Aşk-ı Lâl- Sebahattin Ceylaner
Hayat Yayınları Kitapseverleri Hayata Aşkla Dokunmaya Davet Ediyor!
Hayat Yayınları, “Aşkla Dokun Hayata” serisi kitapları ile okuyucularını aşkın ayrılıktan kavuşmaya, hüzünden coşkuya kadar tüm duygularını taşıyan bir yolculuğa çıkarıyor.
Hayat Yayınları’nın, Aşkın tüm renklerini kapsayan "Aşkla Dokun Hayata” serisinin kitapları ''Aşk-ı lal'' - ''Elifname'' - ''Herşeyi Allahtan İste'' - ''Aşk-ı Leyla'' - "Bana Aşkımızı Anlat” – “Aşk-ı Rana" “Yalnızca Rabbine Yönel” ve "Gülsima Ağlama Ne Olursun" çıktı. Ben şimdilik 2 tanesini okudum sanırım diğerlerini de alacağım...
Aşk, insanoğlunun kalbinde hala şarkılarını söylemeye devam ediyor. Siz de Hayata Aşkla Dokunmaya Var mısınız?
İlk yorumum Aşk-ı Lâl için gelecek...
Sayfa Sayısı: 224
Hayat Yayıncılık
2015
15 tl
Kitap Tanıtımı
Dile gelen tüm sözler art arda sıralandığında, üç harfin yan yana gelip de anlatabildiğini anlatır mı? Üç nokta yan yana geldiğinde fark edilir, sonsuzluk deryasının taze serinliği. Anlaşılır ki O'nu anlatmaya dil çaresiz…
Üç nokta gibi gelir üç harf yan yana ve anlatır sonsuzluğu, sonsuz nuru. Tek bir şart arar; nasıl ki sonsuzluğu anlatan üç noktanın kudreti suskunluğundan gelir, öyledir işte... Sonsuzluğu anlatacak yegâne kelam, dile değmeden dolaşır gönülleri.
Bi-lâl ve Lâl… Yana yakıla arayışlardan geçip yanmak derdine düşen iki yâren…
Kitap Yorumu
Anlatmaya nereden
başlayacağımı bilmediğim kitaplardan biri oldu "Aşk-ı Lâl". Aynı
zamanda satır satır altını çizmek istediğim, her bir cümlesini aklımda tutmak
istediğim bir kitaptı. Kapağını kapattığımda ben de o 'Lâl' kısmından payımı
almıştım sanki...
İstanbul'da yaşayan
sahaflardan biridir Bilal. Aşkı arayan ama aşkı bulmaktan çok aşkı kaleme
getirip söze dökmeye çalışan gencecik bir adamdır. Aşkın cefasını da sefasını
da başının üstünde taşıyabilecek kadar da cesurdur üstelik...
Küçük yaşta annesizliği, ilk
gençlik yıllarında da babasızlığı tadan bir kadındır Lâl. Tek başına koca bir
şehirde yaşamaya çalışan biridir.
Kimi tesadüf der kimi kader
ama ister tesadüf olsun karşılaşma ister kader, ansızın gelip oturuverir aşk
insanın yüreğine. Kimi zaman Necip Fazıl'ın dilinden dökülür kimi zaman da
Mevlana'nın Mesnevi'sinden...
Bir sabah sahafta karşılaşır
Lâl ile Bilal. İlk sohbetleri bir Necip Fazıl şiiri ile olur. Biri başlar
diğeri de devam eder...
Ne hasta bekler sabahı
Ne
taze ölüyü mezar,
İlk görüşte aşktır onlarınki
ve sonucunun neye varacağı da meçhuldür. Şiirlerle yaşanan bir aşktır hem de
onlarınki. Kendileri susar ama şiirler anlatır dertlerini.
İlk sayfasından itibaren
elimden bırakamadım. Hem beşeri aşk hem de yer yer bahsedilen ilahi aşkla,
içinde geçen şiirlerle, bilgece hikayelerle ve not alınası sözleriyle büyüleyen bir kitap oldu benim için. Uzun
zamandır bu tarz hikayeler okumamıştım ve ruhumu doyurduğunu hissediyorum şu
an. Kitapta da geçen "Edebiyat
karın doyurmaz, çay içirir... Varsın doyurmasın, doyurduğu gönüller
yeter." sözünün doğruluğunu anlıyorum bir kez daha. Ya da "Bizler
dünlerin ölüsü, yarınların ise doğmamışlarıyız." sözünü hissediyorum.
Daha yazmak istediğim,
paylaşmak istediğim pek çok şey var kitapla ilgili. Hele bir dağ hikayesi var
ki benim uzun zaman unutamayacağım bir hikaye olacaktır muhtemelen. Adını belki
daha önce duymadığınız, yazarını belki hiç bilmediğiniz bu kitap bir şansı
hak ediyor. Sonu mu diyorsunuz, ben tahminlerimde yanılmadım. Sizler neler düşünürsünüz
bilmem ama...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder