Sayfa Sayısı: 512
Nemesis Kitap
2015
22 tl
Kitap Tanıtımı
"Gerçekleşmeyeceğini bile bile kurulan düşler, insanın canını acıtmaktan başka bir işe yaramıyor." Aşkın hiç uğramadığına ve uğramayacağına emin olduğum bir durakta beklerken, hiç ummadığım bir anda düştüm aşkın içine. Hem de hiç olmayacak bir insanla; Mert Demiroğlu'yla… Üstelik bu öyle bir düşüştü ki, sadece üç saniye sürmüştü; ne olduğunu bile anlayamamıştım. Aşkın zor olduğunu biliyordum ama söz konusu Mert ise sadece zor değil, imkânsızdı benim için aşk. O, insanların düşündüğünden daha fazlasıydı. Düşünceli, nazik ve sevecendi. Onun masmavi gözlerinin derinliklerine düştüğümde, tutunduğum yine oydu. Yine de imkânsızdı işte. Mert ve ben sadece arkadaş olabilirdik, benim kalbim her ne kadar daha fazlasını istese de… Ancak hayatın benim için daha farklı planları olduğunu bilmiyordum; benim masalım henüz yazılmamıştı. Hepsinde olduğu gibi bu masalın da bir prensese ve bir prense ihtiyacı vardı. Benim masalım da Düşlerimin Prensi'ni bulduğumda başlayacaktı.
Kitap Yorumu
Kitabı okudukça ilk aklıma gelen şey ne kadar tanıdık olduğuydu. Seneler önce bir forumda okuduğum ama sonrasında unuttuğum bir hikayeymiş meğer. Her sayfadan sonra şimdi şu mu olacaktı, diye bitirdim kitabı. Kaybettiğim bir şeyi yeniden bulmuşum hissi verdi.
Rüya on sekiz yaşında, yeni bir üniversitelidir. Yeni okul, yeni ortam, yeni arkadaşlar derken karşısına Mert çıkar, Mert Demiroğlu. Kendisi zengin, yakışıklı ve tam bir playboy. Ha bir de başının belası Merve. Dünyalar tatlısı Gizem, grubun neşelisi Figen ve erkek arkadaşı da var. Efendim bütün bunlar bir araya geldiğinde ortaya okuması zevkli bir kitap çıkmış.
Üniversite hayatı belki de insan için hayatının en önemli dönemi. Ne tam anlamıyla büyümüşsünüzdür ne de hala annenizin küçük çocuğu da değilsinizdir. Orada yaşadıklarınız ve öğrendikleriniz bundan sonraki hayatınızın belirleyicisi oluyor. Haliyle kurduğunuz dostluklar, yaşadığınız aşklar, kalp kırıklıklarınız ömrünüz boyunca aklınızın hep bir köşesinde oluyor. Hazır lafı açılmışken ben de buradan can arkadaşlarıma selamlarımı göndereyim, sizi seviyorum! İşte tam anlamıyla Rüya için de geçerli bu durum. Yeni bir hayata alışırken yeni insanlar tanımayı, aşkı, kırılan kalbiyle yaşamayı öğrenir. Tüm gücünü yitirdiği anlarda yeniden ayakta kalmanın mücadelesini verir çünkü karşısındaki adam Mert Demiroğlu’dur. Düşlerinde bile kavuşamadığı biridir hatta belki de imkansızdır. Ama aşk işte, engel tanımıyor ve bu kez de tanımayacaktır!
Yorumumdan da anlaşılacağı üzere benim için karışık duygular uyandırdı Düşlerimin Prensi. Kendi öğrencilik yıllarıma döndüm. Yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, hayal kırıklarım canlandı gözümde. Karakterler o kadar bizden ki, o kadar yaşamın içinden ki böyle hissetmemek pek de mümkün değil.
Kitabın konusuyla ilgili daha fazla bir şey söylememe gerek bence. Okuyun, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Unutmadan, sakın ikinci kitabı da almadan başlamayın. Öyle bir yerde bitiyor ki meraktan çatlama ihtimalinize karşı baştan uyarayım. E ben kaçayım artık, ikinci kitap beni bekler. Herkese keyifli okumalar!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder