Yarışma Kitabı Tanıtımı, Aşka Rehin

Yarışma Kitabı Tanıtımı, Aşka Rehin

Kitap Arası Kahve Molası 500. üyesini kutluyor etkinliği bugün Aşka Rehin tanıtımı ile devam ediyor. Yazarı Sümeyye Akarçay ile blog tur kapsamında yaptığım söyleşiyi bir kez daha paylaşacağım. Çekilişimiz devam ediyor, herkese bol şans dilerim!!!



RKBT: Öncelikle merhaba. Söyleşimize klasik bir soruyla başlayalım, Sümeyye Akarçay kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 

S.A: Merhabalar, ben Sümeyye Akarçay, mütevazılığım neticesinde sadece iki özellikten bahsetmek istiyorum. En büyük iki özelliğim hayalperest olmam ve mor renk sevdam. Mor tutkum yüzünden birçok arkadaşımın bana ‘Mor Prenses’ diye hitap etmeye başladılar. Mor bir yaşayış biçimidir benim için. Yazmayı başka bir dünya olarak gördüğüm için hayalperestliğim içinde ele alabiliriz sanırım.Detaylı tanımak isteyenler benimle tanışsın lütfen… :)



RKBT: Yazmaya nasıl başladınız ve bunu bir sayfa üzerinden yayınlama süreci nasıl gelişti?


SA: Daha önceleri aklımda hiç yazmak yoktu. Ben aktif okuyuculuğumu muhafaza ediyordum ama bir gün bir yayınevinin yarışmasına katılmaya karar verdim. 15 sayfalık bir hikaye yazacaktık ve benim yazdığım hikaye çok uzun oldu. Kesemedim, bıraktım. Aradan bir ay geçti. Gece uyku tutmadı ve sürekli olarak dönüp durdum. Bedenim huzursuz, kafamın içinde ise gelişmeye başlayan karakter, olay kurgusu dönüp duruyordu. Komodinden telefonu alıp aklıma gelen cümleleri not aldım. Ertesi günü, aynı karakterler tekrar kafama doluştular. “Tamam sizinle uğraşamam yazıyorum. Mutlu olun” dedim ve kolları sıvayıp Word dosyama parmak bastım :D



RKBT: İlk hikayeniz bildiğim kadarıyla “Rehine” ve yanlış hatırlamıyorsam bununla ilgili bir hikayeniz var. (Sanırım babaannenizden kalan bir kolyeniz vardı ve buradan yola çıkmıştınız. Umarım doğru hatırlıyorumdur) Bu konuda size ilham veren şeyi öğrenmek isteriz.

SA: İlk hikayem Rehine değil. İlk kitabım Rehine. Rehine’den önce dört tane hikaye yazdım. İlk hikayemAşkbazı dışında hep yabancı karakterler yazardım. Bir gün “tamamen Türk hikayesi yazacağım” dedim. Tam o sırada eve gelen misafirlerle birlikte oturuyordum. Çayımı elime almış, yüzüme oturttuğu sahte gülümsememle misafirlere bakarken aklıma yeni kurgular doluştu. Dinlediklerim ile kurguladıklarım arasında zerre benzerlik yok. Fakat nedense teyzeleri dinledikçe ve – itiraf ediyorum – sıkıldıkça kendimi farklı diyarlarda buldum. Ortaya Rehine çıktı. Kolye, babaannemin bir ay sonra vefat ederek antika eşyalarının arasında bulup, hikayenin sonunda ve kitap olma fikrinde baş ucumda duran bir objeydi. Ona bakarak kitap çıkartacağıma karar verdim.



RKBT: Ve ilk hikayenizin kitaplaşma sürecine gelirsek. Verilmesi güç bir karar sanki, bize bu süreçten bahseder misiniz?

SA: Rehine, iki buçuk sene önce bir an da patlayan bir hikayem oldu. Okuyucularım arttı. Dönüm noktası yaşadım ve aldığım güzel yorumlar beni “Ne bekliyorsun, denemekten ne kaybedersin?” sorularına yöneltti. Her zaman arkamda duran okuyucularımın destekleriyle beraber kitabı çıkartmayı düşündüm ve başardım. Onlar iyi ki varlar.



RKBT: İlk kitabınızı elinize aldığınızda neler hissettiniz ve ilk imzanız kime gitti? (Rehine bende de imzalı mevcut ki, mutluyum bu konuda :) )

SA: Oh! Öyle mi ? Bu harika :) İlk imzam, bir okuyucuma gitti. Kimdi o ?!

Kitabımı elime ilk aldığımda ağladım ^^ Gözlerimden şıp şıp damlalar düştü. Sonra bağrıma bastım. Gerisini hatırlamıyorum… ^^ Ben Rehine’yi yarısında sayfadan çekip devamını gece gündüz demeden yazdım. Bu yazma sürecim çok sıkıntılıydı. Neredeyse hayatımdaki ilk başarı öykümü oluşturacak bir logoydu. Ben onun parçaları için kendimden ödün verdim. Ailemden koptum. Aynı evde olsak bile yemekler haricinde görüşemiyorduk. Kısa bir zaman içerisinde bitirdim. Bittikten sonra birkaç ay ara verdim, yavaş yavaş düzenledim ve Haziran ayında yayınevine teslim ettim.



RKBT: Hikayelerinizi takip eden biri olarak farklı türlerde yazdığınızı biliyorum. Fantastik, historical ve günümüz aşk… Bunlar içerisinde sizi en çok zorlayan hangisi oldu?

SA:
Aslında hiçbiri zorlamadı. Çünkü ben hikayelerimi yazarken gayet rahat hissediyorum. Deneme gibi düşünün. Kimseye hesap vermeden gelişi güzel, içinizden geçenleri yazıyorsunuz. Yazmaktan hoşlandığım tür şüphesiz fantastik. Çünkü onda tamamen gerçekten kopabiliyorsunuz ve tüm enerji parmaklarınızın ucunda oluyor. Günümüz yazarken biraz daha belli kalıplarda durmanız gerekir.



RKBT: Arkası yarın tarzında hikayeler yazmak zor olsa gerek. Belirli düzende yazmak ve paylaşmak zorunluluğu sizi nasıl etkiliyor? Tabii bir de aldığınız yorumlar var ki olumlu olduğu kadar olumsuz yorumlar da gelebiliyor. Bu durumda neler hissediyorsunuz ve şimdiye kadar gelen en ilginç yorum hangisi oldu sizin için?

SA: Bu konuyu okuyucularıma sormak lazım :D “Burada kesilir mi?” diyerek gerek sayfamdan gerekse özel mesajla profilimden dönerler. Halbuki yazarken ben çok eğleniyorum ^^ Eğer bir bölümde ortası ve sonrası durağan geçiyorsa “işte burayı hareketlendirmek lazım” diyerek adrenalini yükseltiyorum. Sonra baktığımda bölüm sınırına ulaşmış oluyor. Hem okuyucu için hem de yazar için bu gibi durumlar gerekli. Ben aynı zamanda okuyucuyum ve durgun bölümleri hiç sevmem, öyle bitiyorsa arkasını beklemek için can atmam.

Eleştiriye her zaman açığım. Yazarı besler ve olgunlaştırır. Ama hakaret ile eleştiri çizgisini iyi çizmek gerekiyor. Aşağılayan bir yoruma tahammülüm yoktur.

”Sen benim idolümsün” :) Bu sözden çok etkilenmiştim. Hala o kişiler bana mesaj atar ve onlar için başarılı bir insan olarak örneğimdir.



RKBT: Rehine ve Aşka Rehin kitaplarına dönecek olursak eğer karakterlerinizi oluştururken en çok neye dikkat ettiniz ve sizi yazarken en fazla zorlayan hangisi oldu? Ki burada Yağmur için ayrı bir parantez açmalıyım, o nasıl bir tatlılıktır yahu! Bayıldım onu okurken resmen.

SA: İsim konusunda, belli isimler çevremdeki kişilere ait ama karakterleri tamamen kopuktur. Onları ben yazdım ama oluşturmadım. “Ha şu mavi gözlü, kaslı olsun. Bu da eğlenceli yakışıklı,” demedim. Baran ve Esma oluştu. ‘Rehine’ diye bir kurgu kuruldu ve arkasından annesi, babası, Betül, Tolga ve Burak geldi. Yağmur ise çok sevdiğim Tuğçe Ablamın biricik kızıdır. Bazı küçük diyaloglar ona ait ama geneli kurgudur. Ve itiraf ediyorum, en çok Yağmur’u yazarken mutlu oldum. Keşke Burak onu sevsevdi. Ah yaş farkı… ^^



RKBT: Ve serinin son kitabı… Bunun hikayesini okuyamadım ve konu hakkında hiçbir bilgim yok. Bu durumda sizden küçük tüyolar duyabilir miyiz acaba merak ediyorum. Kitabın hangi aşamasında olduğunuzu, çıkış tarihinin belli olup olmadığını da sorsam bir de?

SA: Okumamanız normal çünkü yayınlanmış bir hikaye değil. Rehine ve Aşka Rehin kitaplarından tanıdığımız Ömer karakteri ile Aşka Rehin kitabında gördüğümüz yeni karakter Hayat’ın hikayesi olacak. 1.kitapta olan bir olayın perde arkasını göreceğiz. ( Rehine’yi okumayanlar olabilir diye tüyoları az tutuyoruz ^^ ) Ve yeni bir olay.. Aşka Rehin çok merak edilen bir yerde kesildi. Bunun sonucunu göreceğiz. Yazımı bir süre beklemede ^^



RKBT: Yeni projelerinizden de bahsetmek isterim. Yazmayı planladığınız yeni kitaplarınız ve hikayelerinizle ilgili bizi neler bekliyor?

SA: Hikayem olarak Mavi Göz adında bir hikayeye başlayacağım, eğer zaman konusundaki ayarlamayı yapabilirsem. Karakterler Benimle Dans Et hikayesindeki Buse ve Ali karakterinin zoraki evliliğini konu ediniyor. “Evlendiler, ya sonra?”

Kitap olarak çok farklı bir kurgu sizlerle buluşacak. Şu an onun için hazırlıklar tamam ve yazımında yarısına varmak üzereyim. Birkaç aya okuyabilirsiniz :)



RKBT: Yazmanın sizin için önemli olduğunu biliyoruz, peki okumak hayatınızın neresinde duruyor? Takip ettiğiniz yazarlar kimler?

SA: Yazmak önemli ama benim için çok farklı bir yerde. Siz çocuk sahibi olduğunuz zaman onu bırakmak isteseniz bile vicdanınız ve duygularınız buna asla müsaade etmez. Ben çok kere bıraktım ama o benden asla kopamadı. Uzaklık bitince yine hayatım oldu, baş köşeme oturdu. Yazmak ilk sıraya yerleşince, okumak iki de kaldı. Kitap veya hikaye fark etmez, yazmadan önce mutlaka bir kitap okurum. Çünkü sizi –yazmak ve hayal etmek anlamında- besler. Son birkaç aydır düzenli kitap okuyamıyorum. Rutin bir hayatınız yoksa, hayat çok zor ^^

Takip ettiğim yazarlar genelde yok. “Kitabı çıksın da ilk günden alayım” diye beklemiyorum. İlgimi çekiyorsa ancak o şekilde çıkış tarihiyle ilgileniyorum. Ya da kitap alacağım zaman karşıma çıkıyorsa alıp okuyorum.



RKBT: Son olarak okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

SA: İlk olarak şunu söylemek istiyorum. Ben Wattpad yazarı değilim! Şu aralar ünlü olan akıma kapılıp kitap çıkartmayı amaçlayan ve arkasındaki büyük destekle, kendisini bir yerlere getirmeye çalışan kişilerin arasında değilim. Şimdiki yazarları popülarite yarışına sokup zirveye çıkartıyorlar. Sadece kendi kitaplarım için demiyorum, okunması gereken değerli eserleri elinin tersiyle itip hiçbir amacı olmayan kitapları başa çıkartmamalarını istiyorum. Herkes yazar olabilir, bunu destekliyorum. Hayallerinizi gerçekleştirin ama lütfen sırf yazarı şişirmek amacıyla sahte yorumlarda bulunmayın. Gereken neyse onu gösterin. Bu hem yazar için hem de okuyacakların gelecekleri için çok yararlı olacaktır.

Ehem… Sanırım uzun bir yazı oldu :) Ve sevgili Şefika bana bu fırsatı tanıdığın için çok teşekkür ederim. ^^




Aşka Rehin


Sayfa Sayısı: 608
Optimum Kitap
2014
25 tl


Kitap Tanıtımı

"Aşk perdenin arkasına saklanmış güçlü bir ışıktır. Perdeyi çekince gözlerin kamaşır." 
Bir yanda platonik bir âşık, diğer yanda aşkı arayan bir kız! Betül asla aşık olamayacağını düşünüyordu. Beklenmedik bir zamanda Tolga ile yakınlaşmaları, kalbinin ona oynadığı en büyük oyundu. Hayatının oyununu düğün günü bozarak gözlerindeki perdeyi kaldırır.


Burak, dört senedir içinde büyüttüğü aşkını usulca yüreğinde yaşamış, hiç kimsenin bilmesine izin vermemiştir. Sevdiği kişinin, hayatını değiştiren patronunun biricik kız kardeşi olması, birçok açıdan sorundur. 


-Yıllardır ağabeylik yaptığı kıza böyle güzel duygular besleyebilir mi? 
-Ona dokunmadan bu kadar güçlü karşılıksız sevebilir mi? 
-Aşk, platonik olmaktan çıkıp sevdiğini haykırabilecek midir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI