Akıllı Kadınlar Yanlış Seçimler- Dr. Connel Cowan & Dr. Melvyn Kinder

Akıllı Kadınlar Yanlış Seçimler


Sayfa Sayısı: 232
Olimpos Yayınları
2015
17 tl


Kitap Tanıtımı

"Karşılaştığım tüm erkekler ya evli, ya gay, ya çılgın ya da sıkıcı." Eğer bu size tanıdık geliyorsa, muhtemelen akıllı, başarılı ve hâlâ Bay Doğru'yu arayan birisiniz; ama hep yanlış yerlerde. Kendinizle hesaplaşmanızı sağlayarak sizi harekete geçirecek bu kitap, aşkı kaybetmenize neden olan tutumlarınızla ve önyargılarınızla nasıl başa çıkmanız gerektiğini ve onları nasıl değiştireceğinizi gösteriyor. Aşk ve özlem arasındaki farkı öğreneceksiniz. Bir adamın size kur yapmayı bırakmasının neden iyi bir işaret olduğunu, bir erkeğe bağlılık sözü verdirmenin en iyi yolunu ve en önemlisi, siz istediğiniz sürece devam edecek tatmin edici, mutlu ve güzel bir ilişki kurmak için aklınızı kullanmayı ve nereden başlamanız gerektiğini öğreneceksiniz. Bu kitap kadın ve erkekler arasındaki sorunları ele alıyor, olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi...


Kitap Yorumu

“Biz bu kitabı sadece psikolog olarak değil, aynı zamanda erkek olarak yazdık; oğullar, kocalar ve babalar. Bu kitap kadın ve erkekler arasındaki sorunları ele alıyor; olmaları gerektiği gibi değil, oldukları gibi.” Kitabın giriş bölümünde yazıyor bu sözler. Biz kadınları ve ilişkilerimizde yaşadıklarımızı, yani bizi bize anlatıyor bu iki doktor.

Kadın ve erkek ilişkileri asırlardır tartışılır ama henüz bunu çözebilen olmadı maalesef. Net bir reçetesi yok bunun zira her insan her olayı farklı algılayabiliyor, her olaya karşı farklı tepkiler veriyor. Hal böyle olunca da bir çözüm yerine onlarca çözüm yolu çıkıyor ortaya. Connel Cowan ve Melvyn Kinder bu kitabında kadınların ilişkileri üzerine tespitler ve bunlara karşı yapılabilecekleri anlatıyorlar.

Günümüzde kadınlar büyük bir sıkışmışlık içinde ne yazık ki. Bir taraftan toplum tarafından ince ince işlenen korunma ihtiyacı güdüsü bir taraftan da kendi ayakları üzerinde durma çabası… Birbiriyle zıt kavramlar ve kadınlar bu iki kavram arasında bir denge kurmak zorundalar. Bu dengeyi kuramamaktan kaynaklanıyor aslında en büyük ilişki sorunları. Geleneksellikten çağdaşlığa geçiş bu anlamda en çok kadını yoruyor, yanlış ilişkiler içinde ve haliyle yanlış kişilerle yaşamaya çalışırken buluyor. İşte bu durum üzerinde duruluyor kitapta. Ne yapmalı, nasıl davranmalı sorularına hayattan alınan örneklerle cevap veriliyor bu kitapta.

Son dönemde en başarılı bulduğum kişisel gelişim kitaplarından biri oldu “Akıllı Kadınlar Yanlış Seçimler”. Gerek anlatım dili, gerek de işlediği konu itibariyle çok severek okudum ve sanırım bu yüzden de yorum yazarken zorlanıyorum. Kitapla ilgili anlatacağım eksik bir şey olmasın diye sürekli notlarıma göz atmak zorunda kaldım :D

Aile yaşamımızdan hayatımıza giren erkekler, onların bize tepkileri ve bizim yaşadıklarımız… Doğrularımız… Yanlışlarımız… Yaptıklarımız… Yapamadıklarımız… Yapmamız gerekenler… ve çok daha fazlası bu kitap içinde saklı. Bu iki uzman doktorun önerilerine kulak verin diyorum ben. Okuyacak olanlara şimdiden keyifle okumalar dilerim…

Benim "Akıllı Kadınlar Yanlış Seçimler" için puanım;

Senden Bebek İstiyorum- Aslıhan Akagöz, Söyleşi (5. Gün)

Aslıhan Akagöz Söyleşisi

Turumuzun son gününde yapmış olduğum söyleşi ile geldim. Çok tatlı ve bir gencecik bir yazarla yaptığım bu söyleşiden ben çok keyif aldım. Umarım siz de okurken keyif alırsınız... Çok teşekkürler Aslıhan...

RKBT: Her söyleşinin klasik sorusudur, biz de ondan şaşmayalım. Aslıhan Akagöz kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz? 

A.A: Merhaba :) Ben 26 yaşında, 4 yaşından beri Almanya'da yaşayan ve daha çok sessiz sakin kendi hâlinde biriyim. 

2012 yılında üniversite işletme bölümünden mezun olduktan sonra iş hayatına atıldım ve hâlâ çalışmaya devam ediyorum. 2 erkek kardeşe sahibim. Yani evin en büyük çocuğu ve tek kız evladıyım :) 

Herkes gibi arkadaşlarımla vakit geçirmekten çok hoşlanırım ama ben özellikle tam bir ev kuşuyum. Aileme ise aşırı bağlı biriyim.



RKBT: Ilk önce bir forumda başladınız yazmaya, ardından da kendi sayfanızı açıp orada devam ettiniz. Bunu da kitabınızın hatta kitaplarınızın basılma süreci takip etti. Peki yazmaya nasıl karar verdiniz ve yayımlama kararını nasıl aldınız?

A.A: Yazmaya karar vermem benim için bile çok beklenmedik bir durumdu, çünkü yayımlama durumundan önce yazmaya karşı bir zaafım olduğunun bile farkında değildim. Öyle ki okulda kompozisyon ödevi yazmaktan bile nefret ederdim.

Ama sonra bir gün izlediğim bir diziyle birlikte her şey değişti. Ilk kez üye olduğum bir forumda bulunan arkadaşların yazdıkları hayran kurgusu hikayeler ilgimi çekti. Ve yeni şeylere daima meraklı olan ben tabii ki kendime engel olamayarak o forumda ilk kez yazmaya başladım. Önce hayran kurgusu, sonrasında daha özgün hikayeleri kaleme almaya başladım. Bu sanırım o dönem (yıl 2006) hayatımda yaptığım en çılgınca şeydi. Sonrasında başka forumlarda yazdıklarımı daha fazla kişiyle paylaşmaya devam ettim. En son iki sene önce de Facebook ve sonrasında Wattpad'de yayımlamaya başladım.



RKBT: Hikayelerinizin konularını ve karakterlerinizi seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? Bu

konuda eleştiri aldınız mı ya da almaktan korkuyor musunuz?

A.A: Ben bir gün olsun "Şu karakter nasıl olmalı?" veya "Kurgu nasıl devam etsin?" diye düşündüğümü bilmem. Çünkü karakterler ve ana kurgu kafamda birdenbire beliriverir. Bu çoğunlukla dinlediğim bir şarkı veya beni çok etkileyen bir durum sonucu olur. Kurgunun gidişatı ise yazdıkça kafamda netleşir.

Ama asla işlemeyeceğim iki konu var: Tecavüz ve Şiddet. Ayrıca küfürü sevmediğimden kendi kitaplarımda ve hikayelerimde kullanmamaya özen gösteriyorum.

Bu zamana kadar okuyucunun kurguma müdahale etmesini hep engelledim. Bu konuda inatçı bir kişiliğim var. Yazmak istediğimi yazıyorum sadece okurun ayıla bayıla okuyacaklarını düşündüklerimi değil :)

Her kitapta kurguyu kabullenen olacağı kadar kabullenmeyen de olacaktır. Ama bence önemli olan yazarın hayal gücüne saygı gösterilmesidir. Gelen her eleştiri kabulümdür ama bence uslüp çok önemli. Hakaret dolu eleştirilere sadece ben değil hiçbir yazar saygı gösteremez diye düşünüyorum.

Bana gelen, yapıcı eleştirisi ile gelsin. Çünkü ben gerek öğrencilik gerek ise iş hayatımda olsun sürekli kendimi aşmayı ve daha da başarılı olmayı hedeflemişimdir. Bu durum yazarlık kariyerim söz konusu olduğunda da farklı değil. Gelen yapıcı eleştiriler sayesinde ileride çok daha iyi işlere imza atacağıma inanıyorum. Çünkü her birini gerçekten dikkate alarak okuyorum.


RKBT: Deyim yerindeyse arkası yarın türevi yazmaya başladınız, her hafta bir bölüm şeklinde
ve bu şekilde yazmanın zorlukları nedir? Bu tip hikayeleri kitaplaştırmak daha zor gelir bana, sizce de öyle mi?

A.A: Benim gibi yazma konusunda motivasyona ihtiyaç duyanlar için diziler gibi haftada bir bölüm eklenerek yazılması bence güzel bir şey. Çünkü okurun tepkisi anında geliyor. Ama tabii zorlukları da var. Mesela uzun aralar verildiğinde geçmiş bölümlerde verilen detaylar unutulabiliyor. Özellikle de ben son günlerde çok unutkanım :) Ya da ben haftada bir bölüm yetiştiremeyince vicdan yapıyorum, çünkü okuyucular bölüm günlerini hep büyük sabırsızlıkla bekliyorlar. Ben de ister istemez kendimi suçlu hissediyorum.

Bu tip hikayeleri kitaplaştırmak bence sanıldığı kadar zor değil. Ama en büyük zorluğu kesinlikle en baştan düzenleme (yer yer yeniden yazılma) dönemi. Bazen yepyeni bir kitap yazmak insanın gözüne daha kolaymış gibi görünüyor. Ama ben hiçbir hikayemden vazgeçemem. Benim için yerleri ayrı olanları elbette daha iyi bir halde kitap olarak görmeyi arzu ediyorum :)



RKBT: Bildiğimiz kadarıyla yurt dışında yaşıyorsunuz ve iki kültürü birden tanıma imkanınız var. Yayın sektörü açısından iki ülkeyi kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar var? Ya da yaşadığınız ülke okuma alışkanlıklarıyla bizim ülkemizdekini düşündüğünüzde ne gibi ayrımlara ulaşıyorsunuz?

A.A: Aslında kitabım çıkana kadar yayın sektörüyle pek ilgilenmezdim ama dikkatimi çeken en büyük fark Almanya'da yayınevlerinin kitap fiyatları konusunda oldukça cömert oldukları. Genelde sabit fiyatları var. Yani her kesimin kolayca karşılayabileceği şekilde ücretlendiriyorlar. Ama tabii ki bunun en büyük sebebi okur kitlesi. Almanya'da kitap okunuyor. Kitaba karşı büyük bir ilgi var. Ama Türkiye bu konuda ne yazık ki daha geri kalmış durumda. Bu durumu üzücü buluyorum. Dilerim en kısa zamanda değişir.



RKBT: Gelelim kitaplarınıza… İlk kitabınızı elinize aldığınızda ve raflarda gördüğünüzde
neler hissettiniz?

A.A: O duygu anlatılamaz yaşanır derler ya hani aynen öyle :) ben uzunca bir süre kitabımın çıktığına inanamadım. Sanırım raflardaki ilk fotoğrafını gördüğüm an benim hayatımdaen mutlu olduğum anlardan biriydi. Elime almam ise çok sonra oldu. Kitabın her tarafını yakından incelemiş olabilirim ve ezbere bildiğim satırları defalarca okumuşluğum vardır :)



RKBT: Kitaplarınızla ilgili yorumlar ve değişik resim kareleri geldiğinde neler hissediyorsunuz?

A.A: Ben çok mutlu oluyorum; çünkü birçok yazarın aksine benim her istediğimde gidip kitabımı bir kitabevinin rafında görme şansım yok. Bu nedenle herkesten bol bol fotoğraflar beklerim :) Ayrıca bu sayede kitabıma ve bana verilen değeri görüp seviniyorum.



RKBT: İlk imzanız kime gitti peki?

A.A: İlk imzam halamın oldu :)



RKBT: Yazmanın sizin için çok önemli olduğunu görüyoruz peki ya okumak? Okumak hayatınızın neresinde duruyor?

A.A: En az yazmak kadar hayatımın merkezinde duruyor okumak. Okurken mutlu oluyorum; ama yazarken duyduğum mutluluğu okurlarla paylaşma şansını elde edebiliyorum. Yani birinden biri olmasa hayatım çok eksik ve tatsız olurdu.

                                                                                    RKBT: Peki takip ettiğiniz yazarlar var mı?



A.A: Elbette var. Öncelikle yabancı yazarlardan bana okumayı sevdiren yazarım Nora Roberts’ı unutmak olmaz. Her yazdığını büyük bir keyifle okuyorum. Historical Romance’da ise kesinlikle Judith McNaught ve Julia Quinn benim için bir numaralar. Ayrıca sön dönemlerde Susan Elizabeth Phillips’in kalemine bayılıyorum.

Türk yazarlardan ise kesinlikle en çok Fatma Erdek’i ve kalemini çok seviyorum. Hem kişiliği hem de yazdıklarıyla benim için örnek alınacak bir yazar. Onun haricinde sevdiğim birkaç yerli yazarım daha var. Ama liste uzun olduğundan tek tek saymayı uygun görmüyorum; çünkü birinden birini unutmaya korkarım :) Ben seviyorum bizim yazarları ve her zaman kendi yazarlarımıza daha çok destek olmamız gerektiğini savunuyorum.



RKBT: Sosyal medya kullanımı ile aranız nasıl? Okurlarınız sizinle hangi adreslerden iletişime geçebilir ve yazmaya devam ettiğiniz hikayelerinize ulaşabilir?

A.A: Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorum. Birçok forum siteleri dışında Facebook'da 'Clevergirl Hikayeleri' adı altında hikayelerimi yayımladığım bir sayfam var. Wattpad'de ise 'AslimAk' rumuzu altında yayımlıyorum. Onun haricinde instagram (aslihanakagoz) ve Twitter (AslimAk) hesaplarım da mevcut.



RKBT: Benim de en çok merak ettiğim soruların başında yeni projeleriniz geliyor. Aslıhan Akagöz ismini hangi kitapla göreceğiz ve ne zaman göreceğiz?

A.A: Benim yazımına 2007 yıllarında başladığım bir aile serim var. Toplamda 5 kitaplık bir seri. Şu sıra ilk kitabı "Bir Yudum Sevgi"yi düzenlemeye başladım. Daha doğrusu çok eski bir hikaye olduğundan her satırını en baştan yazıyorum. Gönlümden geçen bu seriyi kitaplaştırmak. Ama zamanı hakkında bir şey söyleyemiyorum bu tamamıyla benim düzenleme hızıma bağlı :) Ve şu sıralar çok yavaş olduğumu söyleyebilirim.



RKBT: Bizimle söyleşi yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Son olarak okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

A.A: Asıl ben teşekkür ederim. Soruları cevaplarken çok keyif aldım.

Okurlarıma ise hep yanımda ve destekçim oldukları için çok teşekkür etmek istiyorum. Iyi ki varlar. Onlar olmasaydı sanırım buralara kadar gelmiş olmazdım. Her birini ayrı ayrı çok seviyor ve günün birinde yüz yüze de tanışabilmeyi diliyorum.

Senden Bebek İstiyorum- Aslıhan Akagöz, Kitap Yorumu ve Çekiliş (2. Gün)

Senden Bebek İstiyorum



Sayfa Sayısı: 615
Postiga Yayınları
2015
28 tl

Kitap Tanıtımı

Senden Bebek İstiyorum 

Çünkü seni hiç unutmadım.

Bir adam neden baba olmak ister? Mutlu ve sıcacık bir yuvada kendinden bir parçaya hayat verip onu büyütmek için, olabilir mi? Ama Yiğit ve Mert'in baba olmayı kabul etmelerinin sebebi bu değildi. Büyükanneleri Pakize Hanım gülümseyerek, "İlk kim kucağıma bir torun verirse bütün servetim onundur," deyince Mert, sırf Yiğit'e bir konuda daha üstünlük sağlayabilmek adına kabul etmişti bu isteği. Tek niyeti Yiğit'i her konuda alt edebilmekti. Peki, Yiğit buna izin verecek miydi? Mert'in kendisini alt etmesine göz yumacak mıydı? Peki iş anne adaylarını ikna etmeye gelince neler olacak dersiniz? Aslıhan Akagöz'ün çok okunan romanlarından aldığınız tadı sürdürmeye devam edebilirsiniz. Eğlenceli ve bir an bile kesilmeyecek heyecanıyla elinizdeki kitapla yazara hayranlığınızın artacağını garanti ederiz.

"Benim size verebilecek hiçbir şeyim yok," dedi güçsüz bir sesle. "Hayır, yanılıyorsun Sedef." Adını adamın ağzından duymak garipti. Rahatsızlık vericiydi. "Sen şu sıra bana çok lazım olan o en önemli şeyi verebilirsin." "Ben anlayamıyorum. Mert Bey siz benden ne istiyorsunuz?" "Ben senden bir bebek istiyorum."



Kitap Yorumu


Yıllar önce tesadüf eseri bir forum keşfetmiştim. Haftalık hikayelerin yayımlandığı, genç yazarların yer aldığı bir platformdu ve bir hikaye ilgimi çekmişti orada, ismi ‘Bir Damla Aşk’ idi. O hikayeyle benim kalbimi ve beğenimi kazanmıştı Aslıhan. Hele ki hikayesinde geçen küçücük bir Afyon detayı ile deyim yerindeyse tam on ikiden vurmuştu beni. O günden beri de sürekli takip ettiğim ender isimlerden biri oldu ‘clevergirl’. 

İlk tanıtımını okuduğumda beğenmiştim konuyu ve her hafta yeni bölümü bekleme başlamıştım. Hatta bölüm gelmedikçe de yazarımızın birazcık kafasını şişirmiş olabilirim :) Üzgünüm yazarım, meraklı bir okurum ben :) Her bölümünü severek okuduğum hikayenin kitap olacağını duyduğumda ise “Sen benim olmalısın!!!” derken turunu yapma imkanımız oldu, iyi ki de oldu :) 

Yiğit ve Mert, ikisi de babaannesi tarafından büyütülmüş -ki burada söz konusu olan yalnızca biyolojik yaş zira hala ikisi de çocuk gibiler- iki kuzendir. Küçüklüklerinden beri bir sürtüşme içine girmişler, incir çekirdeğini doldurmayacak nedenlerden ötürü de rakip haline gelmişlerdir. Tek amaçları birbirlerini alt etmek haline gelen kuzenleri büyük bir sürpriz bekler: tabii ki babaanneleri Pakize Hanımın onlara sunduğu bir tekliftir ya da hafif teklifimsi hafif de şantaj içeren bir durumdur. 

Bugüne kadar birbirleriyle yarışmak kolay olmuştur ama artık iş zordur hatta imkansız gibi bir durum söz konusudur. Zira babaannesi bu kez kimin daha önce çocuğu olursa onu mirasıyla ödüllendirecektir. 

Yiğit, uzun düşünceler sonunda Feyza’da karar kılar. Yarım kalmış yaşanmışlıkların üzerine gitmeye kararlıdır. Ancak bu konuda Feyza ne düşünür, bilinmez… 

Mert için durum biraz daha sıkıntılıdır. İlk başlarda kuzenini ciddiye almayan genç adam bir anda tutuşur ve Sedef’i gördüğü anda ona can yeleği bulmuş edasında sarılır. Ama Sedef bundan memnun mudur acaba? 

Kitabımızın konusu böyle işte. Olayların finali ilgili elbette tahminler vardır ama o finale gidiş yolu için okumalısınız. Bazen güleceksiniz, bazen de gözlerinizin dolduğunu hissedeceksiniz. Ama hepsinden öte genç bir yazarın kaleminden dökülen aşka şahit olacaksınız… 

Bunca lafın üzerine kitabı beğendiğim ortaya çıkıyor tabii. Ama eklemek istediğim bir şey var, ben bu kitabı beğenmekle kalmadım ciddi ciddi bayıldım. Hem de ikinci okuyuşumda bile! 615 sayfalık bir kitap elinizde akıp gidiyor sanki. 

Eğer Aslıhan’ın kalemiyle hala tanışmadıysanız bu kitap iyi bir başlangıç olacaktır. Bir şansı hak eden özel bir isim zira kendisi. Yazım hayatında başarılar dilerim yazarımıza, nice hikayelerde nice kitaplarda görüşmek üzere… 

Not: Sıradaki hikaye ve kitabı ben de merak ediyorum ve kendisiyle yapacağım söyleşide cevapları alabilmeyi umuyorum. Takipte kalın!

Benim puanım;




Son olarak çekiliş için;




a Rafflecopter giveaway

Unutma Beni- Lisa Genova, Yazar Hayatı(4. Gün)

Lisa Genova


Herkese merhaba. Bugün Unutma Beni kitabının yazarı Lisa Genova ve hayatı ile ilgili bir yazıyla geldim. 

Yazar Lisa Genova 22 Kasım 1970 doğumludur. Bates College mezunu olan Genova daha sonrasında Harvard’da nöroloji eğitimi almıştır. Kırk dört yaşındaki yazar, yapımcı ve yönetmen olan Christopher Seufert ile evli ve iki çocuk annesidir. Eşi ve çocuklarıyla birlikte Massachusetts’te yaşamaktadır. 

Still Alice, Left Neglected, Love Anthony ve Inside the O’Briens isimli dört kitabı olan Genova’nın ilk kitabı olan Still Alice 2007 yılında basılmıştır. Piyasaya sürüldükten sonra kırk bir hafta boyunca çok satanlar listesinde yer almıştır. Yirmi beş farklı dile çevrilerek pek çok ülkede satışa sunulmuştur. 

Still Alice yani Unutma Beni kitabı, 2008 yılında Bronte Prize, 2011 yılında Bexley yılın kitabı ödülü ve okuma grupları tarafından pek çok kez favori kitap seçilmiştir. Lisa Genova yayımlanan diğer kitaplarıyla da New York Times çok satanlar listesine girmiş ve pek çok ödül almıştır. 

Lisa Genova alzheimer hastalığı, travmatik beyin hasarı ve otizm konusunda çalışmalar yapıp konferanslar vermiştir. Dr Oz Show, Diane Rehm Show, CNN, Chronicle,Fox News ve Canada AM başta olmak üzere pek çok kanal ve programa konuk olmuştur.




Yazarın Kitapları

1- Still Alice (2007)

2- Left Neglected (2011)

3- Love Anthony (2012)

4- Insıde the O'Brien (2015)




Çekilişlerimiz devam ediyor. Bitmesine çok az kaldı, katılmak için acele edin :)

GENÇLER “MAMUT SAĞ OLSUN” DİYOR!

Son senelerde sanat alanında yapılan yatırımlar ve etkinlikler gün geçtikçe artıyor ve gelişiyor. Özellikle İstanbul’da hayat bulan bu tarz etkinliklerden biri var ki, çok kısa sürede hem kendine has tarzı hem de izlediği yol ile oldukça ses getirdi. Bundan 2 sene önce, ulaşılabilir sanat alternatifi olarak yola çıkan ve her yıl yeni sanatçıların üretimleriyle gelişen Mamut Art Project’ten bahsediyoruz. Mamut Art Project bu sene Akkök Holding’le birlikte yoluna devam ediyor. Akkök Holding gibi güçlü şirketlerin genç sanatçılara destek olması, hiç şüphesiz ülkemizde kültür sanatın gelişmesinde ve yaygınlaşmasında önemli rol oynuyor. MAP’15 by Akkök hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz, www.mamutartproject.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
Proje, genç sanatçıları, koleksiyonerler, galeriler, kültür-sanat kurumları ve sanatseverlerle galeri, müze, atölye gibi alışılagelmiş mekanların dışında, bir araya getirmeyi hedefliyor.
İsmini de insanoğlunun mağaralarda keşfedilmiş ilk çizimlerinde en çok görülen figürlerden biri olan “mamut”tan alıyor. Bir başka deyişle, “Mamut” bu projede sanatçıların büyük kitlelere göstereceği ilk eserlerini simgeliyor.
Mamut Art Project 2015 by Akkök’ün her yıl alanında uzman farklı isimlerden oluşan jürisi bu sene, Agah Uğur, Başak Şenova, Eda Kehale Argun, İnci Eviner ile Osman Erden'den oluşuyor. Jüri bu yıl başvuruda bulunan 1000’e yakın portfolyoyu değerlendirdi; yurtiçi ve dışından toplam 56 genç sanatçının 400 adet eserini sergilemeye layık buldu. Projeye bu yıl İstanbul, Ankara ve İzmir’in yanı sıra Diyarbakır, Konya, Nevşehir, Van, Karabük, Malatya, Kırklareli, Edirne’den genç sanatçılar da ilgi gösterdi. Mamut Art Project 2015 by Akkök, bu sene sınırlarını Türkiye dışına taşıyarak Fransa, Ukrayna, Almanya, ABD, Avustralya, Hollanda, Bulgaristan, İsviçre, İran’dan sanatçıların da ilgisini çekti.
Nerden çıktı bu Mamut?
Bu yıl 26-29 Mart 2015 tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta düzenlenecek olan Mamut Art Project by Akkök, fotoğraf eğitimi alan Seren Kohen’in girişimi ve sanat tarihi ve kültür politikaları üzerine çalışmalar yapan Tuba Kocakaya’nın sanat direktörlüğünde gerçekleşiyor.
Mamut Art Project 2015 by Akkök, her sene sanatseverlere yeni sanatçıları keşfetmeleri ve uygun fiyatlar ile ilk koleksiyonerlik adımlarını atabilmeleri için alternatif bir platform yaratıyor.
Bu sene sanatseverleri neler bekliyor?
Genç sanatçıların eğilimlerini, değişen trendleri yansıtan önemli bir platform olma rolünü de üstlenen Mamut Art Project 2015 by Akkök sergisine gelenler özellikle resim alanında bu sene farklı tarz ve tekniklerdeki çalışmaları görme fırsatı bulacaklar. Sergide ayrıca video art çalışmalarının yanı sıra fotoğraf ve güncel sanatın giderek gelişen ve cazibesi artan bir alanı olarak nitelendirilen sound art örnekleri de 26-29 Mart 2015 tarihleri arasında KüçükÇiftlik Park’ta izleyici ile buluşacak.
Bu günlerde karşınıza “Mamut çıkabilir!” dikkatli olun… 
Mamut Art Project 2015 by Akkök projesi çerçevesinde Pera, Sakızağacı, Maçka, Pangaltı, Etiler Akmerkez, Bağdat Cad. Kaya Taksi başta olmak üzere İstanbul genelindeki taksi duraklarında “Mamut sağolsun!” yazılı taksilere rastlayabilirsiniz.
Siz de eserinizi sergileme şansı yakalayın!
Akkök Holding ve Mamut Art Project’in birlikte gerçekleştirdiği #yourartismyheart etkinliğine katılan 3 kişi eserini etkinlik süresince Akkök Lounge’da sergileme imkanına sahip olacak. Katılmak için çektiğiniz fotoğrafı Instagram ya da  Twitter hesabınızdan #yourartismyheart hashtagiyle paylaşmanız gerekiyor. Yarışma hakkındaki detayları www.yourartismyheart.com adresinde görebilirsiniz. Ayrıca gönderdiğiniz fotoğrafın daha fazla oy alması için buradan arkadaşlarınıza da gönderebilirsiniz.










Bir boomads advertorial içeriğidir.

Unutma Beni- Lisa Genova, Kitap Yorumu ve Çekiliş(1. Gün)

Unutma Beni


Sayfa Sayısı: 340
Artemis Yayınları
2015
20 tl


Kitap Tanıtımı

Artık dünü yoktu, belki yarını da. Sadece bugüne sahipti. Ama o, hatırlayacağı son anı için savaşmaya kararlıydı.

Elli yaşındaki Alice Howland hayatıyla gurur duyuyordu. Harvard'da bilişsel psikoloji profesörüydü ve dilbilim alanında dünyaca tanınan bir uzmandı. Aynı zamanda başarılı bir eşi ve üç yetişkin çocuğu vardı. Ancak Alice, unutkanlığının arttığını, aklının giderek karıştığını hissetmeye başlamıştı. Derken trajik bir teşhis hayatını geri dönüşü olmayacak şekilde değiştirdi.

Etkileyici olduğu kadar rahatsız edici bir hikâye olan Unutma Beni, sizi Alzheimer hastalığının üzücü yolculuğuna çıkarıyor. Akıl Oyunları kadar sarsıcı, Sıradan İnsanlar kadar unutulmaz bir eser.

"Unutma Beni'yi okuduktan sonra içimden, yabancılarla dolu trende ayağa kalkıp bu kitabı almanız lazım, diye bağırmak geldi."
- The Boston Globe-

"Herkese anlatılması gereken bir hikâye."
- Brunonia Barry, New York Times Çoksatarı Yazar-



Kitap Yorumu



Henüz kırklı yaşların başındasınız. Harvard’da yirmi beş yıldır psikoloji profesörüsünüz. Evlisiniz ve üç çocuğunuz var. Hayat sizin için mutluluklarla ve başarılarla dolu. Ancak bir sabah uyanıyorsunuz ve yaşadığınız unutkanlıkların aslında normalde insanların yaşadığı unutkanlıktan farklı olduğunu görüyorsunuz. Konuşmanızda ısrarla hatırlayamadığınız bir kelime, çıktığınız koşuda bir anda nerede olduğunuzu fark edememe durumu sizin hasta olduğunuzu gösteriyor. Hem de Alzheimer hastası… 

Alice böyle bir kadın işte. Dehşet içerisinde keşfettiği bu durum sonucunda gittiği klinikte Alzheimer teşhisi konuyor ve sonrasında hayatı her geçen gün daha kötü bir hale geliyor. Henüz kesin tedavisi ya da önleyicisi olmayan bu hastalık için pek çok deneysel tedavi mevcut ve bunları denemeye karar veriyor. Tedavi süresi ise on beş ay… Bu on beş ay içerisinde neler olduğu, sonucun ne olduğu ise elbette kitabımızda saklı ve pek tabii filminde… 

Kitaba başladığımda bu kadar etkileneceğimi hiç ama hiç tahmin etmemiştim. Özellikle başlardaki teşhis sürecinde yer alan bilimsel terimlerden sonra bir süre tereddüde de düştüm ama sonrasında gelenler ciddi anlamda sarstı beni. İnsanın yıllarını verdiği şeyleri, yıllarını geçirdiği yerleri hatta onları da geçtim çocuklarını, eşini tanıyamaması nasıl bir his görmüş oldum. Hem de ne görmek… Son sayfaları resmen gözyaşlarım eşliğinde bitirdim. 

Konu olarak hoşuma gitmişti “Unutma Beni” zaten ilk başlarda. İlk sayfalardan sonra bu kitaba tur yapmak istediğimizde ne kadar isabetli bir karar verdiğimizi düşündüm. Son zamanlarda beni en derinden etkileyen ve yaşadığım pek çok şeyi gözden geçirmeme neden olan bir kitap oldu. Sevdiklerimi bir gün hatırlayamayabilirim belki ve bu sebeple ben de Alice gibi yaşadığım her andan tat almaya çalışmaya karar verdim. Dün unutsam da bugünlerin elimde olduğunu gördüm. Bu anlamda bana bazı gerçekleri yeniden görme fırsatı verdiği için mutluyum. 

Son sayfasına kadar bir çırpıda okursunuz diyemiyorum zira muhtemelen aralarda siz de gözyaşlarınızı silmek için okumayı bırakacaksınız. Bu hastalığın yaşayan kadar yanındakiler için de ne kadar zor olduğunu göreceksiniz. İlk başlardaki bilimsel terimler sizin için bir şey ifade etmese de duyguları içinizde hissedeceksiniz. 

Siz bu yorumu okurken ben filmini izliyor olacağım. Unutmadan filmin başrol oyuncusu Jullianne Moore’un gösterdiği performansla ödül aldığını da söyleyeyim ve filmi izlemeye kaçayım. Okumak ve izlemek isteyenlere şimdiden iyi okumalar ve iyi seyirler dilerim…

Benim puanım;




çekilişin için buyurun :)


a Rafflecopter giveaway
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI