Hilekar- R. Gaye Önel, Karakter Söyleşisi(3. Gün)

Hilekar- R. Gaye Önel


Yepyeni bir blog turdan daha herkese merhaba :) Bu kez bir ilki gerçekleştirdik biz, Kitap Gurmeleri ile ortak yapıyoruz turumuzu. Birlikte bir şeyler yapmaktan kendi adıma çok mutlu oldum ve pek tabii hepsini tanıma fırsatı bulduğum için de.

Şimdi gelelim karakter söyleşimize :)


İlk olarak Aidan ile başlayalım...


RKBT&KGBT: Bir iblis olarak bir avcıyı kurtarmak nasıl bir duygu? 
AIDAN: Avcı ya da değil, Cassie benim ilk kurtardığım kişiydi. Genelde insanları tehlikeli durumlardan kurtarmam aksine onları tehlikeli durumlara sokan benimdir. Cassandra bu açıdan beni yeni bir farkındalığa sürükledi. 

RKBT&KGBT: Koskoca şeytanın varisi olarak, ölümlü bir fareden etkinlenmek nasıl bir his? 
AIDAN: Bu beni...aciz hissettirdi. Aşk, şehvet ya da sevgi tüm bu duygular bir şeytan için oldukça karmaşık duygular. Benim hayatımda duygu yoktur. Çünkü duygular kişiyi zayıf kılar. Ben zayıf değilim. 

RKBT&KGBT: Aidanın intikam planları arasında neler var? 
AIDAN: Bir ölümlü gibi intikam planları peşinde koşmuyorum ama ödül-ceza sistemini destekliyorum. Bana göre bireyler yaptıklarının sonucuna katlanmalı. Cassandra yaptığı şeyin cezasını ödeyecek.şimdilik sadece bu kadarını söyleyebilirim. 

RKBT&KGBT: Kıskançlık nasıl bir duygu? 
AIDAN: Berbat bir duygu. İnsan gibi hissettiriyor. Ve ben insanlardan nefret ederim. 

RKBT&KGBT: Yazara söylemek istediğin bir şeyler var mı peki? Seni soktuğu bu durumlar için. 
AIDAN: Gaye ne yapacağını iyi biliyor. Tek tesellim Cassie'ye bir şekilde bunu ödetecek olması. Yoksa yanına mı bırakacak? Hey bir dakika bırakmaz değil mi? 

RKBT&KGBT: Gelecek kitaplar için beklentilerin neler? 
AIDAN: Sonunda tahtıma oturmak istiyorum. Hepimiz biliyoruz ki gerçek lider benim. Hilekarlara krallığımda yer yok.


Söz sırası Cassie'de...


RKBT&KGBT: Bir iblis avcısı olarak bir iblis tarafından kurtarılmak nasıl bir duygu? 
CASSIE: İblis tarafından derken beni kurtaran bir dev olsaydı tabii daha farklı hissedebilirdim mesela gururum kırıldı derdim ama Tanrı aşkına Aidan'dan bahsediyoruz! Bu sadece hoş hissettirebilir. 

RKBT&KGBT: Aşık olduğu adam ona düşman gözüyle bakarken şimdiki planı ne,neler yapacak? 
CASSIE: Hakettiğim yere gelmek istiyorum. Yeni bir dönem başlıyor. Lideri değiştirmenin zamanı geldi. 

RKBT&KGBT: Gelecek kitaplar için beklentilerin neler? 
CASSIE: Gelecek kitaplarda sanıyorum hakkımdaki bir çok gizem çözülecek. Ayrıca diğer romanın karakteri Misha ile karşılaşacağız. Cehennem cadıları yeni düzende ihtiyacımız olan bir şey.


Benden şimdilik bu kadar diyorum ve cuma günü yorumumla birlikte geleceğim. Çekilişimize katılmayı unutmadınız değil mi???


Soma’daki “Toplumsal Dönüşüm Projesi” Onlarla Hayat Buldu!




Soma İçin Bir Olduk:  Çocukların yüzündeki gülümseme her şeye değer...

Allianz Türkiye, sivil toplum örgütleriyle el ele vererek, bölgede etkilenen vatandaşlara ulaşabilmek, onların yaralarını sarmak ve yeni başlangıçlarını desteklemek için Soma’daydı. Soma’da 2014’te gerçekleşen ve ulusumuzu derinden sarsan maden faciasının ardından, Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği (APHB) ve Bilim Kahramanları Derneği (BKD) ile işbirliği yapılarak “Allianz SomaDA”yı (Soma Dayanışma Ağı) geliştirdi.

Soma faciasından en çok etkilenen yerlerden biri de Kırkağaç. Kırkağaç’ta yaşayan 12 yaşındaki Yiğit, okuldaki 12 arkadaşıyla birlikte bir bilim kahramanı ekibi kurdu. Önce yapamayacaklarından korktular. Çalıştılar, çalıştılar, çalıştılar, bilgisayarda yazılım geliştirip, legodan yaptıkları robotlarına yüklediler. Bu bilim yolculuğu, özgüven ve başarı doğru yeni başlangıçları müjdeliyordu.

Allianz SomaDA”yı kapsamında, BKD ile yapılan işbirliği sayesinde, Soma çevresinde, olaydan etkilenen 6 ilçedeki 16 okulun, Bilim Kahramanları Buluşuyor turnuvasına katılımı sağladı. 34 gönüllü öğretmen, 150’ye yakın öğrencinin oluşturduğu 17 farklı Allianz SomaDA takımını 4 ay boyunca turnuvaya hazırladı. Bu yolla, öğrencilerin normal hayata dönüşü desteklenirken, psikososyal ve kişisel gelişimlerine de katkı sağlanması amaçlandı.

Allianz SomaDA”nın bir ayağı da faciadan etkilenen ailelerin çoğunlukta olduğu Dursunbey’deydi. APHB ile yapılan işbirliği sayesinde, Dursunbey’de bir psikososyal destek merkezi açıldı. Çocuklara, yetişkinlere ve gruplara yönelik üç görüşme odası bulunan Dursunbey Psikososyal Destek Merkezi’nin hizmetleri, merkeze uzak bölgelere de ulaştırıldı.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Kesişen Hayatlar Kafesi- Deborah Smith, Yurt Dışı Yorumlar(4. Gün)







Kesişen Hayatlar Kafesi- Yurt Dışı Yorumlar

Turumuzun son gününden merhaba! Bugün "Yurt Dışı Yorumlar" ile geldim. Uzun zamandır yapmıyordum, özlemişim... Keyifli okumalar dilerim ve hatırlatmak isterim ki çekilişimizin bitmesine kısacık bir zaman kaldı. Acele edin katılmak için :)






Kadınların güçlenmesi, güzellik, yeni başlangıçlar, sevgi, güven, benlik duygusu ve daha pek çok şeyi içeren bir kitap. İçinde ne ararsanız bulabileceğiniz tarzda yani. Yaşam ve yaşamın iniş çıkışları var içinde. İlk başladığımda fazla ilerleyemeden bıraktım. 50 sayfa kadar okuduktan sonra komodinin üzerine koymuştum. Bir süre sonra yeniden elime aldığımda ise büyülendim sanki. Okurken kendimi hayatla ilgili, ilişkilerle ilgili sorgularken buldum. Hayatımda yaptığı değişiklikler açısından oldukça sevdiğim bir kitaptı.






Benim okuduğum ilk Deborah Smith kitabı oldu Kesişen Hayatlar Kafesi. Çok fazla bir şey söyleyemeyeceğim aslında kitap için, çünkü kelimelere yeteri kadar anlam yükleyebileceğimi sanmıyorum. Kitabın sonuna kadar kendimi sadece kitaba verdim ve dünyadan soyutlandım sanki. Kitabın potansiyelini başından hissetmiştim çünkü. 

Kitabın konusu, karakterleri ve yazarın üslubunu çok sevdim. Daha bile fazla olsa okuyabilirdim, karakterlerle biraz daha zaman geçirmek isterdim. Özellikle de fırtına dindikten sonraki kısımları.






Benim puanım 3,5 oldu bu kitap için. Bu hayatta yaşanabilecek en korkunç şeylerden biri olan trafik kazasını yaşayan bir grup insanın komik halleriyle yer aldığı bir kitap. Zorluklara rağmen karakterin bunu aşmasını okuyoruz. Hem erkek hem de kadın o kadar eğlenceli ki yaşanan dramı geride çabucak geride bıraktırıyor. Tam olarak “oku ve kendini iyi hisset” tarzı bir kitaptı anlayacağınız.




Yolda uykuma yenik düşmemek için kindle’a attım ve yola öyle çıktım. Sırf romantizm için bile okunur diyerek yanıma almıştım. Ama beklentimin biraz aşağısında kalan bir kitap oldu. İlgimi uzun süre üzerinde tutmakta zorlansam da bitirdim :)




Deborah Smith’in kitaplarını daha önce severek okumuştum ama bunu okurken baya zorlandım ve nihayet bitirdim. Bana hitap etmeyen tek kitabı bu oldu.

Sevginin Büyüsü- Beth Hoffman, Okuma Etkinliği(Kitap Yorumu - 3. Gün)

Sevginin Büyüsü- Beth Hoffman


Sayfa Sayısı: 400
İndigo Kitap
2015
19 tl


Kitap Tanıtımı

Hayatın zorluklarını yenip hayatta kalabilen kadınlar daima güçlü ve güzeldir.

Bazen hayat kötüye gider, her şey içinden çıkılmaz bir hal alır. Yapılacak bir şey yokmuş gibi görünür, sanki çıkmaz bir sokaktasınızdır.İnancınızı yitirdiğiniz, bitti dediğiniz, dua etmekten bile vazgeçtiğiniz anda, hayat size inanmanız, umut etmeniz ve yeniden başlamanız için göz kırpar. Sevginin Büyüsü her şeye rağmen hayata tutunmanın hikâyesi…

"Acıların, insanları gerçek dostluklara ve sevgiye sürükleyişinin büyüleyici hikâyesine tanıklık edeceğiniz, sımsıcak bir roman..."
-Kristin Hannah-

"Sevginin Büyüsü okuyucularına paha biçilmez bir değeri hatırlatıyor: Her şey içinden çıkılmaz göründüğünde bile, birkaç iyi arkadaş hayatınızı bunun tam tersine çevirebilir."
- People-

"Sevginin Büyüsü'nü okurken kalbim CeeCee adına defalarca kırılırken bile, kendimi gülmekten alamadığım zamanlar oldu. CeeCee'nin kaybettiklerini unutamayacaksınız, ama onun cesaretini ve iç dünyasının derinliğini de aklınızdan çıkaramayacaksınız."
- Luanne Rice-

"İnsanın içine işleyen dokunaklı bir roman. Güney'in yaz akşamlarındaki manolya kokuları gibi cazip, kendini sevdiren ve tatlı tadındaki bu kitabı okumak gerçek bir keyif."
- Mary Kay Andrews-


Kitap Yorumu

Okuma etkinliğimizin üçüncü gününden herkese merhaba. “Sevginin Büyüsü” kitabını yorumlama sırası bugün ben de ama nereden başlayacağımı hala bilemiyorum :) Kitabımı bitireli dakikalar oldu henüz. Elimden bırakmaya da gözümden ayırmaya da kıyamadığımdan yorum yazmaya çalışırken bile göz ucuyla onu süzüyorum. 

Arka kapağı okuduktan sonra konu itibariyle size belki tanıdık gelebilir “Sevginin Büyüsü”. Evet, daha önce de kaybedişlerin hikayesini okumuş olabilirsiniz. Ancak kaybedişlerin, vazgeçişlerin, gidişlerin ve dibe battıktan sonra yeniden yüzeye çıkışların hikayesini bir çocuğun gözünden okudunuz mu? 

Cecelia, daha küçük bir çocukken annesinin rahatsızlığıyla tek başına mücadele etmek zorundadır. Annesi akıl hastası bir kadındır ve onunla yaşamak her geçen gün çok daha zorlaşır. Her seferinde yaptığı utanç verici şeylerin hesabını Ceece ödemek zorunda kalır. Babası zaten varla yok arası bir yerdedir. Zira sürekli seyahat etmek zorunda olduğu bir işi vardır ya da seyahat etmek zorunda olduğunu söyleyerek Ceece’yi kandırıyordur. Bu bahaneyle de evden uzun zaman uzak kalıyor ve karısının tüm sorumluluğu küçücük bir kızın omuzlarına yükleniyordur. 

Sonra bir gün… Ceece için her şey değişir. Hayatı tam anlamıyla tepe taklak olur. Hiç bilmediği bir yere ve hiç tanımadığı insanların içinde yaşamak zorunda bırakılır. Ama hayat işte, kimin karşısına ne çıkaracağı belli olmaz! Tanımaya başladığı teyzesi ve onun arkadaşlarıyla birlikte sevmeyi, sevilmeyi, değer görmeyi ve göstermeyi öğrenir Ceece. Tabii bunları keşfederken ki maceralarını okumak çok keyifliydi benim için. 

Okurken altını çizerek okumak istediğim kitaplardan biriydi “Sevginin Büyüsü”. İçinde geçen bazı cümleler ve onların düşünmeye zorladıklarıyla, hiç sevmediğim halde kitabımın bazı yerleri çizdim. Ve birkaçını da paylaşmak isterim :) 



“Erkekler bana yüksek topuklu ayakkabı giymek gibi geliyor. Kendimi güzel hissettirmeleri çok hoşuma gidiyor. Ancak gecenin sonunda bir an önce onlardan kurtulmak için de sabırsızlanıyorum.” 


“İnsanların bizi nasıl gördüğünü belirleyen şey, bizim kendimizi nasıl gördüğümüzdür.” 


“İnsanlar nasıl bilge olur, biliyor musun? Dışarıya çıkıp dünyaya karıştıklarında, yaşamaktan korkmadıklarında… Bilgelik deneyimle kazanılır. Her günü bir armağan olarak görüp sevinç ve şükürle karşılarsan eğer, gerçekten yaşar ve deneyim kazanırsın. ”



Benim "Sevginin Büyüsü" için puanım;



Son olarak çekilişimize katılmak için buyurun :)



a Rafflecopter giveaway

Kesişen Hayatlar Kafesi- Deborah Smith, Kitap Yorumu ve Çekiliş(1. Gün)

Kesişen Hayatlar Kafesi- Deborah Smith


Sayfa Sayısı: 512
Novella Yayınları
2015
22 tl


Kitap Tanıtımı

Hollywood'un parlayan yıldızı, modern zamanların Elizabeth Taylor'ı Cathy Deen'in rüya gibi, ışıltılı hayatı paparazzilerle girdiği bir kovalamacanın ardından yaptığı trafik kazasıyla bir kâbusa dönüşür. Thomas ise New York'ta başarılı bir mimarken, 11 Eylül saldırılarında ailesini kaybetmesiyle hayata küser ve Kuzey Carolina'nın dağlık bölgesindeki şirin bir kasabada inzivaya çekilir. Bu iki yabancının birbirleriyle ve kendileri gibi olanlarla kesişen hayatları onları hiç bilmedikleri, mütevazı bir hayata sürükler. Aşkı, güzelliğin önemini yahut önemsizliğini, kaybetmeyi, pişmanlıkları ve hayata tutunmayı sorguladıkları, umutla dolu yepyeni bir dünya Kesişen Hayatlar Kafesi'nde onları beklemektedir şimdi…

"Kesişen Hayatlar Kafesi sımsıcak, eğlenceli, çok yönlü, duygusal, romantik ve derin… Deborah Smith'in en büyük, en iyi ve en iddialı romanı."
-BelleBooks-

"Hiç ummadık bir vefanın ve yaralı iki insanın hayatta kendi yollarını aramasının baş döndürücü hikâyesi…"
-Publishers Weekly-

"Deborah Smith çağdaş, romantik kurgu geleneğinde unutulmayacak, dokunaklı bir hikâye yaratmış."
-Booklist-


Kitap Yorumu

Dünyalar güzeli bir kadın düşünün. Genç, yetenekli ve de oldukça popüler biri. Cathy Deen de işte onlardan biri. Kariyerinin zirvesindeki bir Hollywood yıldızı o. Her şey tam anlamıyla yolunda giderken magazincilerden kaçarken bir kaza geçirir, tam kurtuldum sanırken patlayıp alev alan arabadan ötürü sahip olduğu her şeyi kaybeder. Çünkü kariyerinin devamını sağlayacak güzellikte bir bedene sahip değildir. 

Thomas yıllardır yalnız yaşayan bir mimardır. 2011 saldırıları sırasında eşi ve oğlunun trajik ölümüne şahit olur. O günden sonra da kendini ülkenin dağlık bölgelerinin birinde inzivaya çeker. Günleri artık son derece sıradandır. Bu dönem içerisinde televizyondan takip ettiği bir film yıldızı vardır ve hayranlıktan çok daha farklı duygular besler zamanla. Ve ne tesadüftür ki bu kadın, çok yakın bir arkadaşının kuzenidir! 

Kazadan sonra her şeyini yitiren Cathy için hayat oldukça zordur ancak onu hayata bağlayan bir ses ulaşır kulaklarına önce. Sonra da eline ulaşan fotoğraflar. Onun çocukluğunu geçirdiği, kendini gerçekten mutlu hissettiği, sevildiğinden emin olduğu eve aittir bu fotoğraflar. 

Kendini herkese ve her şeye kapatan Cathy, fotoğrafları gönderen gizemli sesin sahibiyle görüşecek midir? Thomas, bu kadından istediği ve yıllardır peşinde olduğu şeyi elde edebilecek midir? Ve aşk… böyle bir ilişkinin neresinde ve ne zaman gelişecektir? 

Kitabın konusu genel itibariyle böyle. Okurken hatta aklıma sık sık Aşık Veysel’in dizeleri geldi. Hani onun da dediği gibi ‘Güzelliğin on par’etmez, bu bendeki aşk olmasa…’. Okudukça hakikaten de aşkın güzel bir yüz ve bedenden öte güzel bakan gözden ve iyilikle atan kalpten geldiğini düşündüm. Konu ve karakterleri açısından beğendiğim bir kitap oldu. Ancak 511 sayfa olunca biraz uzun geldi, daha kısa bir kitap olsaymış bence çok daha iyi olabilirmiş. Redaksiyon olarak da birkaç ufak hata dışında sıkıntısı yoktu ki bu benim için çok önemli bir şey. Okumak isteyenlere şimdiden keyifli okumalar dilerim…


Son olarak çekilişimize katılmak için;


a Rafflecopter giveaway

7 Blog 7 Kelime 7 Kitap

7 Blog 7 Kelime 7 Kitap


 Yeni bir etkinlikten herkese merhaba. Uzun zamandır bir etkinliğe katılmıyordum ve özlediğimi fark ettim :) Bu kez yedi blogger toplandık, yedişer kitap seçtik ve hepsini yedişer kelimeyle anlattık. Ben düşünürken çok eğlendim umarım siz de okurken eğlenirsiniz. Unutmadan beni de bu etkinliğe davet arkadaşlarıma çok teşekkür ederimmmm :))

Gelelim seçtiğim kitaplara....


Atatürk'ün Aşkı Latife


Atatürk, Latife Hanım, aşk, dostluk, hastalık, bakış, madalyon




Ben, Malala


Pakistan, eğitim, okul, silah, terör, azim, kızlar


Öksüzler Treni


Amerika, dostluk, sır, çocuk, tren, aile, umut



Mavi Tutku


İtalya, Rönesans, resim, ressam, ihanet, manastır, tılsım



Akıllı Kadınlar Yanlış Seçimler


kadın, erkek, aşk, hata, psikolog, evlilik, ilişki




Kız Gurusu




güzellik, kadın, estetik, aldatma, kilo, diyet, ameliyat



Kelebekler ve İnsanlar


engelli, aşk, kaçakçılık, koleksiyon, efsane, kelebek

Bırakma Ellerimi- Ayşegül Çiçekoğlu, Kitap Yorumu(4. Gün)

Bırakma Ellerimi- Ayşegül Çiçekoğlu


Sayfa Sayısı: 440
Olimpos Yayınları
2015
20 tl


Kitap Tanıtımı

Birlikte büyüdüğü, ilk aşkı ile evlenerek mutlu sonu yakaladığına inanan genç bir kızdı Elif... Peşinden hiç ayrılmadığı, 'bir gün mutlaka seninle evleneceğim' dediği, biricik aşkı ile evlenerek mutlu olacağına inanan genç bir erkekti Toprak...

Sadece romanlardaki evliliklerin mutlu sonu oluyordu. Oysa daha evliliklerinin üzerinden iki yıl geçmeden Toprak gitmek istiyordu. Elif'i arkasında bıraktığında gerçekten mutlu olabilecek miydi? Bunu bilmiyordu, ama bildiği tek şey artık Elif ile de mutlu değildi. Elif, Toprak'ın gitmesiyle birlikte ailesini, işini, arkadaşlarını bırakarak hiç bilmediği başka bir şehirde ilk aşkını unutmaya çalışacaktı. Bu sefer bırakılan elleri bir başkası tarafından tutulduğunda gerçek aşkı bulacak mıydı? Yoksa ilki gibi o da bir yanılsama mıydı? Hayatına giren ikinci Toprak, birincinin acılarını silebilecek miydi?


Kitap Yorumu

Elif yirmi üç yaşında gencecik bir içmimardır. Çocukluk aşkına inanmış ve evlenip iki yılı birlikte devirmişlerdir. Her şeyin yolunda gittiğini zannederken de anısızın kocasından duyduğu bir cümle tüm hayatını alt üst edecektir. 

Toprak yirmi beş yaşında yakışıklı bir adamdır. Zengin bir ailenin oğludur ve kendine meslek olarak iç mimarlığı seçmiştir. On beş yaşındayken görüp aşık olduğu, sonrasında da mezun olur olmaz evlendiği Elif’ten boşanmaya karar verdiğinde sonucunun böyle olacağını o da tahmin edemez. 

Kitabımız böyle başlıyor işte. Görünürde sorunsuz devam eden ama aşağılara inildikçe çok küçük gibi görünen ama hayatı yaşanmaz kılan şeyler çıkar ortaya. Bunu ilk fark eden de Toprak olur ve bir anda on yılını geride bırakır. Ama hayat işte bazen elindekinin kıymetini uzaktayken anlarsın ve geri dönersin. Ancak geldiğinde bıraktığın orada mıdır bilinmez. Orada olsa da senin bıraktığın insan mıdır anlaşılmaz. Toprak sıkılır ve gider. Onun için bu süreç nasıl işleyecektir diyorsunuz kitabımıza buyurun :) 

Elif için her şey kusursuzken terk edilmek zordur. Yıllarını verdiğini ve hayatında tanıdığı tek adam Toprak’tır ama o da gitmek istemiştir. Gitmek isteyene izin vermek en zoru olsa da en doğrusudur. Elif için işte orası tam olarak dönem noktasıdır. Eşini, evini, işini, hayatını bırakıp Ankara’dan İstanbul’a gider. Kitapta da geçtiği gibi gitmek hep düşüyor… 

Toprak ama bu kez Toprak Dağhan değil bahsedeceğim kişi, Toprak Ünlüer… Ünlü iş adamı Toprak Bey, otuzlu yaşlarının ortasında oldukça başarılı ve yakışıklı bir adamdır. Hayatında da Masal adında, masal gibi bir kadın vardır ve mutludur. 

Toprak Dağhan, Elif Bulut, Toprak Ünlüer, Masal ve diğerleri… Farklı yollardan da olsa hepsi de aşkı arayan insanlar. Yanlışlarıyla, doğrularıyla, aşklarıyla onların hayatına tanık oluyoruz kitapta. 

Kitabın konusunu ve ilerleyişini çok beğendim. Yazarın araya kattığı minik aksiyonlar da arada güzel gitti. Karakterlerine ise bayıldımmmm. Hele bir tanesi vardı ki, off offf. Bu arada sevgili Kitap İklimi Pınar’a bir mesajı var Toprak’ın, canım adam Şefika varken ben Elif’i ne yapacağım diyor :P 

Bunca güzel şeylerden sonra şu cümleyi yazmaktan hiç hoşlanmıyorum ama yazmak zorundayım. Redaksiyon anlamında ne yazık ki hatalıydı. Dilerim ikinci baskıda bunlar da düzeltilir. 

Benim okurken oldukça keyif aldığım bir kitap oldu Bırakma Ellerimi. Çiçeği burnunda yazarımıza başarılar dilerim. Umarım kaleminden çıkan daha pek çok kitap okuyabiliriz.

Benim puanım;



Çekilişimiz devam ediyor, katılmayı unutmayın....

Bırakma Ellerimi- Ayşegül Çiçekoğlu, Alıntılar ve Çekiliş(3. Gün)

Bırakma Ellerimi, Alıntılar


Yeni turumuzdan herkese merhaba. Bu kez konuğumuz Bırakma Ellerimi kitabı ve ben sizin için seçtiğimiz alıntılarla geldim. Herkese keyifli okumalar dilerim....





























Çekiliş için;



a Rafflecopter giveaway

Ismarlama Bebek- Fatih Murat Arsal

Ismarlama Bebek


Sayfa Sayısı: 504
Ephesus Yayınları
2014
25 tl


Kitap Tanıtımı

Bir masal kahramanı kadar yakışıklıydı belki! Sıcacık bakışlarıyla, tecrübeli yürekler için bile tehlikeliydi. Aşkı hiç tanımayan vahşi bir kıza göre ise, engellenemez iradesiyle tutkulu bir zorbaydı o...

Korunaklı hayatına büyük bir cesaretle dalmıştı. Ondan çılgınca şeyler istiyordu bu uzun adam... Öncelikle kollarından kaçamayacağı gerçek bir evlilik...Ve annesine benzeyen güzel bir bebek...İsyan eden kalbini istemiyordu belki! Ama...Her an göğsünden koparıp alacak kadar da fırsatçıydı.

Zoraki de olsa evlenmeyi kabullendi... Ve ısmarlama bebeği için ona boyun eğdi. Ama delicesine ağrıyan kalbi için...sonuna kadar mücadele etmeye kararlıydı! Tüm korkusuyla aşka karşı dirense de... ne yazık ki bu tatlı despottan nefret etmek, baştan çıkarıcı öpücüklerini sevmemek kadar zordu!

İki inatçı yüreğin heyecan dolu savaşında, sizi aşk ve tutku dolu sayfalara bağımlı kılacak, kaybedenin olmadığı bir FMArsal romanı daha!


Kitap Yorumu

Yıllar önce internet üzerinden okuyup şimdi basılı haliyle kitaplığımda bulunan bir FMA klasiği daha tekrar okundu bitti. Hem de yapılması gereken son okumalar dururken!!! 

“Anlaşma” kitabından sonra en sevdiğim FMA kitabı “Ismarlama Bebek”. Vildan’ın huysuzluğuyla, Ataman’ın inadıyla severek okuduğum bir kitap. Vildan’ın huysuzluğu diyorum çünkü kızımız baya bir çektiriyor Ataman’a. Kabullenemediği bir adam, ardından da ona dair hislerindeki karışıklıkların faturasını hep Ataman ödedi kitap boyu. Ataman ise gülümseyen gri gözlerinin altında sakladığı aşk dolu kalbiyle uzunca zaman ona direndi ve tam pes ettiği noktada geldi Vildan’ın attığı adım. 

Vildan zengin bir ailenin tek kızıdır. Genç yaşının verdiği enerji ve güzelliğiyle oldukça dikkat çeken bir tiptir ve haliyle üzerinde pek çok göz vardır. Ataman ise başarılı bir iş adamı olmasının yanında oldukça yakışıklıdır da. Bir şeyi istediğini anlaması saniyeler alırken, onu elde etmek için her yolu denemekten de kaçınmaz. Buna tehdit de dahil hem de! Zira Vildan’a yaptığı tam da buydu çünkü onun kalbini çalmak için bekleyecek zamanı yoktu. Aşkını istese de ondan önce gelen bir isteği, o da bir bebek! 

Hikayemiz böyle başlıyor işte. Ataman’ın Vildan’ı zorlamasıyla başlıyor kitabımız ve birbirine deli gibi aşık bir çiftle son buluyor. Tabii aileye katılan yepyeni bireylerle :) 

Kitabın dili oldukça akıcıydı, elinize aldığınızda bırakması kolay olmuyor. Zira yirmi dört saati doldurmadan ben çoktan bitirmiştim. Redaksiyon olarak da başarılı bulduğum bir kitaptı. Yazanın da redaksiyonu yapanın da eline sağlık diyorum. Okumadığım tek bir FMA kitabı kaldı, o da “İki Renk Aşk” ve en kısa zamanda onu da alıp okuyacağım. Bu kitabı henüz okumayanlara da şimdiden keyifli okumalar dilerim…

Benim puanım;

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI