Bana Şans Dile- Sinem Akça, Söyleşi- Okuma Etkinliği

Herkese merhaba :) sevilen yazarımız Sinem Akça söyleşi yapmayı kabul ettiği için öncelikle kendisine çok teşekkür ederiz. Ayırdığı zaman ve verdiği içten cevaplar için de tabii :))



1- Sinem Akça toplamda üç kitabı yayımlanmış, başarılı bir yazar. Peki başka? Kimdir Sinem Akça, nelerden hoşlanır, nelerden uzak durur?


Bir çok şeyden hoşlanır, birçok şeyden de uzak durur :)

Profesyonel anlamda kişisel gelişim dünyasının içindeyim; meditasyon yapmak en büyük tutkum. Bir çok insanın aksine ben kendim ile baş başa kalmaktan çok hoşlanıyorum, kendim ile anlaşıyoruz yani aramız iyi :) Sakin bir kafeye gidip çayım ile kahve ile ve olmazsa olmazım çeşit çeşit tatlılarım ile saatlerce oturup kitap okumanın keyfini hiçbir şey ile kıyaslamam. Ya da sahilde bir başıma denizi seyretmeyi uzun yürüyüşler yapmayı çok severim, doğa ile baş başa kaldığım zamanlar benim için terapi ve çok fazla zaman yaratıyorum. Evimin yakınındaki bir parkta dakikalarca tek bir ağacı seyrettiğimi bilirim. Doğa benim yaşam iksirim. Bunun haricinde dostlarımla zaman geçirmeyi, klasik olacak ama kitap okumayı seviyorum.

Günüm çok erken başlar benim, şaka gibi biliyorum ama en geç 6 da uyanırım :) Meditasyon yaparım, reiki yaparım, olmazsa olmazım taze demlenmiş çay ile kahvaltımı yapar işime giderim. Uykuya çok zaman yatırmayı da sevmiyorum en fazla 6 saat bana yetiyor.

Yaşamı çok seviyorum, kısaca yaşamayı seviyorum.

Hoşlanmadığım şeyler hayatımdan uzak tuttuğum şeyler diyelim. Nefreti, kavgayı, dedikoduyu, insan
kullanmayı ve karamsarlığı sevmiyorum.

Kapıları arkamdan çok yüksek sesle kapatmam, hayatımdan çıkması gereken insanı bile helâllik almadan ve gülümsemeden uğurlamam. Yanlış anlaşılmasın 4/4 'lük bir hayatım yok ama kimse ile dargın, kırgın olmaktan hoşlanmıyorum. Hayatımdan çıksa bile bir merhaba diyecek halimiz olsun istiyorum. Keskin nefretler ve öfke patlamalarından hoşlanmıyorum kısaca :)




2- Sizi bir kitap ve aynı anda yayımlanan bir hikayeyle tanıdık. Bir kitap yazmak ve bir hikaye paylaşma fikri nasıl oluştu? İlk yazdığınız hikayeyi, ilk kurduğunuz cümleyi hatırlıyor musunuz?


Ben her şeyden önce çok iyi bir okur olduğumu düşünüyorum; evet belki ne farklı olabilir ama ben birçok iyi okurun aynı zamanda iyi bir yazar olabileceğini düşünüyorum... Romantik komedi sevdiğim bir tarz ve hayatımda malzeme çok :) Gerek özel hayatım gerekse eşim dostum sağ olsunlar bana çok malzeme verdi ve oldukça keyifli kitaplar çıktı ortaya. Birden bire oluştu fikir, ben de yazabilirim aslında dedim ve yazmaya başladım. İlk kurduğum cümleyi maalesef hatırlayamıyorum, hafızam beni çok mahcup eder :)





3- Kitabınızın yayımlanma sürecine gelişini sorsak? Ve tabii sonrasında da neler yaşadınız?


Yaşamda bazı sihirli anlar vardır ve benim kitabımda bu an yaşandı. Başka bir yayınevinden çıkacaktı aslında kitabım ama ilk okurlarımdan olan ve sıkı takipçim dediğim Şefika Aydın editör olunca bana kendileri ile çalışmayı teklif etti. Çiçeği burnunda bir yayınevi aslında ama hiç düşünmeden kabul ettim çünkü enerjiye çok inanırım. Bazen; bazı insanlarla bazı mekanlarda bazı paylaşımlar için bir araya gelmek sizin kaderinizdir ve bu hayrınızadır. İşte ben de bu süreci yaşadım. Teklif geldiği anda olur dedim. Çünkü hislerim beni hiç yanıltmaz ve iyi şeyler hissettim.

Yanılmadığım da ortaya çıktı çünkü kitabın edisyon aşamasından tutun da, kapak tasarımına kadar her şeyin gönlüme göre olması için tüm çalışanlar seferber oldu diyebiliriz. Hiçbir isteğime ya da önerime hayır denilmedi. Kısaca gönlüm hoş. Bunlar çok önemli şeyler. Gerginliğin ve kaosun olduğu yerde bereket de olmaz, ortaya güzel bir iş de çıkmaz ve doğal olarak başarı da elde edilemez.

Ama çok şükür biz bunların hiçbirini yaşamadık. Allah kısmet ederse diğer kitaplarımın da Böğürtlen Yayınları'ndan çıkmasını istiyorum.

İlk tepkiler harika, okuyucu yorumları ve paylaşımları tahmin ettiğimizin de ötesinde. Açıkçası şu an sadece bu güzellikleri yaşıyorum diyebilirim.




4- İlk kitabınızı çıktığında aldığınız olumlu yorumları ve çok kısa olduğu ile ilgili isyanları çok net hatırlayan biri olarak soruyorum, ilginin ve beğeninin bu düzeyde olacağını tahmin etmiş miydiniz? Ve bu ilgi ikinci kitap için bir baskı hissettirdi mi size, ya olmazsa korkusu yaşadınız mı?


Evet o konuda çok şikayet aldım :)) Kitaplarım kısa ve ince oldu farkındayım ama açığı son kitap Bana Şans Dile ile kapattık :)

Bahsettiğiniz baskıyı hissetmedim çünkü hırsı olan biri olmadım hiçbir zaman. Sadece bana güvenip yatırım yapan yayınevim ve bir heves kitabımı alıp okuyan okurlarımı mahcup etmemek adına ortaya güzel bir şey çıkartmaya çalıştım. Ve her kitap bir öncekinden daha iyi oldu.

Hırs, gerginlik, korku ve ego ile değil de sevgi, pozitif enerji ve neşe ile büyük keyif alarak yazdım ben kitaplarımı ve benim enerjim kitaplarıma da geçti ki çok çok güzel yorumlar aldım. Düşünebiliyor musunuz insanlar özelden mesaj gönderip kitabınız bitmesin diye her gün şu kadar sayfa okumaya çalışıyorum yazarım yazıyorlar. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi ?

Kitapları özellikle çok kalın tutmadım; yoksa yazmak zor değil ki. İnsanlar sayfa atladıktan, sıkıldıktan sonra sizin 600 sayfa kitap yazmanızın bir anlamı olamaz bence. Ben kitaplarımı okuyan iyi vakit geçirsin, kocaman kocaman gülümsesin ve birinin yüzüne bir tebessüm kondurabilme hevesindeyim bunu da ince bir kitapla başardım bence. Okurlarım ile aramda güzel bir bağ var; evet ince çabuk bitiyor diye isyan ediyorlar ama sonra alıyoruz birbirimizin gönlünü biz :)




5- İkinci kitaptan sonra uzunca bir süre sizi göremedik ve sonra yeni kitabınız, Böğürtlen Yayınları'nın çiçeği burnunda kitabı olan Bana Şans Dile'ye kavuştuk. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Bu konuda çok mutluyum, dediğim gibi biz çok uyumlu bir çalışma ortamındayız ve bu bizim başarımıza da yansıyacak, inanıyorum. Ben enerjime de, kitaplarıma da güveniyorum. Birlikte çok
güzel ve keyifli işler yapacağız :)




6- Karakterlerinize gelmek isterim. Yasemin ve Erhan aşkı için neler söylersiniz? Mümkünse ismini uzay boşluğunda yok etmek istediğim Didem var tabii bir de! Öyle bir karakteri yazmak nereden aklınıza geldi ve biz okurken delirdik, siz yazmaya nasıl tahammül ettiniz?

Okurken delirdiniz dimi ? Peki ben ne yapayım ? Ben onunla yaşadım :)))

Şaka bir yana Didem karakteri benim çok yakın arkadaşlarımdan biri ve evet, maalesef gerçek hayatta kendisi mevcut :)) Elbette ilaveler ve eksiltmeler var ama temel karakter ve fiziki özellikleri hemen hemen aynı diyebilirim. Evet ıstırap verici derecede bencil, egoist, problemli ve yorucu biri ama özünde pırıl pırıl bir kalbe sahip o ve gerçek bir dost çünkü çıkarsız ;) Ve kitapta en çok sevilen kişi diyebilirim .

Erhan benim gerçek hayatımdaki kişi :) Bazı özellikleri değiştirildi ama karakter, iş pozisyonu ve genel hayatı aynı kullanıldı . Hayallerim var benim bu kitapta; yaşadıklarım, yaşayamadıklarım ve asla yaşayamayacak olduklarım var... Yasemin biraz ben biraz değil :)

Kısaca özetlemek gerekirse kitaplarımdaki tüm karakterler gerçek hayatımda birebir ilişki içinde olduğum insanlardan çok yüksek dozda esinlenildi ve ben hepsini çok seviyorum :)




7- Yeni projeler ve yeni kitaplar desem... Ne kadar yoğun bir çalışma hayatınız olduğunu biliyorum ancak yeni kitapları ne zaman göreceğiz ve tanıdığımız karakterler olacak mı? Yeniden sosyal paylaşım platformlarında bir şeyler yazmayı düşünür müsünüz?

Yeni kitap şu an yazdığım dosya. Elif ve Fırat'ın aşkını yazıyoruz :) O karakterler de çok merak ediliyor. Onlardan sonra iki kitap daha yazmayı planlıyorum bu seriden ayrı, bağımsız iki konu var kafamda. Henüz kurgularını oluşturmadım ama tarzları gene romantik komedi olacak. Sosyal paylaşım platformlarında yeniden bir şeyler yazmayı düşünmüyorum çünkü bunun için gerçekten zamanım yok... Yazarsam hayatımdaki bir şeyi eksiltmem, bir şeyden fedakarlık etmem lazım ki bu sefer benim dengem bozulur. Çünkü düzenli bir hayatım var ve en çok kendime zaman ayırmayı seviyorum. Maalesef sadece kitaplarla buluşacağız artık okurlarımızla :)




8- Kitap yazmak mı, sosyal paylaşım platformlarında hikaye yayımlamak mı? Size göre bu ikilinin
avantajları ve dezavantajları nelerdir?

Kesinlikle kitap yazmak :)

Her şeyden önce yaptığınız şey yani ortaya çıkarttığınız eser somut bir şekilde elinizde oluyor. O kitabı raflarda görmek inanılmaz bir keyif. Elbette sosyal platformlarda hikaye yayınlayan ve ciddi takipçisi olan yazar arkadaşlara da saygım var ama kişisel fikrim; ben yazarım diyebilmek için basılmış olan bir kitabınızın olması gerekiyor bence. Umarım bu konuda hayali olan ve gerçek anlamda başarılı olan tüm yeni yazar adaylarımıza bu fırsat tanınır .




9- Kitaplarınızda konuları ve karakterleri nasıl seçiyorsunuz? Kesinlikle yazmam dediğiniz bir karakter ya da konu var mı?

Karakterler dediğim gibi çoğunlukla gerçek hayatımdan seçme kişiler. Hayal gücüm çok geniş, bu yazarken elbette benim için çok büyük bir avantaj.

Yazmam dediğim karakter var evet; birinin canını yakan, hain mizaçlı dediğimiz bir karakteri yazmam. Zaten benim yazdığım tarz ile bağlantılı değil bu.

Ben hayatı hep keyifli yönünden görmeyi seçiyorum ve insan her zaman merhametli olmalı. Ne kadar çileden çıkartırsa çıkarsın bir Didem karakteri asla can yakmaz mesela.

Ben işkence veya vahşet sahnelerinin bol olduğu kitapları işte bu yüzden okumamayı tercih ediyorum. O kitaplardaki karakterlere bile tahammülüm yok ve asla kullanmam :)





10- Yazmak için özellikle tercih ettiğiniz bir ortam var mı yoksa ilham perilerinin gelişine mi bağlı?

İlham perim çok huysuz. Şahane ortam hazırlıyorum ama teşrif etmiyor fakat münasebetsiz anları hiç kaçırmadan gelebiliyor davetsiz bir şekilde :)) Şaka bir yana ortamım yok, sadece sessizlik olsun yeter ama hiç ummadığım anlarda da harika bir espri ya da diyalog gelebiliyor aklıma. Bunun için de mini tabletim ve ajandam hep yanımda hazır gezerim hatta minik kalpli yapışkanlı not kağıtlarım, renkli kağıtlarım ve çeşit çeşit kalemlerimle bildiğiniz mini bir kırtasiye şeklinde dolaşıyorum :)





11- Hikaye yazan, kitap çıkarmak isteyenler için neler önerirsiniz?

Hiçbir şey önermeyeceğim :) çok ciddiyim, önermeyeceğim.

Neden mi? Her şey vaktinde ve zamanında olur. Sizin yaşam planınızda yazarlık yolu varsa doğru şartlar oluşur ve bu gerçekleşir ama yoksa ne yapsanız nafile. Bunu hırs yapmasınlar bence...

Aslında minik bir önerim olabilir sanırım, yazdıklarını önce karşılarına alıp okusunlar ve ben bir yayınevi sahibi olsam buna yatırım yapar basar mıydım diye sorsunlar. Eğer cevapları evet ise, eğer ben bir okur olsam bu kitaba para verip alır mıydım diye sorsunlar. İkisinin de cevabı evet ise demek ki yapılan işe güveniliyor ve o zaman yolları açık olsun diyelim. Umarım iyi bir iş çıkartan tüm yazar adaylarının kitapları basılır fakat gene aynı şeye geleceğim lütfen bunu hırs yapmayın. Basılırsa çok güzel ama basılmaz ise dünyanın sonu değil. Yaşam zaten rengarenk, çok farklı güzellikler çıkar karşılarına...




12- Yeniden size dönmek gerekirse, iyi bir okur mudur Sinem Akça? Kimleri okur, kimleri takip eder?

Hiç mütevazi olmayacağım, evet çok iyi bir okurum :) çok kitap okurum zaten.

Dan Brown'un tarzını çok seviyorum ve sıkı bir takipçisiyim, Osman Aysu severim, Buket Uzuner, Ahmet Ümit severek takip ettiğim yazarlar. Mistik polisiye tarzını çok seviyorum, Dan Brown tutkum buradan geliyor zaten :) ama çok tuhaf, yazdığım tarz olmasına rağmen artık romantik komedi okuyamıyorum çünkü ben zaten bunu yazıyorum demeye başladım. Mesleki deformasyon olsa gerek, biraz şımardım sanırım :)




13- Sizinle konuşan herkesin ortak kanaati, inanılmaz pozitif bir enerjiniz olduğu. Bunu neye borçlusunuz? Hayata nasıl bir pencereden bakıyorsunuz, yaşam mottonuz nedir mesela?

Öyle düşünen herkese çok teşekkür ederim önce :)

Ben hayat ile kavga etmeyi bıraktım, dans ediyoruz biz artık onunla :)

Elbette çok üzüldüm, çok ağladım, çok yıkıldım, incindim...ama bana yaşatılan her ne varsa beni şu anki yüksek bilinç düzeyine taşıdı. Bunun için geçmişimi affettim önce, hayatımdaki insanları affettim... öfkemi bitirdim.. bana yaşattığı her ne olursa olsun herkesi affettim... inanın abartmıyorum beni aldatan eski erkek arkadaşımı bile affettim... Ama lütfen yanlış anlaşılmasın bu her şeyi hazmediyorum anlamına gelmiyor, o insanı elbette hayatımdan çıkarttım ama affederek çıkarttım. Birikmiş öfkelerim yok içimde.

Bunlar elbette kolay olmadı, çok yoğun meditasyon ve temizleme çalışmaları sonucunda oldu...

Sabah 6'da bugün de uyanabildiğim için teşekkür ederek, gün sonunda da yaşadığım güne şükrederek uykuya dalıyorum. Hayattan inanılmaz derecede keyif alıyorum. Çok büyük lüksünüzün olmasına gerek yok, deniz kokusu bile yeter hayatın muhteşemliğini anlamanız için. İçtiğim bir bardak çaydan, okuduğum güzel bir hikayeden... kısaca her şeyden keyif alıyorum. Hayat çok kısa ve bu dünyada misafiriz. Kalp kırmadan, hırslardan ve egodan arınarak keyif içinde yaşamalıyız. Bunlar elbette yaklaşık 18 yıldır hayatımın bir parçası olan kişisel gelişim sayesinde oldu. Bu artık hayat prensibim haline geldi. E tabii hali ile enerjime de yansıyor. Hayatı seven insanı herkes sever :)

Yaşam mottom; koşulsuzca sev…





14- Sosyal medya ile aranız nasıl? Okurlarınız size nasıl ulaşabilir?

Sosyal medya evet gereklilik ama ben mümkün olduğu kadar uzak kalıyorum. Ben tatildeysem ya da
deniz kıyısında yürüyüşe çıktıysam o telefonu elime bile almam.

Ya da arkadaşlarımla yemeğe çıktıysam telefonum çalsa da açmam, karşımdaki insana büyük saygısızlık. Sadece onu dinlerim, onunla sohbet ederim, onunla zaman geçiririm. Facebook'ta hem kişisel hesabım hem de kitabın sayfası var. Mesajlara çoğunlukla dönemiyorum çünkü çok zamanımı alıyor ama elimden geldiği kadar yazılana cevap vermeye, kırmamaya çalışıyorum..

Kısaca itiraf etmek gerekirse sosyal medyası zayıf bir yazarım ben :) çünkü hayatta önceliklerim çok farklı.




15- Etkinlikte yer alan bloggerlarımızın da size bir sorusu var, serimizin ismi var mı peki?

Evet var: KADINCA AŞK :)




16- Sinem Akça ile yazar Sinem Akça arasında bir farklılık var mı? Yazar olmak sizde ne gibi değişiklikler oluşturdu?

Hiçbir fark yok desem inanır mısınız? Zaten karakterler hayatımdaki insanlar, mekanlar sürekli gittiğim yerler çoğunlukla kendimi ve yaşadıklarımı ya da yaşayamadığım hayallerimi yazıyorum. Kitaptaki Yasemin de benim, Sinem Akça da benim :)

Hayatımda da hiçbir değişiklik olmadı, sadece Facebook mesaj kutum normalin 5 katı yoğunlukla çalışıyor o kadar :)) ben yazar olma fikrine hiç alışamadım ki. D&R'da stantta kitabımı gördüğüm zaman yanımdaki bir bayan eline alıp kitabımı inceledi, arka kapağı okudu, içini karıştırdı sonra da aldı ve ben sanki o bir başkasının kitabıymış gibi baktım, o kadar benimseyememişim düşünün. Yorumları okuyorum, mesajları görüyorum, kitabım her yerde şu an ama ben hiç bu duruma adapte olamadım. Sanki bir başkasının başarısıymış gibi dışarıdan izliyorum olan biteni. Kitabın kapağındaki Sinem Akça yazısı bile beni inandıramıyor yazar olduğuma :))




17- Farklı bir tür denemeyi düşünür müsünüz? Ya da asla yazamam dediğiniz bir tür var mı?

Polisiye yazmayı çok isterdim ama beceremem, o bambaşka bir alan. O yetenekte değilim. Okuru ters köşeye yatırmayı, hele hele tartışma ve spekülasyon yaratacak bir kitap yazmayı çok isterdim. Bakın Dan Brown'a, adam Vatikan'ı ayağa kaldırdı :)) Ya da Harry Potter serisi gibi başlangıç yapabilecek, örnek gösterilecek muazzam bir şey yazmayı çok isterdim ama maalesef o donanıma sahip değilim. Bırakalım herkes iyi becerdiği işi yapsın, ben sadece romantik komedi yazacağım onun için :)

Asla yazmam dediğim tür gerilim ve özellikle işkence, vahşet sahnelerinin olduğu tarzda kitaplar. Yazmam değil aslında, yazamam...




18- Son olarak okurlarınıza iletmek istediğiniz mesajınız var mı?

Yazdığınız ufacık bir yorumun bizim üzerimizdeki etkisini tahmin bile edemezsiniz. Yazarım kitap çabuk bitmesin diye yavaş ve her gün sayılı sayfa okuyorum demenizin ya da kitabım ile çektirdiğiniz bir kare resmi göndermenizin, yeni kitap çabuk çıksın diye yayınevine şarlamanızın :) bir kitap ayracı için mücadele etmenizin güzelliğini kelimeler ile anlatmak mümkün değil...

Yanımda birileri varken sizin kitabınızı okumuyorum, çok gülüyorum tuhaf tuhaf bakıyorlar yazarım dediğiniz anda benimde yüzüme kocaman bir gülümseme kondurduğunuzun ve tüm yorgunluğumun üzerimden akıp gittiğinin farkında mısınız?

Gücünüzün farkında mısınız ?

Sizin sevginiz, ilginiz yazdırıyor o kitapları...

İyi ki varsınız...

Çok sevin, çok okuyun, çok yaşayın!

Çok seviyorum sizleri...yüzlerini görmediğim ama gönül bağı ile bağlı olduğum kadınlar :)

Bana Şans Dile- Sinem Akça, Kitap Yorumu - Okuma Etkinliği (2. Gün)


Bana Şans Dile- Sinem Akça



Sayfa Sayısı: 448
Böğürtlen Yayınları
2015
20 tl

Kitap Tanıtımı

Kadın olmanın rengi hep başkadır. Sevince pembe, âşık olunca kırmızı, fincanda kahverengi, alışveriş poşetlerinde gök kuşağı gibi rengârenktir kadın…

En yakın dostu Eros’un da okunu nereden fırlatacağı hiç belli olmaz… Tıpkı otuz iki yaşına gelmiş ve bu yaşına gelirken boş oturmayıp ikinci kocasını da nihayet kaçırmış;
vurdumduymazlığı, hiperaktivitesi ile arkadaşlarına illallah dedirtmeyi başarmış Didem'in kalbine saplanan ok gibi!
Önce ‘Neyse hâlim çıksın falım,’ deyip kapattığı fincanda görüldü yakışıklısı, sonra da kaza yaptığı arabada. Dedik ya ilk ok, tabir yerindeyse dünya umurunda olmayan, sadece kendi keyfi için nefes alan, evinin etrafındaki tüm restoran kuryelerinin yakinen tanıdığı Bağdat Caddesi kokoşu Didem'e...

İkincisi ise İstanbul Emniyeti’nin gözbebeği, deli lakaplı, tuttuğunu koparan, tutarlı, disiplinli baş komiser Bora'ya isabet ediyor...
Didem’in en yakın arkadaşı olma talihsizliğini yaşayan Yasemin'in evliliği ve bebek heyecanı ile renklenen hayatı...
Seçtiği playboy sevgililerinin aksine, aşkın masumiyetine olan inancını hiç yitirmeyen Elif.
‘OLMAZ AMA OLDURURUZ!’ diyerek istediğini alan, aşkta her yolu mubah sayan kadınların komik hikâyesi...


Kitap Yorumu


Yeni okuma etkinliğimizden herkese merhaba. Bu seferki konuğumuz uzunca bir zamandır beklediğim bir kitap olan Bana Şans Dile. 

Ah Didem ah diyorum şu anda. Sen nasıl bir şeysin diye sorasım var kendisine. Yasemin'le alıp veremediğin ne senin diyesim var. Ne güzel seni evlendirip yurt dışına göndermiştik hadi oradan döndün, sonra yine evlendirip İzmir'e yolladık. Oradan neden döndün ki sen? İyiydin İzmir'de sen :D 

Didem insanın ciddi anlamda sabrını zorlayan bir karakter. Yazarın tabiriyle 250 gr ağırlığındaki konsantre köpeğiyle Didem kocasından boşanıp Yasemin'in çocukluğunun geçtiği evin üst katına yerleşir. Erhan'ın da yurt dışında işinin çıkmasıyla başlıyor bahtsız bedevi Yasemin'in dramı. Ne gecenin körü ne sabahın bir vakti demeyen Didem, istediği her an Yasemin'e damlar. Umursamazlığı ve vurdumduymazlığı ile sinir sınırlarını ciddi anlamda zorluyor. Valla okurken ben kriz geçirdim, Yasemin nasıl dayandı bilmem :D 

İki kocasından da boşanan Didem yine falcı, kuaför ve alışveriş merkezi üçlüsü arasında Yasemin'i de sürükleyerek yaşamaya başlar yeniden. Hayatına girecek bir komiser ise en uzak hayallerinde bile yer almaz. Bencilliğin zirvesinde yer alan Didem, tesadüfen karşılaştığı bu yakışıklı ve karizmatik komiserin etkisinde kalır ve bir anda solan hanımefendisine dönüşür. Tabii sadece Bora'nın yanında, yoksa Yasemin'e hayatı zehir etmekten vazgeçmek gibi bir niyeti yok. 

Bora zorlu bir hayat yaşamış ama her şeye rağmen tek başına ayakta durmayı başarmış bir komiser. Oldukça yakışıklı bir adam biraz da maço hatta. Didem'i gördüğünde o da kendine engel olamaz ve ikili arasında oldukça ilginç bir ilişki başlar. 

Kavgalar, atışmalar, güleriz ağlanacak halimize modunda diyaloglarıyla yine kalemini konuşturmuş Sinem Akça. Son sayfasına kadar kâh gülerek kâh sinirlenerek okuyorsunuz ve her Sinem Akça kitabında olduğu gibi yine bir şokla kapatıyorsunuz kitabı. Uzunca beklemiştik bu kitabı ve beklediğimize değdi kesinlikle. 

Benim puanım;


*** 

Yıllar önce bir kitap sayfasında bir hikayenin ilk bölümüne rastlamıştım ve tamamen can sıkıntısına okumuştum. Sonrasında yeni bölüm gelmesini merakla bekleyeceğimi, yazarın müdavimi olacağımı tahmin etmemiştim. O ilk bölümden sonra yazarın ilk kitabı olan Pamuk Şeker'i sipariş edip okumuştum. Yazar Sinem Akça'yı da o zaman tanıdım işte. O günden sonra da sürekli bir taciz halinde yeni kitapla ilgili soru sordum. 

Kişiliğiyle, o güzel muhabbetiyle gönlüme taht kurdu deyim yerindeyse Sinem Akça. Sonrasında da ilişkimiz biraz boyut değiştirdi. Benim editör olmam, Sinem Hanım'ın bizim yayınevimizle anlaşmasıyla okur-yazar ilişkimiz editör-yazar ilişkisine döndü. Böylesine iyi kalpli bir kadınla tanıştığıma çok memnundum ve pek tabii çalışma şansına eriştiğim için de. Yolun açık olsun Sinem Abla, daha nice kitaplarda birlikte çalışabilmek dileğiyle. Okurumuz da yorumumuz da bol olsun inşallah :)) 

Unutmadan bizi takip etmeye devam edin, yakında yeni sürprizlerimiz olabilir :)) 

Çekilişlerimize katılmak ve bu güzel kitaba sahip olmak isterseniz 
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI