Kuma- Şehnaz&Gülşen


Sayfa Sayısı: 480
Dokuz Yayınları
2016
24 tl

Kitap Tanıtımı

Bir evliliği ayakta tutan yegâne güç; adamın sevdası, kadının bu sevdaya sarılışıdır. Mutluluğun formülü birbirini sevmekte saklıdır. Bu formülü bozacak günler Eroğlu Konağı'nın kapısını çaldığında içeri buyur edilir. Bebek hasretinin tutulduğu konakta KUMA rüzgârı eserken kaosa doğru sürükleyen fırtınaya iki kadın, bir adam tutulur.

Hayat ters köşeden vurarak bebeği olamayan, yıllarca bu esikliğin acısını pervasızca çeken, hastaneden hastaneye koşan, umut etmekten ve istemekten yorulmayan kadının hayatına kuma gölgesi düşürür.

Karısının bebeği olmadığı her gün, aşkı daha sağlam ayakta dururken adamın duygularını ve aklını yitirecek kâbus gerçekleşir. Kokladığı gülün üstüne bir kır çiçeği yerleşir, bu çiçek tohumunu verir ve sevdaya tutulmuş adamın kalbi ikiye bölünür!

Konağa düğünsüz derneksiz, üzerinde bir gelinlikle kapıdan içeri alınan kadını beklediğinden daha zor bir hayat, beklediğinden daha kötü bir evlilik karşılar. Zorlu sınavlara tabi tutulur, aşk ve sevgi yoksunu bir evlilikte ayakta durmaya çalışır. Kocası tarafından merhamet dilenen kadın halini alır. 

Sevda bir kadında, tutku bir kadındayken aynı çatı altında zorlu yaşam sürdürülür. Araf'ta kalmış bir adamın, bu adama bağlı iki kadının yaşamı zorlu serüvenlerle akıbeti belli olmayan sona doğru gider. 

Ateş düştüğü yeri yakar, KUMA gelir.
Hasreti kadın dindirir, bebek doğar. Adam ikiye bölünür.
Ve aşkı hangi kadın alacak, sorusu akılları alır.
Ben Ezo! Üzerine kuma gelmiş kadınım.
Şimdi sığındığım limanım, kocamın kalbindeki aşkım.
Ben Şerwan! Bir kadının hayatını kalbine, bir kadının hayatını omzuna alan adamım.
Ben Beritan! Kuma giden kadınım.
Benim tek dünyam, kucağıma aldığım bebeğim.

Kitap Yorumu



“Kitap Arası Kahve Molası” olarak ilk yorumum Dokuz Yayınları’ndan çıkan Kuma için gelsin J Wattpad’de oldukça yüksek okunma sayısına ulaşan, hatta “The Wattys 2015” kazananlarından biri olan Kuma, konusu itibariyle de gerek Wattpad’de gerek Facebook sayfa ve gruplarında oldukça fazla tartışıldı. Kimi sıkı bir Beritan fanı olurken kimi de Ezo’nun yanında olmayı seçti. Her iki grubun birleştiği tek nokta ise Şerwan oldu! Lanet okumaların hedefindeki adam oldu kendisi. 

Ezo ile Şerwan tutkulu bir aşkla altı yılı geride bırakmışlardır. Hayatlarında ve evliliklerinde her şey yolundadır ancak bir bebek sahibi olamamışlardır. Gitmedikleri doktor, denemedikleri tedavi kalmamıştır ancak mutlu sona bir türlü ulaşılamamıştır. Şerwan ve Ezo için çocuk sahibi olamamak tolere edilebilir bir durum olsa da Şerwan ve aşireti için ne yazık ki bu mümkün olamamıştır! 

Konakta artık kuma sesleri yükselmeye başlar. Şerwan her ne kadar bunu kabul etmeyeceğini söylese de engel olmayı ne yazık ki başaramaz ve eve apar topar Beritan gelir. Her genç kızın hayali olan söz, nişan, kına ya da düğün ona kısmet olamamıştır. Üzerine giydiği gelinlik, evlendiğinin belki de tek belirtisidir! Öfkeli bir koca, endişeli bir ev halkı ve kocaman bir yabancılıktan ibarettir artık hayatı. Şerwan en başta ondan bir çocuk sahibi bile olmayacağını söylerken, sonrasında bu koca konakta sahip olabileceği tek şeyin bir çocuk olduğunu açıkça belirtmiştir. Onu kırmaktan, örselemekten hiç çekinmemiştir. 

Ve Ezo… Çocuk sahibi olamamak zaten çok zorken bir de üzerine gelen kumayı kabullenmek zorunda kalmıştır. Kocasının bedenini paylaşmış önce, ardından da kalbini paylaşmak zorunda kalmıştır. Her geçen biraz daha kaybetmeye mahkum olduğunu görmüş, her şeyin ellerinden nasıl da kayıp gittiğini sadece izlemekle yetinmiştir. 

İki kadın arasında kalmamıştır aslında Şerwan. Ailesinin hatta tüm aşiretlerin de arasında sıkışmıştır. Onca lafın sözün arasında kendi benliğinden çıkıp daha öfkeli, daha sert ve hepsinden öte mutsuz bir adam olmuştur. Çocuk sahibi olamamak onun seçimi olmadığı gibi kuma getirmek de onun seçimi değildir. 

Kitabı okurken çok farklı duygular içindeydim. Kimi zaman üzülüp gözyaşı döksem, kimi zaman ufacık gülümsesem de en baskın duygum öfkeydi! Öyle ya, çocuk sahibi olamayan kadın eksikti! Öyle ya, evden gelinlikle çıkan kız ancak kefenle dönerdi! Ne gerek vardı kız çocuklarının okumasına! Ne gerek vardı ekonomik özgürlüklerini kazanmalarına, ne gerek vardı kendi ayakları üzerinde durmalarına! Töre ne derse onun olması gerekti ne de olsa! Dediği şeyin insani boyutu ya da hissettirdiklerinin ne önemi vardı ki yani! 

Bu sadece bir kitap ama ne yazık ki pek çok kadının da gerçeği. Hayatı ellerinden alınan pek çok kadın var demeye dilim varmıyor zira hayatları hiçbir zaman eline verilmeyen kadınlar var. Ne baba evinde ne koca evinde söz hakkı olmayan kadınlar var. Törelerin esiri olmuş aileler, gözlerini dahi kırpmadan çocuklarının hayatlarını yok edebiliyor. Yapmayın bunu… Bahsettiğiniz bir insan, bir can. Ezmeyin kız çocuklarınızı, okumaları için bir şans verin onlara. Hangi kızın hayalidir ki bir adamın ikinci karısı olmak?! Hangi dünyada yaşıyoruz demeyin sakın, hala var bu uygulamalar ne yazık ki. Mardin’de yaşayan bir tanıdığımız anlatıyor 17-18 yaşındaki kızların ellili yaşlardaki adamlara ikinci hatta üçüncü eş olarak verildiğini! Acı ama gerçek bir tablo ne yazık ki… 

Tekrar kitaba dönecek olursak eğer, olay ve karakterlerin işlenmesi güzeldi. Duygular tam anlamıyla verilmişti. Zaten yazarlar yörenin kültürünü yakından bildikleri için konuyu işlerken bir acemilik yaşamamışlar, çok belli. Taraf tutmadan, kumalığı özendirmeden, şiddeti ve erkek hegemonyasını yüceltmeden bu hassas konuyu oldukça güzel işlemiş Şehnaz ve Gülşen. Kaleminize sağlık efendim. 
Kuma, serinin ilk kitabı. Editörden aldığımız bilgilere göre de ikinci kitap Ocak ayında raflardaki yerini alacakmış. Öyle bir yerde kesildi ki hikaye, devamı için sabırsızlanmamak imkansız!
Dilerim ki kumalık gibi bu çağdışı kalmış uygulamalar artık son bulur diye bitiriyorum yorumumu. Yeni kitaplar, yeni hayaller ve yeni dünyalarda buluşmak üzere!

Son olarak benim Kuma için puanım;



Duyuru!!

Herkese merhaba :) Şefika adminimiz yoğun iş temposu sebebiyle uzun süredir buraları boş bıraktı maalesef. Kendisi yeni kitaplar yaparken -ki kendisi Dokuz Yayınları editörü bir yılı aşkın bir süredir- ben de kitap tanıtımları ve yorumlarımla birlikte burada olacağım. Yeni kitaplar, yeni çekilişler başlasın o zaman :)

YOLO Dünyası için Geri Sayım Başladı!

haydar-colakoglu-yolo-uygulama

Ulaşımda En Pratik Yol O!  sloganı ile yola çıkan ve Uber’in karşılaştığı en güçlü rakip olan girişim YOLO için geri sayım başladı. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğun ilgi gören şehir içi, konfor ve kaliteyi birleştiren yolculuklar sağlayan platformlara bir yenisi daha ekleniyor. Kısa süre içinde hayatımızda farklı bir yer edinmeyi hedefleyen girişimin adı YOLO.

YOLO, şehir içinde lüks segment araçlar ile şehir içi VIP taşımacılık hizmeti veren ve sektöre çok iddialı girerek diğer rakiplerine nazaran çok farklı iş modeli ve kazanç vaat eden bir mobil uygulama. Dünyada Uber modeli olarak bilinen mobil uygulamanın Türkiye versiyonu olarak planlanmış olan YOLO, uzun süren Ar-Ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkmış.

YOLO’yu dünyadaki benzerlerinden farklı kılan en önemli özellik TR’de hukuksal altyapısının sağlamlığı ve farklı kazanç modelleri. YOLO, hem kullanıcılara, hem de iş ortaklarına sağladığı yeni nesil bir iş modeli ile kısa sürede yola çıkıyor.

haydar-colakoglu

YOLO, TEB Holding ve Çolakoğlu Grup Yönetim Kurulu Üyesi Haydar ÇOLAKOĞLU başkanlığındaki güçlü yatırımcı ve yönetim kadrosu ile de dikkat çekiyor. Yönetim kademesindeki 12 kişilik tecrübeli ekibin, 1 yıl süren çalışmaları sonucu ortaya çıkardıkları YOLO, şehir hayatına yeni bir soluk getirmeyi planlıyor. 

haydar-colakoglu-teb-genel-mudur

Ulaşımdaki zorlukları keyif ve konfor ile çok uygun koşullarda sunmayı hedefleyen ekip adına konuşan YOLO Yönetim Kurulu Başkanı Haydar ÇOLAKOĞLU şunları söyledi;

“Günümüzde temel ihtiyaçlarımızdan biri olan şehir içi konforlu seyahatin hızlı, güvenli ve ucuz olarak sağlanabilmesi başlangıç noktamızdı. Bununla birlikte, kayıt dışı kalan birçok seyahatin kayıt altına alınarak vergilendirilmesi, sektörde hukuksal altyapının sağlamlaştırılması yeni düzende yeni normallere alışan bizler için çok önemli. İşlerimize teknolojiyi en verimli şekilde entegre etmek hem kullanıcılarımıza hem de iş ortaklarımıza yüksek kazanç sağlayacaktır.

YOLO yüzde yüz yerli yapım bir uygulamadır. Amaçlarımızdan biriside bu iş modelini hızlı bir şekilde ülke dışında da kullanılan bir marka yapmaktır. YOLO’nun temel felsefesi bundan ibarettir. 

Kendi kurucularımızın sağladıkları desteklerin yanında, henüz başlangıç aşamasında iken Los Angeles merkezli bir yatırım şirketinden 16 milyon dolar değerleme ile bir kısım yatırım aldık. Kendileri ile yaptığımız çalışmalar sonucunda da “you only live once” baş harflerinden oluşan YOLO isminde karar kıldık. Bunun yanısıra Los Angeles, San Francisco, Londra ve Zürih merkezli yatırımcı grupları ile de görüşmelerimiz devam etmekte. Bu güç birliği platformu ile hem UBER gibi bir dünya devine rakip olacak, hem de Türkiye’den bir dünya markası çıkartabilmek için çalışacağız.

haydar-colakoglu-yolo-turkiye

Başlangıç gününde 300’ün üzerinde araç ile hizmet verecek olan YOLO ile kullanıcılar, tek tuş ile araç çağırabilecek, ulaşım ücretlerini kredi kartları ile ödeyebilecekler. Araçta unuttukları herhangi bir eşyanın güvende olduğunu bilecekler. Yıl sonu hedefimizde 1000’i aşkın araçla hizmet vermek var.

Bu uygulamaların yanısıra yolcularımızı çok özel kampanyalardan da faydalandıracağız. Farklılıklarımız, ilk günden bu ayrıcalıklar ile görülecek. Kasim ayında acilacak beta surumu ile İstanbul`un bazi seckin mekanlarinda yapilacak test surusleri ile hizmete baslayacak olan uygulama üzerinden özellikle tanıtım günlerimizde kayıt yaptıran yolcularımıza 15 Aralık - 4 Ocak tarihleri arasında ücretsiz ulaşım hakları, çeşitli promosyonlar sağlayacağız. Açılışa özel bu kampanya gibi birçok büyük kurumdan da kampanya desteği alan YOLO ile yolculuklarınızın standartları değişecek. YOLO’yu hepinize tavsiye ediyorum. YOLO dünyasına hoş geldiniz.”

GooglePlay ve AppStore dan indireceğiniz uygulama sayesinde YOLO dünyasında siz de yerinizi alın. Detaylı bilgi ve iletişim için www.yolo.com.tr adresinden YOLO’ ya ulaşabilir @yolo_turkiye Instagram adresinden de takip edebilirsiniz.

 

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Düşlerimin Prensi II. Cilt- Buse Gümüş, Kitap Yorumu


Sayfa Sayısı: 512
Nemesis Kitap
2016
22 tl


Kitap Tanıtımı


Masal devam ediyor…
Bir zamanlar asla inanmam dediğim bir şey vardı. Benden asla ama asla bir prenses olmazdı. Gerçekleşmeyeceğini düşündüğüm düşlerim vardı benim. Bana göre; aşk bana uğramaz, mutluluk beni teğet geçerdi.

Tüm umutsuzluğuma rağmen yine de hayat beni yanıltmış, aşkı ve mutluluğu bir kişide toplamıştı. İmkânsız dediğim aşk, beni sarıp sarmalamış ve her şeyi baştan sona değiştirmişti. Onunla olmak, aşkı onunla yaşamak düşlerimin de ötesinde bir mucizeydi.

Ancak her şey hayallerimdeki gibi tozpembe gitmiyordu. Mutlu sona ulaşmadan önce önümüze birçok engel çıkacaktı. Hayat bizi sınarken, birlikte tutunabileceğimiz tek şey sevgimizdi. Kavgalar, küslükler, barışmalar, ayrılıklar… Ve daha nicesi. Yaşanacaklar gözümü korkutmuyordu, çünkü gerçekliğinden emin olduğum bir şey vardı: Mert, benim Düşlerimin Prensi'ydi ve bizim masalımız, her şeye rağmen mutlu sonla bitecekti.


Kitap Yorumu


İlk kitabın yorumunda ikinci kitabınız olmadan başlamayın demiştim, hala aynı fikirdeyim. İlk kitap biter bitmez ikinciye başladım zira öyle bir noktada bitmiş ki merak etmemek ne mümkün! Okuduğunuz ikinci sayfadan sonra bir, “Aaa!” nidası dökülecek ardından da sizi bir rahatlama alacak. Neden mi? Tabii ki söylemem :D 

İlk kitapta Rüya ve Mert ilişkisi bir düzene girmişti zaten. O ilk tanıma sürecini, sancılı dönemi geride bırakmışlardı. Ama bu kez de onları bekleyen gelecekleri söz konusuydu. İlişkilerinin seyri, evlilik düşüncesi, iş hayatları derken sorumluluk alma dönemleri gelmişti. Tabii can dostlarıyla birlikte! Rüzgar olmadan ya da Gizem’siz bir hikaye düşünemedim. Figen, Gökhan ve Masal olmadan da asla! 

Çok fazla bir şey söylemek de istemiyorum aslında işin büyüsünü bozmamak için. Ama bu çiftler okunmalı, diye düşünüyorum...

İnişler, çıkışlar, kalp kırıklıkları hatta hayal kırıklıkları, kıskançlıklar ve dostluklar… Bir hayatın tanımı belki de bu kavramlarda saklı. Bu üç çift üzerinden anlatılan hikaye de hayatın bir parçası. Onlar Düşlerinin Prensi’ni bulmuşlar. Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevitine diyesim var :D Benim keyifli okuduğum bir seri oldu. Okuyacak olanlara da şimdiden keyifli okumalar dilerim... 

Unutmadan, bu güzel kitapları kazanabilmek için çekilişimiz devam ediyor. Sayfamızı ziyaret etmeniz yeterli :)
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI