Kelebekler ve İnsanlar- Üstün Dökmen
Kitap Tanıtımı
Sayfa Sayısı: 240
Basım Yılı:2011
Remzi Kitabevi
15 tl
Belki de en büyük özrümüz önyargılarımızdır.
Üstün Dökmen, iki özürlü gencin aşk hikâyesini anlatırken okuru kendi özürlü yanlarıyla yüzleşmeye çağırıyor.
Romanın konusu; Farklılıkları ve benzerlikleriyle iki kusursuz kelebeğin ve iki özürlü gencin aşk hikâyesi.
Romanın sorusu; Uzun ama renksiz bir yaşam mı istersiniz, yoksa kısa ama renkli bir yaşam mı?
Üstün Dökmen, iki özürlü gencin aşk hikâyesini anlatırken okuru kendi özürlü yanlarıyla yüzleşmeye çağırıyor.
Romanın konusu; Farklılıkları ve benzerlikleriyle iki kusursuz kelebeğin ve iki özürlü gencin aşk hikâyesi.
Romanın sorusu; Uzun ama renksiz bir yaşam mı istersiniz, yoksa kısa ama renkli bir yaşam mı?
Kitap Yorumu
“Kelebekler ve İnsanlar” klasik kişisel
gelişim kitaplarından daha farklı. Söylemek istenenler, düşünceler bir roman
üzerinden verilmiş. Her şey satır aralarında saklı. Bu anlamda okuması kolay ve
zevkli.
Kitap iki ayrı hikayeden ibaret aslında. Hem
kelebeklerin yaşamları üzerine bilinmeyenleri sunuyor(en azından ben pek çoğunu
bilmiyordum) hem de engelli insanların(doğru kelime mi engelli bilemiyorum eğer
hatalıysam şimdiden özür dilerim) yaşamları hakkında düşünmeye itiyor.
Farkındalık sağlaması açısından önemli kitaplardan biri kesinlikle. Umay ve
Gökhan, onların engel tanımayan aşkı ilham verici. Ayrıca kelebek
kaçıkçılığından da bahsediliyor kitapta. Bir anlamda da sosyal sorumluluk
projesi gibi bir şey bu kitap aslında.
Kitap oldukça akıcı, dili de yalın. Elinize
alıp bir solukta bitebilecek türde yani. Kitabın konusunu anlatımını sevdim ama
aşık olduğum yerleri vardı. Mesela kelebeklerle ilgili anlatılan efsaneler çok
hoştu. Hem ilginç hem de bilgilendirici anekdotlar vardı kitapta. Farklı bir
kültürü sunuyor Üstün Dökmen bu kitabında.
Bu kitabı tavsiye eder miyim? Kesinlikle
ederim. Kişisel gelişim okumam gibi bir ön yargıya da asla kapılmayın.
Okuduktan sonra göreceksiniz ki sadece bir ön yargı o.
Benim verdiğim puan ise;
Alıntılar
* Ardıç ağacının tohumundan ardıç
fidanı üretemezsiniz mesela. Ardıç ağaçlarının tohumunu ardıç kuşu
yer. Ardıç kuşunun bağırsağından geçip atılan tohumlar toprağa
düşünce filizlenir, ardıç fidanı biter.
* Kimileri, her kavganın ardından gökyüzünün gözlerinde minicik gözyaşları gibi su kristalleri
biriktiğini, bu kristallerden geçen ışığın kırılıp yedi renge dönüştüğünü,
gök kuşağının aslında gökün yere kırık bir tebessümü olduğunu
söylerlermiş. Gök kuşağı kırık bir tebessümmüş ama neyse ki kısa sürermiş.
* Kısa yaşam, hüzünlüdür belki
ama renksiz yaşam da hüzünlüdür belli ki.
* Eski İstanbul'da üç adı varmış
muşmulanın. Muşmula, beşbıyık, döngel. Eğer yaşlı
bir kadın geçiyorsa, "Muşmula, muşmula," diye bağırırmış pazarcı. Genç
bir erkek geçiyorsa aynı
pazarcı bu kez: "Beş bıyık!" Genç bir kadınsa geçen: "Dön gel, dön
gel!"
* Halk arasındaki bir batıl
inanca göre, kelebeklerin rengi de önemliydi. Ancak onlar için değil,
insanlar için. Eskiden genç kızlar baharda görecekleri ilk kelebeğin renginin,
geleceği haber verdiğine inanırlardı. Kelebek beyazsa genç kız o yıl
mutlu olacaktı, pembe ise sağlıklı. Sarı kelebek kıtlığı, kırmızı
kelebek savaşı, siyah kelebek ise kötülüğü haber verirdi. Yani insanlar
kelebeklerin renginin kendilerine gönderilmiş birer işaret olduğunu
düşünürlerdi. Bütün Evren'in yalnızca insana hizmet için var olduğunu
zanneden insanlar, kelebeklerin renklerinin bile, kelebeklere değil, insanlara hizmet ettiğine inanırlardı.
* Vazgeçmeyin. Bir şeyden ilk kez
vazgeçtiğinizde rahatlarsınız; ikinci kez vazgeçtiğinizde alışkanlık olur.
Biliyorum şimdi tüm kitabı yazsaydın bari diyorsunuz ama eleye eleye bu kadara indirebildim ancak :) Okuyacak olanlara şimdiden keyifli okumalar dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder