Aslıhan Akagöz Söyleşisi
Turumuzun son gününde yapmış olduğum söyleşi ile geldim. Çok tatlı ve bir gencecik bir yazarla yaptığım bu söyleşiden ben çok keyif aldım. Umarım siz de okurken keyif alırsınız... Çok teşekkürler Aslıhan...
RKBT: Her söyleşinin klasik sorusudur, biz de ondan şaşmayalım. Aslıhan Akagöz kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz?
A.A: Merhaba :) Ben 26 yaşında, 4 yaşından beri Almanya'da yaşayan ve daha çok sessiz sakin kendi hâlinde biriyim.
2012 yılında üniversite işletme bölümünden mezun olduktan sonra iş hayatına atıldım ve hâlâ çalışmaya devam ediyorum. 2 erkek kardeşe sahibim. Yani evin en büyük çocuğu ve tek kız evladıyım :)
Herkes gibi arkadaşlarımla vakit geçirmekten çok hoşlanırım ama ben özellikle tam bir ev kuşuyum. Aileme ise aşırı bağlı biriyim.
RKBT: Ilk önce bir forumda başladınız yazmaya, ardından da kendi sayfanızı açıp orada devam ettiniz. Bunu da kitabınızın hatta kitaplarınızın basılma süreci takip etti. Peki yazmaya nasıl karar verdiniz ve yayımlama kararını nasıl aldınız?
A.A: Yazmaya karar vermem benim için bile çok beklenmedik bir durumdu, çünkü yayımlama durumundan önce yazmaya karşı bir zaafım olduğunun bile farkında değildim. Öyle ki okulda kompozisyon ödevi yazmaktan bile nefret ederdim.
Ama sonra bir gün izlediğim bir diziyle birlikte her şey değişti. Ilk kez üye olduğum bir forumda bulunan arkadaşların yazdıkları hayran kurgusu hikayeler ilgimi çekti. Ve yeni şeylere daima meraklı olan ben tabii ki kendime engel olamayarak o forumda ilk kez yazmaya başladım. Önce hayran kurgusu, sonrasında daha özgün hikayeleri kaleme almaya başladım. Bu sanırım o dönem (yıl 2006) hayatımda yaptığım en çılgınca şeydi. Sonrasında başka forumlarda yazdıklarımı daha fazla kişiyle paylaşmaya devam ettim. En son iki sene önce de Facebook ve sonrasında Wattpad'de yayımlamaya başladım.
RKBT: Hikayelerinizin konularını ve karakterlerinizi seçerken nelere dikkat ediyorsunuz? Bu
konuda eleştiri aldınız mı ya da almaktan korkuyor musunuz?
A.A: Ben bir gün olsun "Şu karakter nasıl olmalı?" veya "Kurgu nasıl devam etsin?" diye düşündüğümü bilmem. Çünkü karakterler ve ana kurgu kafamda birdenbire beliriverir. Bu çoğunlukla dinlediğim bir şarkı veya beni çok etkileyen bir durum sonucu olur. Kurgunun gidişatı ise yazdıkça kafamda netleşir.
Ama asla işlemeyeceğim iki konu var: Tecavüz ve Şiddet. Ayrıca küfürü sevmediğimden kendi kitaplarımda ve hikayelerimde kullanmamaya özen gösteriyorum.
Bu zamana kadar okuyucunun kurguma müdahale etmesini hep engelledim. Bu konuda inatçı bir kişiliğim var. Yazmak istediğimi yazıyorum sadece okurun ayıla bayıla okuyacaklarını düşündüklerimi değil :)
Her kitapta kurguyu kabullenen olacağı kadar kabullenmeyen de olacaktır. Ama bence önemli olan yazarın hayal gücüne saygı gösterilmesidir. Gelen her eleştiri kabulümdür ama bence uslüp çok önemli. Hakaret dolu eleştirilere sadece ben değil hiçbir yazar saygı gösteremez diye düşünüyorum.
Bana gelen, yapıcı eleştirisi ile gelsin. Çünkü ben gerek öğrencilik gerek ise iş hayatımda olsun sürekli kendimi aşmayı ve daha da başarılı olmayı hedeflemişimdir. Bu durum yazarlık kariyerim söz konusu olduğunda da farklı değil. Gelen yapıcı eleştiriler sayesinde ileride çok daha iyi işlere imza atacağıma inanıyorum. Çünkü her birini gerçekten dikkate alarak okuyorum.
RKBT: Deyim yerindeyse arkası yarın türevi yazmaya başladınız, her hafta bir bölüm şeklinde ve bu şekilde yazmanın zorlukları nedir? Bu tip hikayeleri kitaplaştırmak daha zor gelir bana, sizce de öyle mi?
A.A: Benim gibi yazma konusunda motivasyona ihtiyaç duyanlar için diziler gibi haftada bir bölüm eklenerek yazılması bence güzel bir şey. Çünkü okurun tepkisi anında geliyor. Ama tabii zorlukları da var. Mesela uzun aralar verildiğinde geçmiş bölümlerde verilen detaylar unutulabiliyor. Özellikle de ben son günlerde çok unutkanım :) Ya da ben haftada bir bölüm yetiştiremeyince vicdan yapıyorum, çünkü okuyucular bölüm günlerini hep büyük sabırsızlıkla bekliyorlar. Ben de ister istemez kendimi suçlu hissediyorum.
Bu tip hikayeleri kitaplaştırmak bence sanıldığı kadar zor değil. Ama en büyük zorluğu kesinlikle en baştan düzenleme (yer yer yeniden yazılma) dönemi. Bazen yepyeni bir kitap yazmak insanın gözüne daha kolaymış gibi görünüyor. Ama ben hiçbir hikayemden vazgeçemem. Benim için yerleri ayrı olanları elbette daha iyi bir halde kitap olarak görmeyi arzu ediyorum :)
RKBT: Bildiğimiz kadarıyla yurt dışında yaşıyorsunuz ve iki kültürü birden tanıma imkanınız var. Yayın sektörü açısından iki ülkeyi kıyasladığınızda ne gibi farklılıklar var? Ya da yaşadığınız ülke okuma alışkanlıklarıyla bizim ülkemizdekini düşündüğünüzde ne gibi ayrımlara ulaşıyorsunuz?
A.A: Aslında kitabım çıkana kadar yayın sektörüyle pek ilgilenmezdim ama dikkatimi çeken en büyük fark Almanya'da yayınevlerinin kitap fiyatları konusunda oldukça cömert oldukları. Genelde sabit fiyatları var. Yani her kesimin kolayca karşılayabileceği şekilde ücretlendiriyorlar. Ama tabii ki bunun en büyük sebebi okur kitlesi. Almanya'da kitap okunuyor. Kitaba karşı büyük bir ilgi var. Ama Türkiye bu konuda ne yazık ki daha geri kalmış durumda. Bu durumu üzücü buluyorum. Dilerim en kısa zamanda değişir.
RKBT: Gelelim kitaplarınıza… İlk kitabınızı elinize aldığınızda ve raflarda gördüğünüzde neler hissettiniz?
A.A: O duygu anlatılamaz yaşanır derler ya hani aynen öyle :) ben uzunca bir süre kitabımın çıktığına inanamadım. Sanırım raflardaki ilk fotoğrafını gördüğüm an benim hayatımdaen mutlu olduğum anlardan biriydi. Elime almam ise çok sonra oldu. Kitabın her tarafını yakından incelemiş olabilirim ve ezbere bildiğim satırları defalarca okumuşluğum vardır :)
RKBT: Kitaplarınızla ilgili yorumlar ve değişik resim kareleri geldiğinde neler hissediyorsunuz?
A.A: Ben çok mutlu oluyorum; çünkü birçok yazarın aksine benim her istediğimde gidip kitabımı bir kitabevinin rafında görme şansım yok. Bu nedenle herkesten bol bol fotoğraflar beklerim :) Ayrıca bu sayede kitabıma ve bana verilen değeri görüp seviniyorum.
RKBT: İlk imzanız kime gitti peki?
A.A: İlk imzam halamın oldu :)
RKBT: Yazmanın sizin için çok önemli olduğunu görüyoruz peki ya okumak? Okumak hayatınızın neresinde duruyor?
A.A: En az yazmak kadar hayatımın merkezinde duruyor okumak. Okurken mutlu oluyorum; ama yazarken duyduğum mutluluğu okurlarla paylaşma şansını elde edebiliyorum. Yani birinden biri olmasa hayatım çok eksik ve tatsız olurdu.
RKBT: Peki takip ettiğiniz yazarlar var mı?
A.A: Elbette var. Öncelikle yabancı yazarlardan bana okumayı sevdiren yazarım Nora Roberts’ı unutmak olmaz. Her yazdığını büyük bir keyifle okuyorum. Historical Romance’da ise kesinlikle Judith McNaught ve Julia Quinn benim için bir numaralar. Ayrıca sön dönemlerde Susan Elizabeth Phillips’in kalemine bayılıyorum.
Türk yazarlardan ise kesinlikle en çok Fatma Erdek’i ve kalemini çok seviyorum. Hem kişiliği hem de yazdıklarıyla benim için örnek alınacak bir yazar. Onun haricinde sevdiğim birkaç yerli yazarım daha var. Ama liste uzun olduğundan tek tek saymayı uygun görmüyorum; çünkü birinden birini unutmaya korkarım :) Ben seviyorum bizim yazarları ve her zaman kendi yazarlarımıza daha çok destek olmamız gerektiğini savunuyorum.
RKBT: Sosyal medya kullanımı ile aranız nasıl? Okurlarınız sizinle hangi adreslerden iletişime geçebilir ve yazmaya devam ettiğiniz hikayelerinize ulaşabilir?
A.A: Sosyal medyayı çok aktif kullanıyorum. Birçok forum siteleri dışında Facebook'da 'Clevergirl Hikayeleri' adı altında hikayelerimi yayımladığım bir sayfam var. Wattpad'de ise 'AslimAk' rumuzu altında yayımlıyorum. Onun haricinde instagram (aslihanakagoz) ve Twitter (AslimAk) hesaplarım da mevcut.
RKBT: Benim de en çok merak ettiğim soruların başında yeni projeleriniz geliyor. Aslıhan Akagöz ismini hangi kitapla göreceğiz ve ne zaman göreceğiz?
A.A: Benim yazımına 2007 yıllarında başladığım bir aile serim var. Toplamda 5 kitaplık bir seri. Şu sıra ilk kitabı "Bir Yudum Sevgi"yi düzenlemeye başladım. Daha doğrusu çok eski bir hikaye olduğundan her satırını en baştan yazıyorum. Gönlümden geçen bu seriyi kitaplaştırmak. Ama zamanı hakkında bir şey söyleyemiyorum bu tamamıyla benim düzenleme hızıma bağlı :) Ve şu sıralar çok yavaş olduğumu söyleyebilirim.
RKBT: Bizimle söyleşi yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Son olarak okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
A.A: Asıl ben teşekkür ederim. Soruları cevaplarken çok keyif aldım.
Okurlarıma ise hep yanımda ve destekçim oldukları için çok teşekkür etmek istiyorum. Iyi ki varlar. Onlar olmasaydı sanırım buralara kadar gelmiş olmazdım. Her birini ayrı ayrı çok seviyor ve günün birinde yüz yüze de tanışabilmeyi diliyorum.
Keyifli bir söyleşi olmuş.Özellikle kurguya kimsenin müdahele etmesine izin vermemesini çok takdir ettim.Çünkü okuyucunun istediğine göre yönlendirilen hikayeler çok keyif vermiyor. :)
YanıtlaSilBen de çok keyif aldım yazarımızla sohbet etmekten. Sizin de beğenmenize çok sevindim :))
Sil