Mutfakta Aşk Kokusu Var - Eleanor Moran, Kitap Yorumu (3. Gün)

Mutfakta Aşk Kokusu Var!


Kitap Tanıtımı
Sayfa Sayısı: 460
Basım Yılı: 2013
Sonsuz Kitap
15 tl


Aşkın tadı parmaklarınıza bulaşacak, lezzeti aklınızı başınızdan alacak.

Etrafındaki dostlarının çoğu evlilik hazırlıklarıyla meşgulken Amber, boşanma sonrası dönemi en az zararla atlatmaya çalışmaktadır.

Hayatının kontrolünü elinden kaçırmış, yeni bir başlangıç yapmak için geç bile kalmıştır. Yeni bir işe başlayarak hayatında yepyeni bir sayfa açmak niyetindedir.

Ünlü şef Oscarın mutfağında çalışmaya başlamak, atacağı ilk adım olacaktır ancak şefin, ağzı bozuk ve sinirli bir adam olduğunu öğrendiğinde iş işten geçmiştir. 

Bu mutfakta aşk, tutku ve çekişme bir arada...


                                                               Kitap Yorumu


   Bir kitabın içeriğidir elbette önemli olan. Ama göze de hitap ettiğinde, işte o zaman mükemmel bileşim oluyor. Aynı Mutfakta Aşk Kokusu Var gibi. Kapağa kesinlikle bayıldım. Rengarenk ve gel beni al diyor resmen.
   Kendi yerimi açmak istediğim için mutfakta geçen tüm kitaplar ilgimi çekiyor. Onları okudukça kendimi de hayal aleminde kaybediyorum. Bu kez de kendimi Oscar’ın yerinde buldum. Ve ona aşırı kızdım. Hele sonunu okuduktan sonra. Yurt dışı yorumlarını okurken sonunda büyük bir sürpriz olduğunu anlamıştım ama bu denli büyüğünü beklemiştim. İşte kitap bu denli şaşırtıp kızdıracak kadar gerçek. İçinde abartı olmadan insan hayatlarına dokunmuş yazar. Oscar, Amber, Dom, Lydia… Hepsi bizden insanlar. Aşklarıyla, öfkeleriyle, hırslarıyla ve gerçek mutfakta. Zaten kitabı yazmadan önce bir şeften mutfak işleyişini öğrenmiş.
   Amber ve Dom ayrılmaya karar veriyorlar olay sonrasında başlıyor. Amber çalıştığı iş yerinden istifa edip Oscar’ın yanında işe başlıyor. Huysuz, öfkeli bir adamla yaralı ve boşanmanın etkilerini üzerinden atmaya çalışan bir kadın. İnişler çıkışlar, aşk, öfke, tartışma, karşılaşmalar ve de hepsinin ortası yemek. Kısacası her şey var bu kitapta.
   Elime aldıktan sonra baştan sona keyifle okudum bu kitabı. Tek solukta okunabilecek türden. Okumadan geçmeyin derim.
   Benden aldığı puana gelince ise;


Mutfakta Aşk Kokusu Var - Eleanor Moran, Dünyadan Yorumlar (2. Gün)


Mutfakta Aşk Kokusu Var - Dünyadan Yorumlar

   Yeniden "Dünyadan Yorumlar" diyorum ama bu kez Mutfakta Aşk Kokusu Var için... Keyifle okuyun. 


Olmamış sevmedim.                                                                                                                                     




   Başından sonuna kadar tahmin edilebilir olsa da şaşırtıcı olma potansiyeli vardı. Alternatifleri göz önünde bulundurduğumda hangisini seçmenin Amber için daha iyi olacağını tahmin etmiştim. Kimin yanlış kimin doğru seçim olduğu çok açıktı. Buna rağmen sonuna varana kadar zevkle okudum. Yüksek stresli profesyonel mutfağı ve aşkı ilişkilendirmeyi yazar akıllıca yapmış.









   Amber ve Oscar arasındaki ilişkiyi çok sevdim. Bir sıcak bir soğuk giden ilişki dikkatimi çekti. Ama kitap sadece bundan ibaretti. Kitabı bitirip kapattığımda aklımda onlardan başka bir şey kalmadı. Sonu ise kesinlikle beklediğim gibi değildi, yapılan seçim ben de şok etkisi yarattı. Soru işaretleriyle biten bir kitap değildi ama yine de daha iyi bir son yazılabilirdi.













   İyi ki okumuşum bu kitabı. Benzerlerinin aksine bu kitap beni hem şaşırttı hem de güldürdü. Pek çok çiklitte mükemmel adam ve vasat bir kadın. Ama burada inişleri çıkışları olan, hata yapan gerçek bir adam vardı. Ailesi, işi, sorunları ve gerçek birer yaşamları vardı karakterlerin. Bu sebepler de hikayeyi daha gerçek ve daha sevimli yapıyor. Hayata dair de pek çok şey içeriyor. Çiklit seven herkese tavsiye ederim.









   Amber eşinden ayrılıp arkadaşı Milly ile yaşamaya başlıyor. Yeni bir hayata başlarken yeni bir işe giriyor ve Balıkçı Kız oluyor. Ve asıl hikaye buradan sonra başlıyor. Bu kitabı gerçekten çok severek okudum. Bazı bölümlerini oldukça komik buldum ve bazı bölümlerde Oscar’ı Gordon Ramsey’e( sakatlandıktan sonra futbola veda etmek zorunda kalan, sonra da İngiltere’nin en ünlü aşçıların biri) ve Marco Pierre White’a( kendisi 33 yaşındayken 3 yıldıza ulaşmış sihirli diye adlandırılan bir aşçı) benzettim. Bu kitabı herkese tavsiye ederim, mutlaka okuyun.









Mutfakta Aşk Kokusu Var - Eleanor Moran, Günün Sipesiyali (1. Gün)

Günün Sipesiyali

  
    Mutfakta Aşk Kokusu Var kitabını okurken onların sevdikleri tarifleri gördük. Şahsen kendi adıma Oscar'ı feci kıskandım. Eğer Amber ve Oscar'ın tarifi varsa benim de var dedim ve paylaşayım istedim :) Sonra da "Günün Sipesiyali" ortaya çıktı. Hem yapmayı hem de yemeyi en sevdiğim pastadır haşhaşlı pasta.



     Haşhaşlı Pasta
  Malzemeler:
3 yumurta
1 su bardağı toz şeker
1.5 su bardağı irmik
1.5 su bardağı çekilmemiş haşhaş
1.5 su bardağı un
1 çay bardağı sıvı yağ
yarım çay bardağı süt
1 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
  Kreması İçin
1 lt süt
1 su bardağı un
1 su bardağı şeker
İsteğe göre kaymak ya da labne peynir
  Şerbeti İçin
1 su bardağı şeker
2 su bardağı su

     Yapılışı:
*İlk önce şerbetimiz için su ve şekeri tencereye koyup kaynamaya bırakıyoruz. kaynadıktan sonra soğumaya bırakıyoruz.
*Karıştırma kabında yumurta ve şekeri iyice çırpıyoruz. Önce sıvı yağ ve sütü ardından da irmik, haşhaş, un,  kabartma tozu ve vanilyayı ekleyip kaşıkla karıştırıyoruz. Elde ettiğimiz karışımı tepsiye döküp fırına koyuyoruz.
*Kekimiz pişerken bir taraftan da kremamızı pişirelim. Süt, un ve şekeri tencereye koyup sürekli karıştırarak pişiriyoruz. Piştikten sonra birkaç dakika bekleyip kaymak veya labne peyniri ekleyip mikserle çırpıyoruz.
*Kek piştikten sonra (sıcakken) önce soğumuş şerbeti döküyoruz. Çektikten sonra da üzerine hazırladığımız kremayı düzgünce sürüp servis yapıyoruz. 


Çekiliş


a Rafflecopter giveaway

Sinada Dergisi

      Sinada Dergisi

                                    



   Bu kez bir kitap tanıtımı değil yeni çıkan bir dergiyle sizlerleyim. Uzunca zamandır uğraştığımız, her bir harfini emek emek oluşturduğumuz dergimiz sonunda geldi matbaadan. Heyecanlıyım, mutluyum biraz da gururlu. Bir grup edebiyat aşığı genciz biz ve içimizde aşkla çıkardık bu dergiyi. Bu derginin bir parçası olduğum için çok mutluyum, ben de kitap yorumu yazdım bu sayıda ve bundan sonra da kitap yorumlarım ve tanıtımlarımla yer alacağım. Biz çok severek yaptık umarız sizler de severek okursunuz. Unutmadan siz de yazıyorsanız ve bizimle paylaşmak isterseniz ya da sorularınız varsa adresimiz:


Fosforlu Cevriye Kitap Tanıtımı

Suat Derviş - Fosforlu Cevriye (Kitap Tanıtımı)

   Bir dönemin çok satan kitaplarından ve en çok izlenen filmlerinden biri Fosforlu Cevriye. İsmi pek duyulmamış bir kadın olsa da Suat Derviş, edebiyatın güçlü kalemlerinden. Şimdi de Fosforlu Cevriye, İthaki Yayınları etiketiyle yeniden raflarda. Hem de Atilla Dorsay'ın ön sözüyle.



  Kitap Tanıtımı
  Sayfa Sayısı: 272
  Basım Yılı: 2013
  İthaki Yayınları
         17 tl

   Bir gece kadınına, bir karanlık kızına bundan daha güzel ve onu daha iyi vasıflandıran bir sıfat bulmaya imkân mı vardı! Güzelliği kadar, ismi de kaldırımlarda meşhurdu.
   Güzelliği dillere destan, yeri geldiğinde mangalda kül bırakmayan, gökyüzündeki yıldızlardan düştüğüne inanacak kadar saf bir fahişe Fosforlu. 
İstanbul'un her sokağını, 




karakollarını bilen Cevriye'nin karşısına hiç tanımadığı bir
adam çıkar. Hayatında kimse Cevriye'ye, hastalığında kendisine bakan, itina eden, ilk kez bir kadın olduğunu hissettiren bu adam gibi davranmamıştır. Bu yabancıyı tanımasıyla birlikte Cevriye daha önce hiç hissetmediği, hiç bilmediği duyguları tadacak ve sevmeyi, tutsaklığı öğrenecektir.
   Suat Derviş, ilk kez 1968'de yayımlanan Fosforlu Cevriye adlı kitabında, toplumun dışına itilmiş, "öteki" olarak konumlandırılan bir fahişenin hayatını anlatıyor. Toplumun farklı sınıflarından karakterlere yer verdiği, sade bir dille yazdığı ve insan sevgisini temel aldığı bu romanıyla, toplumda var olan iki yüzlülüğe de ironik yaklaşımıyla dikkat çekiyor.



İkra - Senem Şah, Kitap Yorumu ve Söyleşi (3. Gün)

    İkra - Senem Şah

                                                                            Kitap Tanıtımı
                                                                          Sayfa Sayısı: 272
                                                                           Basım Yılı: 2013
                                                                          Panama Yayıncılık
                                                                                    13 tl

Kuşatma altındasın!
Kaldır ellerini semaya! Teslim ol!
Bırak gel kimliğine iliklenmiş konuşlandırmaları.
Sıfatsız, soluksuz gel! Sağa sola sapmadan, dümdüz gel.
O taraftan, bu taraftan değil, başını göğe vura vura gel!
Vur!
Vur şakağında! As bacağından! Sür şeytanı darağacına!
Vur ki, asaya bölünmüş denizlerin sızısı dinsin. Vur ki, çarmıha gerilmiş bedenler dirilsin. Vur ki, şah damarın şahadeti inletsin.
Vur sevgili...
Vur deli damarıma. Vur aklımı başıma, batır kelâmını bağrıma.
Ciğerimden dökülsün parçalı bulutlu acılar, dimağımdan sökülsün peygamber sızısı sancılar.
Bas hadi!
Hiç durmadan bas damarıma! Bas ki çıksın canıma yapışanlar.
Bas ki fışkırsın damarımda şahlananlar.
Bas canıma aşkını, ses edersem namerdim!


                                                             Kitap Yorumu

  Okumak sanattır, okuyan da sanatçıdır diyor Senem Şah. Okumak ama sadece kitap okumak değil. İnsanları okumak, duyguları okumak, düşünceleri okumak, bakışları okumak… Tüm bunlar sanattır diyor.
   Ne tam anlamıyla ilahi aşk diyebiliyorum ne de beşeri aşk. Hepsinden vardı içinde. İlahi aşka kavuşmak, kavuşurken hissedilenler, insanlar ve onlarla ilişkiler… Bu anlamda kategorize etmek oldukça zor, daha önce okuduğum tasavvuf kitaplarından çok farklı ama okuması da bir o kadar keyifli.
   Başından sonuna kadar şiir gibi diliyle insanı düşündüren bir kitap İkra. Bir solukta okuyamayacağınız ama yine de elinizden bırakmak da zorlanacağınız türden. Sindire sindire okunacak başarılı kitaplardan biriydi. Yazarın bakış açısı pek çok yerde beni de düşünmeye itti. Her kapattığımda bazı şeyleri tekrar düşünür oldum.
   Kitabın dili akıcıydı, okutuyordu kendini. Evet, süslü anlatımlar vardı ama ustalıkla işlenmiş aralara ve akıcılığını etkilememiş. Bu da kitaba artı değer katan bir unsur.
   Sakin bir anınızda mutlaka okuyun derim. İçinde sizi de etkileyecek bir kısım elbet bulacaksınız.




Yazarımızla Söyleşimiz

RKBT : Kitabınız da ön söz yok. Bunun özel bir sebebi var mı?
S.Ş. : Manasızdır bana göre ön sözler. Ön yargısız olması istenen okuyucuya bir ön yargı mesajıdır. Ve hiç bir ön söz kitabı anlatmaya yetmez.

RKBT : Kitabınızda ön sözünüz yok, internette de biyografinize ya da sizinle ilgili herhangi bilgiye rastlayamadık, bize biraz anlatır mısınız Senem Şah kimdir?
S.Ş. : Çelişirim kendimle. Sevdiğim okuyucu ve yazar profilini çizdim aslında kitapta. Ben yazarı değil, zihnini, fikrini ve hayal gücünü bilmek isterim. Görünen ve görünmeyen her zaman farklıdır. Bahsedebileceğim; sıradan bir insanım, herkes gibi. Arayan bir ölümlü.

RKBT : Kitabın adı İkra olduğuna göre sormadan geçemeyeceğim siz neler okursunuz?
S.Ş. : Çok geç tanıştığım fakat okumaktan bıkmadan ve daima artan bir hazla güzel ve kutsal Kitabimiz Kur'an-ı Kerim benim için ilk sırada. Mesnevi ve Divan-ı Kebir de çok dinlendim. Tarih ve ask romanları dışında çok geniş kapsamlı bir ağım var. Şizofrenik ve akıl oyunlarıyla dolu maceralardan, parapsikolojiye, tasavvuftan psikolojiye ve felsefi kitaplara, öykülere dek ilgimi çeken tüm kitapları okumaya çalışıyorum. Ve bu evrende okunacak inanılmaz eserler var hala. Olmazsa olmaz şiirdir benim için.

RKBT : Sizi yazmaya sevk eden ne oldu peki?
S.Ş. : Yazmak benim için bir "emir"di. Oku'mak gibi.

RKBT : Peki neden tasavvuf?
S.Ş. : Tasavvuf genelleme ve hadsizlik olabilir, kalemi satırına yeni çekmiş bir yazan olarak:) Bu kitapta farklı olan, bir kategoriye sığdıramamamız. Tasavvuf, edebiyat, şiir, günümüz,din,mitoloji ve hatta cumhuriyet kategorilerinde gördüm bazı sitelerde. Gülümsedim. Tasavvuf, edebiyat, spiritualizm,parapsikoloji, kişisel gelişim ve hatta macera bile sayılabilir. Beşi bir yerde gibi:) Bu kategori henüz yok, tekiz bu alanda:)

RKBT : Farklı denemeleriniz var mı? Şiir, roman vb.
S.Ş. : Elbette. İlk kitabi reddedilenlerdenim:) İnsan ilk yazmaya başladığında, kainatın en muhteşem yazarı gibi hissediyor kendini ve sonuç ego patlaması. Kitabi bitirdiğinde nobeli almış edasında hissedersin kendini ve en* olan yayın evine gönderirsin dosyanı. Olmadı:) Gerçek bir yasam öyküsü biraz macera ve bir miktar gerilimdi. Dehşet bir psikolojik karmaşa kitabi. Uzun sure yazmadım, kaçtım. O kitap elimde hala, ileride yayınlamayı düşünüyoruz.

RKBT : Yeni projeleriniz neler?
S.Ş. : Şu an ikinci kitabimiz yazılıyor. Üç hazır zaten:) Fikir aşamasında projemiz çok, Rahman'in izin ve gözetiminde hepsi gerçekleşecek inşallah.

RKBT : İkra'yı henüz okumayanlar için 1-2 cümle alabilir miyiz?
S.Ş. : Sadece İkra için değil, tüm okuyuculardan isteğimdir. Lütfen okumak için direnin. İkra ile tanıştım ben ülkemizin okuyucu ve yazarlara olan haksızlığıyla. Bugüne dek kitap evlerine gidip yeni çıkanlardan yahut kapı girişine kulelenmiş kitaplardan seçiyordum hep. Kendi ülkemizin yazarlarını lütfen ön yargılarımızı biraz olsun bırakıp, okumaya/ anlamaya çalışalım. Bir tür dayatma gibi bu! Yüzlerce yabancı yazar ve ancak çok satan olmuş Türk yazarlar. Yeni çıkan kitapların bile o raflara girmesi için zaten çok satan olması gerekiyormuş:) Okuyucu da bilmediği, görmediği bir kitabi alıp okuyamıyor haliyle. Hem aşk bu topraklarda böyle güzel, böyle anlamlı. Ve sanat, bağlı bulunduğumuz coğrafyada kayıtlı. Önce kendi yazarlarımızı okuyalım lütfen.
İkra için; yargısız ve zamansız okuyun lütfen.




Yazarımız Senem Şah'a hem söyleşimizi kabul ettiği için hem de içten cevapları için teşekkür ederim. Bol satışlı ve bol yorumlu olsun kitabı. Ayrıca desteği için Panama Yayıncılık'a da çok teşekkürler.


Çekiliş

a Rafflecopter giveaway

Somali'de Aşk ve Ölüm- Nihat Kınıkoğlu

SOMALİ'DE AŞK VE ÖLÜM

                                                            Kitap Tanıtımı
                                                                Sayfa Sayısı:225
                                                                Basım Yılı : 2013
                                                                    ABM Yayın
                                                                         12 tl

   Somali, açlıktan ölen çocukları dolayısıyla bugün dünyanın gündeminde. Zaman zaman da, deniz korsanları nedeniyle haberlere konu oluyor. Bu olumsuzluklar dışında bir haber değeri bulunmuyor sanırsınız bu Afrika ülkesinin.Tanımıyoruz, tanıştırılmıyoruz, belki merak etmeye bile değer bulmuyoruz... Oysa bu Karaderili, sıcakkanlı, mayası müzik ve dansla yoğrulmuş, kaderci bir din anlayışının kıskaca aldığı insanlar, dünyanın tüm öteki halklar kadar ilgiyi hak ediyor. Şu da var ki, bir halkı sevmek, onları tanımakla mümkün. UNIDO Başdanışmanı olarak Afrikada yıllarını geçiren Nihat Kınıkoğlunun kaleme aldığı Somalide Aşk ve Ölüm romanı, bir aşk teması ekseninde, bu bilinmezler ülkesini tanıtıyor bizlere. Hem de turistik kartpostallarla değil; Somali halkını bugün yaşadığı açlığa, çaresizliğe sürükleyen yazgısının nedenlerini gerçek olaylara dayanarak anlatıyor. 

   Roman bir senaryo akışı içinde gelişirken, yanı sıra, Arap Birliğine bağlanmış bu toplumda, okullardaki resim yasağını, dans etmenin suç sayılısını, genç kızların cinsel yaşamını köreltmeyi amaçlayan "sünnet" ilkelliğini, şaşkınlıkla öğreniyoruz. Bir barış ülkesinin, Batılı sömürgecilerce nasıl açlık ve ölüm ülkesine dönüştürüldüğüne tanık oluyoruz. Somalili yurtseverlerin kahramanca direnişlerini görüyoruz. Bütün bunlara bir yandan öfke duyarken, bu saf ve temiz, güzel insanları sevdiriyor bize yazar.



                                                             Kitap Yorumu



   Kimi zaman açlıkla kimi zaman susuzlukla ya da hastalıklarla, ölümlerle gündemden düşmeyen bir ülke Somali. Benim bildiklerim ise yalnızca televizyonda gördüklerimle sınırlıydı. Sonra bu kitabı gördüm ve çok merak ettim nasıl olduğunu.

   O insanlar ne yaparlar, nasıl yaşarlar sorusuna en büyük örneklerden biri bu kitap. Hani öyle saf romantizm ve hayal gücüyle yazılmamış. Yazarı bizzat gidip görmüş, orada yaşamış. Başından sonuna kadar ben de Zeynep’le beraberdim. Onunla beraber Somali’yi gezdim desem yeridir. Ne açlık ne de işgal gördüğüm için onların yaşamlarına tanık olmak farklıydı. Sonuçta onlar da insandı ve onların da istekleri, hayalleri vardı. Kitabı okuduğumdan beri bunları düşünüyorum. Ve de bunlara sebep olanları, sessiz kalanları…

   Kitabın dili çok akıcıydı. Elime aldıktan sonra nasıl bitti anlamadım. Uzun ve sıkıcı tasvirler yoktu. Aksine yapılan tasvirleri çok beğendim ben.

   Biraz hayatın gerçekleri biraz da aşk içeren değişik bir kitaptı. Somali’de yaşayanları tanımak, yaşadıklarını okumak çok güzeldi. Hem yazara hem de yayınevine çok teşekkürler bu özenli çalışma için.

Bu kitaba verdiğim puan ise;

W. Bruce Cameron - Can Dostumun Yolculuğu, Kitap Yorumu (3. Gün)

    Can Dostumun Yolculuğu 



Kitap Tanıtımı
Sayfa Sayısı : 400
Basım Yılı : 2013
Yabancı Yayınları
20 tl

   New York Times çok satanlar listesinde tam bir yıl kalan Can Dostumun devam kitabı olan Can Dostumun Yolculuğunda, hem keyifli ve eğlenceli hem de son derece düşündürücü olan dostluk öyküsü kaldığı yerden devam ediyor. 
   Sevecen bir köpeğin, birkaç farklı yaşam boyunca varlığının amacının peşinde koşmasının hikâyesiydi Can Dostum. Bu roman, insanla en iyi dostu arasındaki kopmaz bağa köpeğin bakış açısından bir yorum getiriyor ve yeryüzündeki her varlığın bir amaçla doğduğunu gösteriyordu. Şimdi yeni sürprizlerle süslenen bu sıradışı öyküye devam etme zamanı Can Dostumun Yolculuğu, tıpkı ilk kitap Can Dostum gibi mizah ve hüzünle dolu. 
                                                                                                                
Kitap Yorumu


Bu kitapla ilgili ne söylebilirim bilmiyorum açıkçası. İlk kitabı çok sevmiştim ve bitirene kadar elimden bırakamamıştım. Macera kaldığı yerden devam etti benim için. Bıraktığım yerden devam ettim can dostlarımızın yaşamlarını okumaya.
   İnsanların neler düşündüğünü, neler hissettiğini anlamaya çalışmıştım ama köpekler ya da diğer hayvanlar için bunu düşünmemiştim hiç. Bu kitabın en büyük faydası bu farkındalığı oluşturması oldu. Onların da hayatın bir parçası olduğunu hatırlattı bana, onların da hissedebildiğini.
   İlk kitabı çok sevmiş olsam da ikinci kitap çok çok daha güzeldi bence. Daha fazla yaşanmışlığı okumak ve tanıdık birilerini görmek sanırım daha keyifli hala getirdi benim için. Ethan’ı ve Hannah’ı hatırlamak, onları bıraktığım yerde bulmak ve torunlarıyla devam eden süreçte diğer köpekleri okumak güzeldi.
   Kitabın dili oldukça akıcıydı. Çeviri de kusursuz olunca bana düşen sayfalarda kaybolmak oldu. Kapağa veayraca her zamanki gibi ise bayıldım.  İlk sayfasından son sayfasına kadar bu kadar zevkle okuduğum kitap azdır. Bu seriyle ve yazarla tanıştığıma çok memnunum. Serinin üçüncü kitabının da Yabancı Yayınları’ndan çıkacağını öğrendim ve buna çok sevindim. Ayrıca yazar hakkında araştırma yaparken bir çocuğun ayıyla hikayesini yazdığını bir kitabı olduğunu öğrendim. Umarım onu da ve hatta daha fazlasını okuma şansımız olur.

   Bu kitaba vereceğim puan ise;

                                              

W. Bruce Cameron - Can Dostumun Yolculuğu, Bunları Biliyor muydunuz? (2. Gün)

   Bunları Biliyor muydunuz?

   2. blog turumuz için yine "Bunları Biliyor muydunuz?" köşesi hazırladım. Keyifli okumalar :)


Yazarımız W. Bruce Cameron'ın,













biliyor muydunuz?












W. Bruce Cameron - Can Dostumun Yolculuğu, Dünyadan Yorumlar ve Çekiliş (1. Gün)



      2. blog turumuzu Yabancı Yayınları'ndan çıkan Can Dostumun Yolculuğu kitabına yapıyoruz. Yurt dışında okuyanların yorumları için de goodreads ve amazon sitelerine baktım. Goodreads'ta 863, Amazon'da ise 505 yorum var. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim aldığı puanlar çok yüksek, üç yıldız ve altı yorum bulmakta baya zorlandım :)










   Can Dostum çok iyiydi ama bunu beğenmedim. Eğer bir kez daha “iyi köpek” lafını duysaydım sanırım odanın için çığlık atacaktım. Birkaç küçük değişiklik dışında ilk kitabın aynısıydı. Hikaye kurgularını da çok beğenmedim, zayıf buldum.










   Bu kitabı çok sevenleri biliyorum ama benim için hayal kırıklığı oldu. Bazı yerleri oldukça vasat buldum, olamayacak kadar iyi bir erkek arkadaş, aşırı duygusal olaylar, intihar girişimleri, hastalıklar. Ayrıca Trent ismini de hiç sevmedim. Kitabın ilk yarısı iyiydi ama ikinci yarısı çok klişeydi. Sonralara doğru biraz toparlasa da tatmin edici bulamadım yine de.











      Can Dostum’u çok sevmiştim. O benim beş yıldızlı kitaplarımdan biriydi. Ama Can Dostum’un Yolculuğu’nu onun kadar sevmedim. Bana tekrarmış hissi verdi. Bu kitapta da isimler konuşmalar aynıydı sanki. Bu seferki köpek Ethan’ın torunu Clarity’nindi. Ve kitabın pek çok yerinde ondan bahsetmişti.

   Kitabın en iyi yanı kitabın ilk ve son sayfaları oldu. Ama yine de okuması kolay ve zevkli. Buna rağmen illa ki okuyun diyemem yine de.













   İlk kitap kadar sevmesem de bu da çok güzeldi. Ben o kitap sayesinde köpekleri, onları takip etmeyi çok sevdim. Okurken pek çok kez gözyaşlarıma engel olamadım. Kendi köpeğimle konuşurken onun nasıl algıladığını, anladığını öğrenmiş oldum bu iki kitap sayesinde. Köpek ve insanların arasındaki ilişkinin bir benzerinin olmadığının en büyük kanıtı. Aramızdaki aşk sınırsız ve koşulsuz. Bu yüzden bu kitabı herkese tavsiye ederim. 












       
     Bu kitabı cidden çok seviyorum ve okudukça diğer köpekleri özlüyorum. Böyle kitaplar insanlık için umut verici.
   Bu kitap benim aşık olduğum Can Dostum’un devam kitabı. diğer yazarlar sadece köpekleri anlatırken bu kitap köpek bakış açısını anlatıyor. Ve de anlaşıldığı üzere köpekler karmaşık canlılar değil! Onları sadece sevin yeter.
   Çok fazla spoi vermek istemiyorum ama yine de en sevdiğim bölümlerin bakım ve terapi olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. Bu dokunmanın ötesinde, insanın kalbine dokunan bir kitap.
   Hayvanları sevenlere özelliklere tavsiye ederim, özellikle köpekleri. 


Çekiliş için; 

a Rafflecopter giveaway
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI