yorumu

Zülfü Livaneli, romanları otuz dört dilde yayımlanan bir yazar. Aynı zamanda sinemacı, müzisyen ve siyasi kimliğiyle de yakından tanıdığımız usta kalemlerden biri. İstanbul-Ankara-Rusya üçgeninde gelişen olaylar ve ardından bir Karadeniz sahil köyü olan Podima’da son bulan bir hikaye.
   Ahmet, 52 yaşında emekli bir inşaat mühendisidir. Çocukluğunun ilk on yılı İstanbul’da geçmiş, anne ve babasının ölümünden sonra da ikiz kardeşi Mehmet’le anneannesinin yanına Ankara’ya taşınır. Ahmet, inşaat mühendisliği, Mehmet ise elektrik mühendisliği okur Ankara’da. Mezuniyetlerinin ardından önce Ahmet ardından da Mehmet, Rusya’da bir şirkette çalışmaya başlarlar. Rusya’da geçirdikleri zaman iki kardeş için hiç unutamayacakları anlar yaşatır, aşkı da acıyı da tattırır. En nihayetinde de Türkiye’ye dönerler.
 İkisi de Türkiye’ye dönmüş olsalar da ne ülke bıraktıkları gibidir ne de onlar artık eski Ahmet ve Mehmet’tir. Ahmet artık sessiz ve sakin bir hayat isteyip Podima’ya yerleşirken, Mehmet içindeki aşk acısıyla bir yerde kalamamış ülke ülke gezer olmuştur. Türkiye’ye geldiği kısacık anlarda ancak görüşür iki kardeş.
    Ahmet, asosyal ve aşırı takıntılı bir adamdır. Kıyafetlerini sıcaklık derecelerine göre düzenleyen, kimseye dokunamayan biridir. Bu özellikleri de onu insanlardan uzak bir yaşama iter. Hayatında kardeşinden başka, ev işlerini yapan Hatice Hanım ve onun oğlu Muharrem ile komşusunun eşi Arzu vardır.
    Arzu, kendinden yaşça büyük olan Ali ile evli genç ve güzel bir kadındır. Evinin her yerini kitaplarla doldurmuş, hayatını okumaya adayan bu adamın sohbetleri, anlattığı hikayeler onun çok ilgisini çekmiş ve sık sık görüşür olmuşlar.
   Bir gece Ali ve Arzu evlerinde bir davet verirler. İşte olaylar da tam burada başlar. Gecenin sonunda Arzu öldürülmüştür. Peki onu kim öldürmüştür? Ahmet mi? Ali mi? Bebek bakıcıları Svetlana mı? Savcılık konuyla ilgili araştırmasını yaparken olayı takip etmek için İstanbul’dan gelen bir gazeteci vardır. O da Ahmet’in kapısını çalar. O günden sonra ikili arasında tam anlamıyla ilginç bir sohbet başlar. Konuşmanın sonunda gazeteci kız da pek çok şey öğrenir Ahmet’ten hatta ondan kardeşinin hikayesini dinler.
   Ve kitabın sonu… Tam anlamıyla şaşkınlık verici bir son. Merak ögesi ön plandaydı zaten ama olayların böyle sonuçlarını tahmin etmemiştim hiç. En başından sonuna kadar son derece keyifle okuyacağınız bir kitap. Elinize aldığınız anda sayfalar arasında kaybolmaya hazır olun. Akıcı anlatımı ve yalın diliyle bitirmeden bırakmanız zor. Benim gibi düşünen çok anlaşılan ki 250 bin baskıya ulaştı kitap.


Benim puanım ise;

RKBT Yılbaşı Çekiliş Başladı!!!

RKBT Yılbaşı Çekilişi!!!




2013'ün son çekilişine hoşgeldiniz!

Çekilişimiz bugün başlayacak ve 31 Aralık'ta yani yılın son gününde bitecek. 2014'e bu kadar az kalmışken RKBT olarak biz kitapseverlere verilecek en güzel hediyenin kitap olacağını düşündük ve böyle bir çekiliş yapmaya karar verdik. Sağ olsun yayın evleri ve yazarlarımız da bu fikrimize destek oldular. Kendilerine katkılarından dolayı çok teşekkür ederiz.

Ahmet Karayün
Altın Bilek Yayınları
Arkadya Yayınları
Arunas Yayıncılık
Aspendos Yayınevi
Delidolu
Destek Yayınları
Dex Plus
Eksik Parça Yayınları
Emrah Özdemir
Feniks Kitap
İthaki Yayınları
Martı Yayınları
Maya Kitap
Orkinos Yayınları
Panama Yayıncılık
Parodi Yayınları
Yabancı Yayınları



Hediye Edeceğimiz Kitaplar

Ahmet Karayün
Gizli Miras (3 Kişiye - İmzalı)


Altın Bilek Yayınları
Booth Tarkington - Muhteşem Ambersonlar
Cenk Kayakuş - Piri Reis'in Sırrı
Damla Selin Batu - İçimizdeki Kelebek
Davut İbrahimoğlu - Mutluluğa Giden Yol
Dimitris Mamaloukas - Özgür Ruh Fini
Edgar Wallace - Gizemli Ev
İlker Balkan - Kör Kuyu
İlker Balkan - Tufanda Aşk Ezgileri
İlker Balkan - Umut, Kadın ve Kristal Gül
Peter Ward - Zaman Temsilcisi
Rubert Thomson - Mahremiyet
Tami Newton - Le Chic Butik
Wayne Simmons - Öldüren Güzel


Arkadya Yayınları
Darien Gee - Dostluk Ekmeği
Lucy Kevin - Düğün Hediyesi
Sarah Jio - Böğürtlen Kışı


Arunas Yayıncılık
Gina Mckinnon - Eyvah! Anneme Dönüşüyorum!
Chas Newkey-Burden - Eyvah! Babama Dönüşüyorum!
J. A. Konrath - Şey
Dan Chaon - Kimlik
Harley Pasternak - 5 Faktör Dünya Diyeti


Aspendos Yayınevi
T. E. Sivec - Güzel Bir Yalan (2 Kişiye)


Delidolu
Ally Condie - Eşleşme ve Yol (2 kişiye set)


Destek Yayınları
Ahmet Batman - Sabah Uykum
Ahmet Batman - Soğuk Kahve
Aret Vartanyan - Çırılçıplak Aşk
Bülent Gardiyanoğlu - 2 Tam Bir Tek
Ertürk Akşun - Ateş, Güneş ve Ada
İlkim Öz - Aynı Yatakta Üçümüz
Kahraman Tazeoğlu - Bukre
Murat Arda - Pelin
Nuray Sayarı - Rastlantı Yoktur Neden Vardır
Serkan Özel - Sıcak Ayaz
Uğur Koşar - Allah De Ötesini Bırak
Yelda Cumalıoğlu - Aşkolsun

Dex
Jennifer L. Armentrout - Saplantı
Samantha young - Dublin Caddesi


Eksik Parça Yayınları
Karen Kingsbury - Köprü
Susan Mcbride - Küçük Siyah Elbise


Emrah Özdemir
Mavi Çizgili Atkım (3 Kişiye - İmzalı)


Feniks Kitap
Elizabeth Haynes - Işığı Ararken
Bilgi Avcısı


İthaki Yayınları
Gülşah Elikbank - Uykusuzlar
Neil Gaiman - Yolun Sonundaki Okyanus
Suat Derviş - Fosforlu Cevriye


Martı Yayınları
Carol Rifka Brunt - Kurtlara Söyle Eve Döndüm
Iris Johansen - Zamanın Rengi Aşktır
Kristin Harmel - Gökyüzünde Yıldızlar Parladıkça


Maya Kitap
Daniel Quinn - B'nın Hikâyesi
Diana Cooper - Taşların Sessizliği
Jonathan Barnes - Uyurgezer
Patricia McCormick - Asla Pes Etme
Sofie Laguna - Sırrın Sesi Yoktur


Orkinos Yayınları
Irene Cao - Seni İzliyorum (6 Kişiye)


Panama Yayıncılık
Candan Özer - Bitanem
Candan Özer - Kader
Yaşar Şahin Anıl - Aşk İksiri


Parodi Yayınları
Jonathan Maberry - Çürük ve Harabe
T. A. Barron - Merlin
Margaret Peterson Haddix - Kayıp


Yabancı Yayınları
Jamie McGuire - Araf
Jamie McGuire - Ayaklı Bela
Jamie McGuire - Tatlı Bela




Veee çekiliş için;


a Rafflecopter giveaway

Baba, Dışarıda Bir Melek Var- Fikret Topallı, Kitap Yorumu(3. Gün)

Baba, Dışarıda Bir Melek Var- Fikret Topallı

Turumuzun üçüncü gününde kitap yorumu yazacağım bugün. Keyifle okuyun.

Kitap Tanıtımı


Sayfa Sayısı: 216
Yabancı Yayınları
15 tl

Seri katiller üzerine yazdığı kitaplarla tanıdığımız Fikret Topallı, bu kez dünyadan ve Türkiyeden gizemli şehir efsaneleriyle karşımıza çıkıyor.

"Hayaletli evler, ölümsüz ruhlar, gizemli yatırlar, mezardan çıkan ölüler, bitmek bilmeyen hazineler, lanetler, dehşet saçan katiller, uçan daireler… Hepsi bize gerçekmiş gibi anlatılır. Biz de inanırız, korksak bile inanmak isteriz. Sonra hemen paylaşırız arkadaşlarımızla, onları da etkilemek isteriz çünkü. Onlar da korkmalıdır bizim gibi. Büyümeye başlayınca da bu devam eder, okulda, iş yerinde, arkadaş toplantılarında, kahvehanelerde, askerde, hayatın her döneminde bildiğimiz, bize anlatılan şehir efsanelerini paylaşmaya bayılırız: Biliyor musun benim bir arkadaşın dayısının başına ne gelmiş…"

Bu kitapta, yüzlerce yıldır dilden dile dolaşsa bile gerçekliği hiçbir zaman kanıtlanamayan ve en ünlü roman yazarlarını bile kıskandıracak kadar yaratıcı olan şehir efsanelerini okuyacaksınız. 


Kitap Yorumu

Gerilim, korku ya da cinayet konulu kitapları okuyamam. Zira çok fazla korkuyorum, fazlaca geriliyorum. Nitekim bu kitap sayesinde ofiste de ufak çaplı bir kriz yaşadım :) Bu tip kitapları tercih etmesem de "Baba, Dışarıda Bir Melek Var!" farklı bir kitaptı. Türkiye'den ve dünyadan farklı şehir efsanelerinin derlenmiş haliydi.
Adı üzerinde "şehir efsanesi". Gerçekliği ispat edilemeyen olaylar. Ama hafiften ürkütmüyor da değil. Aynı zamanda bir tanesini okuduğunuzda merak etmeye başlıyorsunuz. Acaba neler olmuş, daha farklı nasıl efsaneler var deyip bitirene kadar bırakamıyorsunuz kitabı. 
Hepimiz elbette bir şehir efsanesine tanık olmuşuzdur. Başkalarını neler duymuş acaba ya da benim bildiklerimden biri de geçiyor mu kitapta düşüncesi pek çok kişide oluşacaktır ve bu da demektir ki kitabı bir solukta bitireceksiniz :) En azından ben de öyle oldu.
Türk olduğu için yazarı çeviri sorunu yoktu. Dili son derece sade ve oldukça akıcıydı kitap. Ne bir imla hatası ne de yazım yanlışı vardı ya da gözümden kaçabilecek kadar azdı ki farketmedim kitabın heyecanı içinde. 
Kapağına ve ayracına bir şey deme gereği duymuyorum bile. Yayın evi bu konuda oldukça başarılı ve ilk kitapları olan "Sokak Kedisi Bob" tan beri aynı standartta devam ediyor. Hem kapağa hem de ayraca bayıldım.
Bu kitabı tavsiye eder miyim? Ben bir şans verin dedim. Hiç duymadığınız, hiç bilmediğiniz şeylere tanık olacaksınız çünkü. Hafiften ürkebilirsiniz ama unutmayın bunlar adı üstünde "şehir efsanesi". Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar dilerim :)


Benim bu kitaba verdiğim puana gelince;

Baba, Dışarıda Bir Melek Var- Fikret Topallı, Benim Seçimim(2. Gün)

Benim Seçimim

Bu turumuzda bir farklılık yapıp ön okuma koymuyoruz. Onun yerine okurken en çok sevdiğimiz ya da ürktüğümüz efsaneyi seçip onu paylaşalım istedik sizlerle. Benim en sevdiğim efsane ise "Mezarlık İddiası"  oldu. Keyifli okumalar :)


Mezarlık İddiası

   1980’lerin başlarında, Amerika Birleşik Devletleri, Ken­tucky eyaletinde küçük bir kasabada yaşayan 14-15 yaşlarındaki dört kız arkadaş bir gece içlerinden biri­nin evinde kalacaklardı. Carol’ın anne ve babası o gece evde olmayacakları için dört kızın kendi evlerinde kü­çük ve masum bir parti düzenlemelerine izin vermiş­lerdi. Akşamüzeri tüm kızlar ailelerinden izin alarak Carol’ın evine geldiler. Kızın anne-babası çocuklara dikkatli olmalarını, başka kimseyi eve almamalarını, dışarıya da çıkmamalarını tembih etti ve dört kızı baş başa bırakarak evden ayrıldı.
   Kızlar birkaç saat boyunca müzik dinleyip dans etti­ler, ardından TV’de bir korku filmi izleyerek gerildiler ve sıra şöminenin önünde oturup birbirlerine ürkütücü öyküler anlatmaya geldi. Hem korkuyor hem de eğle­niyorlardı. Ancak konu birkaç gün önce ölen bir adama geldiğinde hepsi de fazlasıyla gerilmişti. Leonard adın­daki yaşlı ve huysuz adam tek başına yaşadığı evinde ölü bulunmuş ve çok az insanın katıldığı cenaze töre­ninin ardından toprağa verilmişti. Yaşlı Leonard hak­kında yaşarken de her zaman tuhaf öyküler anlatılırdı ve geçimsiz biri olduğu için kasabada pek sevilmezdi.
Kızlardan biri okulda dolaşan son söylentiyi anlattı: Güya Leonard alelacele gömülmüş ve aslında ölme­miş, mezardan çıkmak için toprağı kazmaya çalışıyor ve arada çığlıklar atıyormuş.
   Kızlar bu ürkünç söylenti karşısında korkuyla tit­remeye başlamışlardı, sadece Carol etkilenmemiş gi­biydi: “Bunlar saçmalık, adam tabii ki sahiden ölmüştür ve mezardan çıkmaya falan da çalışmıyordur!” Sıkı bir tartış­ma başladı aralarında. Üç kız Carol’ın bu olaydan ken­dileri kadar etkilenmemiş olmasına dayanamıyordu. Sonunda işi iddialaşmaya dek götürdüler. Şayet Carol şimdi tek başına mezarlığa gider ve geri dönerse ger­çekten de korkmadığını anlayacaklardı. Ama gerçekten gittiğini ispat etmek için de bir sopayı tam Leonard’ın mezarının üzerindeki toprağa saplaması gerekiyordu. Ertesi sabah diğerleri hep birlikte mezara gidip sopayı görürlerse Carol’a inanacaklardı.
   Carol bu iddiayı hiç tereddüt etmeden kabul etti. Zavallı bir yaşlı adamın cesedinden ve mezarından korkmadığını arkadaşlarına ispat etmeye o kadar ka­rarlıydı ki anne ve babasının tembihlerini çoktan unut­muştu bile. Cesur genç kız “Bir saate kalmaz dönerim, ben gelene dek merakla beklersiniz artık,” dedi ve manto­sunu kapıp koşar adımlarla evden çıktı. Arkadaşları Carol’ın dönmesini sabırsızlıkla bekliyorlardı, ancak bir saat geçtikten sonra kız hâlâ dönmeyince önce en­dişelenmeye, sonra da korkmaya başladılar. Sabahın dördüne kadar pencere önünde sabırsızlıkla kızın geri gelmesini beklediler. Ya Carol’ın başına bir şey geldiy­se bunu ailelerine nasıl anlatacaklardı? Ancak yabana atmadıkları önemli bir olasılık da Carol’ın kendileriyle dalga geçmesiydi. Şimdi dışarıda bir yerde saklanmış da olabilirdi. Bütün bu olasılıklarla gergin ve uykusuz gecenin ardından sabahı ettiler. Carol’ın anne ve babası eve döndüğünde kızlar telaşla gece olanları anlattılar. Şaşkınlığa uğrayan ve iyice endişelenen ebeveynler önce polisi aradı ve derhal mezarlığa doğru yola ko­yuldu. Kızlarının başına ne geldiğini ancak Leonard’ın mezarına ulaştıklarında anladılar.
   Carol korkuyla kocaman açılmış gözleriyle mezarın yanı başında yatıyordu. Ölümün katılığı sabah ayazıyla birleşerek tüm vücudunu sarmıştı. Mantosunun eteği­nin ucunda, kumaşı delip geçen sivri uçlu bir sopa me­zara saplanmıştı. Kız, arkadaşlarına mezara geldiğini ispat etmek istemiş, ancak karanlıkla kendi mantosu­nu delerek sopayı toprağa sapladığını fark edememiş­ti. Ayağa kalmak istediğinde zorlanınca da mezardan çıkan bir elin kendisini çektiğini sanmış ve bu korku kalbinin durmasına yol açmıştı!

Baba, Dışarıda Bir Melek Var- Fikret Topallı, Yazar Hayatı, Söyleşi ve Çekiliş(1. Gün)

Baba, Dışarıda Bir Melek Var- Fikret Topallı

   10. blog turumuzla karşınızdayız. Bu kez konuğumu "Baba, Dışarıda Bir Melek Var" kitabıyla Fikret Topallı.Kendisi ile ilgili internette çok fazla bilgiye ulaşamadık. 1964 Giresun doğumlu olduğunu ve ODTÜ Ekonomi mezunu olduğunu öğrendik. Biz de kendisini daha yakından tanıyabilmek için kısa bir söyleşi gerçekleştirdik. Kendisine sorularımıza verdiği samimi cevaplar için teşekkür ederiz.



RKBT: Ekonomi eğitiminden sonra çevirmenlik ve yazarlık yaptığınızı okuduk. Bu geçiş nasıl ve neden oldu peki?
FT: Orta Doğu Teknik Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunuyum, ancak branşımla ilgili bir işte çalışmadım. Ekonomiye bir "sevgim" ya da "alakam" hiç oluşmadı. Uzun yıllar serbest çevirmenlik yaptım.

RKBT: İlgi alanlarınızı sorsak peki?
FT: Okumak dışında en büyük ilgi alanım sinema ve müzik. Çalışırken dinlemeyi tercih ediyorum, yeni gruplar hakkında neredeyse hiç bilgim yok favori gruplarım üniversite yıllarından bu yana takip ettiğim "eski" Rock grupları (mesela UFO, Blue Oyster Cult, Black Sabbath, Strawbs, vb.) En büyük ilgi alanım ise oğlum. Onunla oyun oynamayı çok seviyorum.

RKBT: Eminim okumayı seviyorsunuzdur neler okursunuz?
FT: Öncelikli ilgi alanım olsa da sadece polisiye okumam, roman, şiir, biyografi, yakın tarih, uzay araştırmaları, coğrafi keşifler tarihi, yerli ve yabancı sinema tarihi, ilgi alanlarım arasındadır.

RKBT: Yazmaya nasıl başladınız?
FT: İlk gençlik yıllarımdan itibaren Polisiye kitap ve filmlere çok meraklıyım. Önceleri kurgu kahramanlar ilgimi çekiyordu; zeki dedektifler, vahşi katiller, çarpıcı suçlar. Bir süre sonra gerçek suç hikayelerini araştırmaya, incelemeye başladım. Ülkemizde özellikle de Seri katiller hakkında yayınlanmış hiçbir kaynak olmadığı için bu konudaki araştırmalarımı kitap haline getirmeye karar verdim. Kitap ve filmlerde sürekli isimleri geçen ancak kısıtlı bir meraklı kitlesi dışında haklarında pek bir şey bilinmeyen Seri Katiller ve yaşamlarını ele aldım. İlk üç kitabım tüm dünyadan seri katillerin gerçek yaşam öyküleri üzerinedir.

RKBT: Yazdıklarınızı yayınlama süreci nasıl işledi?
FT: İlk kitabımın yayınlanmasını çok istiyordum ama pek ümitli değildim. Pek de fazla ilgi çekeceğinden emin değildim o zamanlar. İnternet yaygın değildi, ne kadar insanın Seri Katiller hakkında bilgi arayışında olduğunu kestirmek zordu. İthaki Yayıneviden "olur" yanıtını aldığımda hem şaşırmış hem de sevinmiştim. Ondan sonrası, yani devam kitaplarını yayınlamak kolay oldu.

RKBT: Konu seçimleriniz oldukça farklı, neden özellikle seri katiller ve şehir efsaneleri?
FT: İkinci soruda söylediğim gibi ilgi alanım olduğu ve Türkçe yayınlanmış hiçbir kitap bulunmadığı için Seri Katiller hakkında yazmaya başlamıştım. Şehir Efsaneleri ile ilgili birkaç kitap vardı ancak ya yerel Mitolojik ve Dini öyküler hakkındaydı, ya da çok genel konulara değiniyordu. Ben daha gerilimli, ürkütücü, hikayeleri ele aldım. Tüm dünyada "Urban Legends" olarak bilinen ve insanların arkadaşları ile paylaştıkları, birbirlerini korkuttukları hikayeleri öyküleştirdim. Kitabı ikinci kısmında ise Türkiye'den çeşitli örnekleri ele aldım. Kimileri hepimizin duyduğu, kimilerini ise sadece belli bir yörede yaşayanların bildiği güzemli, ürkütücü ve tuhaf hikayeler.

RKBT: Sizi en çok etkileyen şehir efsanesi hangisi?
FT: İncelerken hepsi ilginç gelse de beni en fazla etkileyen tabi ki Türkiye'den kısmında ele aldığım "Yağlı Adam" efsanesi. Çünkü ben 10 yaşlarımdayken yaşadığım şehirde, yani Giresun'da gerçekleşiyordu bu hikaye. Efsanevi bir hırsız/tecavüzcü tüm şehre dehşet yaşatıyordu. Hakkında anlatılan her detay karşısında tüm yaşıtlarım ve tüm Giresun halkı gibi korkuya kapıldığım için beni en fazla etkileyen Şehir Efsanesi budur.

RKBT: Kitabınızı okuyacak olanlara neler söylemek istersiniz?
FT: "Baba, Dışarıda Bir Melek Var" kitabımı okumayı düşünenlere bu hikayelerin tüm dünyada "kesinlikle gerçek" olarak anlatılmalarına karşın hiçbirinin gerçekleşmiş olduğuna dair bir verinin bulunmamış olduğunu unutmamalarını anımsatmak isterim. Şehir Efsaneleri denmesinin nedeni de bu. Anlatırken "Bir arkadaşımın arkadaşının başına gelmiş" gibi anlatılır ama asla kaynağa ulaşılamaz. Her konuda olabilir şehir efsaneleri, önemli bir kısmı da güldürmek veya şaşırtmak amacıyla anlatılan komik ya da seksle ilgili hikayelerdir. Ben kitabımda bunları değil biraz daha gizemli, ürkütücü olanları ele aldım. Okuyanların beğeneceklerini umuyorum.

RKBT: Bundan sonraki planlarınız neler peki, bizi nasıl sürprizler bekliyor?
FT: Birkaç projem var üzerinde çalışmaya devam ettiğim, yine seri katiller ve gerçek suç ile ilgili, ayrıca gizemli hikayeler, sinemada suç filmleri gibi çalışmalarım mevcut diğer bazıları da sürpriz olsun.





Ve çekiliş için;
* Çekiliş sonuçları facebook sayfamızda açıklanacaktır.






a Rafflecopter giveaway

Okuma Şenliği

Okuma Şenliğinde İlk Ay

Daha önce Puniccia'nın Kitapları bloğundaki okuma etkinliğinden söz etmiş ve listemi de yayınlamıştım burada. Birinci ayı geride bıraktık etkinlikte ve ben neler mi okudum? Malesef iş, okul, dergi, tur kitapları ve de okumak istediğim diğer kitaplar birleşince istediğim performansı malesef yakalayamadım. Ama yine de okuduklarıma göz atacak olursak;



İlk olarak 600 sayfa üzerinde bir kitap olarak;


Sayfa Sayısı: 720
Ephesus Yayınları




Adında bir hayvanın geçtiği kitap olarak;


Sayfa Sayısı: 240
Remzi Kitabevi

* Bu kitaba bayıldım tam anlamıyla. Üstün Dökmen sevdiğim yazarlardan biridir ama bu kitabını kaçırmışım gözden. İyi bir fırsat oldu bu etkinlik bana :) Yorumum ve alıntılarımı okumak isterseniz buradan bakabilirsiniz.



Sahaftan ya da kütüphaneden alınan bir kitap olarak da;



Sayfa Sayısı: 320
Epsilon Yayıncılık


Toplamda etkinlik kapsamında 1280 sayfa okumuş ve 35 puan toplamış oldum. Bu yoğunlukta yine de iyi bir performans :) Bakalım takip eden aylarda nasıl olacak durumum?


Kelebekler ve İnsanlar- Üstün Dökmen

Kelebekler ve İnsanlar- Üstün Dökmen

Kitap Tanıtımı


Sayfa Sayısı: 240
Basım Yılı:2011
Remzi Kitabevi
15 tl


Belki de en büyük özrümüz önyargılarımızdır.
Üstün Dökmen, iki özürlü gencin aşk hikâyesini anlatırken okuru kendi özürlü yanlarıyla yüzleşmeye çağırıyor.
Romanın konusu; Farklılıkları ve benzerlikleriyle iki kusursuz kelebeğin ve iki özürlü gencin aşk hikâyesi.
Romanın sorusu; Uzun ama renksiz bir yaşam mı istersiniz, yoksa kısa ama renkli bir yaşam mı?



Kitap Yorumu

 
 Puniccia’nın “Okuma Şenliği” nden söz etmiştim daha önce ve bu kapsamda isminde bir hayvan adı geçen bir kitap okumam gerekiyordu. Bu konuda tarama yaparken Üstün Dökmen’in kitabını görünce kararımı verdim. Hem yazarın tarzını seviyorum hem de kelebekleri.
   “Kelebekler ve İnsanlar” klasik kişisel gelişim kitaplarından daha farklı. Söylemek istenenler, düşünceler bir roman üzerinden verilmiş. Her şey satır aralarında saklı. Bu anlamda okuması kolay ve zevkli.
   Kitap iki ayrı hikayeden ibaret aslında. Hem kelebeklerin yaşamları üzerine bilinmeyenleri sunuyor(en azından ben pek çoğunu bilmiyordum) hem de engelli insanların(doğru kelime mi engelli bilemiyorum eğer hatalıysam şimdiden özür dilerim) yaşamları hakkında düşünmeye itiyor. Farkındalık sağlaması açısından önemli kitaplardan biri kesinlikle. Umay ve Gökhan, onların engel tanımayan aşkı ilham verici. Ayrıca kelebek kaçıkçılığından da bahsediliyor kitapta. Bir anlamda da sosyal sorumluluk projesi gibi bir şey bu kitap aslında.
   Kitap oldukça akıcı, dili de yalın. Elinize alıp bir solukta bitebilecek türde yani. Kitabın konusunu anlatımını sevdim ama aşık olduğum yerleri vardı. Mesela kelebeklerle ilgili anlatılan efsaneler çok hoştu. Hem ilginç hem de bilgilendirici anekdotlar vardı kitapta. Farklı bir kültürü sunuyor Üstün Dökmen bu kitabında.
   Bu kitabı tavsiye eder miyim? Kesinlikle ederim. Kişisel gelişim okumam gibi bir ön yargıya da asla kapılmayın. Okuduktan sonra göreceksiniz ki sadece bir ön yargı o.

Benim verdiğim puan ise;




Alıntılar

Ardıç ağacının tohumundan ardıç fidanı üretemezsiniz mesela. Ardıç ağaçlarının tohumunu ardıç kuşu yer. Ardıç kuşunun bağırsağından geçip atılan tohumlar toprağa düşünce filizlenir, ardıç fidanı biter.

Kimileri, her kavganın ardından gökyüzünün gözlerinde minicik gözyaşları gibi su kristalleri biriktiğini, bu kristallerden geçen ışığın kırılıp yedi renge dönüştüğünü, gök kuşağının aslında gökün yere kırık bir tebessümü olduğunu söylerlermiş. Gök kuşağı kırık bir tebessümmüş ama neyse ki kısa sürermiş.

Kısa yaşam, hüzünlüdür belki ama renksiz yaşam da hüzünlüdür belli ki.

Eski İstanbul'da üç adı varmış muşmulanın. Muşmula, beşbıyık, döngel. Eğer yaşlı bir kadın geçiyorsa, "Muşmula, muşmula," diye bağırırmış pazarcı. Genç bir erkek geçiyorsa aynı
pazarcı bu kez: "Beş bıyık!" Genç bir kadınsa geçen: "Dön gel, dön gel!"

* Halk arasındaki bir batıl inanca göre, kelebeklerin rengi de önemliydi. Ancak onlar için değil, insanlar için. Eskiden genç kızlar baharda görecekleri ilk kelebeğin renginin, geleceği haber verdiğine inanırlardı. Kelebek beyazsa genç kız o yıl mutlu olacaktı, pembe ise sağlıklı. Sarı kelebek kıtlığı, kırmızı kelebek savaşı, siyah kelebek ise kötülüğü haber verirdi. Yani insanlar kelebeklerin renginin kendilerine gönderilmiş birer işaret olduğunu düşünürlerdi. Bütün Evren'in yalnızca insana hizmet için var olduğunu zanneden insanlar, kelebeklerin renklerinin bile, kelebeklere değil, insanlara hizmet ettiğine inanırlardı.

* Vazgeçmeyin. Bir şeyden ilk kez vazgeçtiğinizde rahatlarsınız; ikinci kez vazgeçtiğinizde alışkanlık olur.



   Biliyorum şimdi tüm kitabı yazsaydın bari diyorsunuz ama eleye eleye bu kadara indirebildim ancak :) Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar dilerim.
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI