Çekiliş Sonuçları!!!

Çekiliş Sonuçları!!!



Destek Yayınları sponsorluğunda yapmış olduğumuz Tüy Gibi Hafif çekilişi sonucunda kazanan isimler;

Özlem Ağır

Melih Ölmez


olmuştur. Adres ve telefon bilgilerini 48 saat içerisinde facebook sayfamız "Kitap Arası Kahve Molası" na bekliyorum.

2015'ten şimdiden haberdarım!

Haberleri takip etmek için kullanılabilecek en iyi uygulama Hürriyet E-gazete olsa gerek. Hem basılı gazete okuma keyfini yaşarken, hem de güncel haberlere ulaşabilme imkanı sunuyor. Uygulamanın son güncellemeleri ile de; hava durumuna, burcuma, finans haberlerine ve sinema rehberine ulaşabiliyorum. Hürriyet E-Gazete'nin en güzel yanı da (sona sakladım) bir sonraki günün haberlerini 00:00'da alınıyor olması. 

Şimdi de sizi Hürriyet E-gazete'nin yılbaşı paketi ile tanıştırmak istiyorum. Bu pakette Hürriyet E-Gazete'nin yanı sıra, Elle ve Atlas dergilerinin dijital kopyası var :) 

Haberleri ve gündemi hem gazete okuma keyfini yaşayarak takip etmek isteyenler, hem de ben gazetemi okurken bir yandan da falıma da bakarım, filmlerden de haberim olur diyenler yılbaşı paketini kaçırmasın derim! Hem de kısa bir süre için sunulan bu paketi alıp, gazete keyfini sürerken modayı Elle ile takip de edebilir, Atlas okuyarak da farklı keşifler yaşayabilirsiniz. 

Yeni yılda sevdiklerine sevdiğin şeyleri hediye etmek de adettendir. Siz de arkadaşlarınıza ve gazetesiz olmaz diyen aile üyelerinize 6 aylık veya 1 yıllık versiyonları olan Hürriyet E-Gazete paketlerinden birini hediye edebilirsiniz. Her gün kullandıkça sizi hatırlasınlar:)

Daha ayrıntılı bilgi almak için sitelerini ziyaret edebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

Erkan Sarıyıldız Söyleşisi

Erkan Sarıyıldız Söyleşisi


Tüy Gibi Hafif kitabı için yaptığımız çekilişin bitmesine kısacık bir süre kaldı. Çekiliş süremiz bitmeden yazar Erkan Sarıyıldız'ı daha yakından tanımak için kendisiyle bir söyleşi gerçekleştirmek istedim ve kendisi bunu kabul etti. Bize zaman ayırdığı için bir kez daha teşekkür ederim. Gelelim söyleşimize...



KAKM:  Öncelikle benimle söyleşi yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Her
söyleşinin klasik sorusudur ben de sormadan geçemeyeceğim. Erkan Sarıyıldız kimdir? Bize kendinizden bahseder misiniz?

ES: Erkan Sarıyıldız kimdir sorusu aslında benim de yolculuğa çıkış sorumdu. Standart bir söylemle İç hastalıkları Uzmanı bir doktor, eş, baba, evlat tanımlarını söyleyebilirim ama bundan daha da çok şey girdi hayatıma. 6 tane kitabı olan bir yazar, insanlara hayatlarında yürürken rehber olmak isteyen bir eğitmen ve daha bilmediğim gelecek kimliklerim. En kısa tanımıyla da hayata bütünsel bakmayı seçen ve içindekileri paylaşmayı seven bir ademoğluyum.



KAKM:  Yazmaya nasıl başladınız ve bunu kitap haline getirme düşüncesi nasıl oluştu?

ES: Kendimi bulma yolculuğumun sonucunda ulaştığım yaşam düzeyinin bana kattıklarını farkedince diğer kişilere rehberlik yapabileceğimi hissettim. O yüzden önce blog sayfamı açtım. Kendime verdiğim her gün bir adet yazı yazma sözümü tutunca kalıcı bir eser yazma kararına vardım. İlk kitabım Kendime Doğuşumun Güncesi ortaya çıktı. Sonra bu olayın bağımlılık yapıcı bir tutku olduğunu geç de olsa farkettim. Ardı ardına diğer kitaplarım dünyaya geldi. Daha yazmamı bekleyen çok sayıda kitap var..



KAKM: Yazmış olduğunuz pek çok kitap var ve kitaplarınızı yazarken en çok neye dikkat
ediyorsunuz?

ES: Kitaplarımda en çok dikkat ettiğim şey kişilerin sıkılmadan kolayca okuyabileceği ve hayatlarına katkı yapan bilgilere ulaşabilecekleri bir tarz belirlemek. Bunu da başardığımı okuyucularımın geri dönüşlerinden öğreniyorum.



KAKM: Destek Yayınları’ndan çıkmış olan kitabınız “Tüy Gibi Hafif” e gelecek olursak, kişisel gelişim türünde bir kitap olduğunu okuduk. Okuyanları neler bekliyor bu kitapta?

ES: Tüy Gibi Hafif tam bir arınma ve temizlenme kitabı olarak yazıldı. Bugüne kadar bilerek ya da farketmeden kendi yaşantımızı zorlaştıracak birçok yükü sırtımıza aldık. Bunlar olduğu müddetçe de hayatımızı özgürce yaşayamıyoruz. İşte Tüy Gibi Hafif tek tek bu yüklere odaklanıp kurtulma yollarını anlatıyor.



KAKM: Tüy Gibi Hafif, isim olarak da ilginç geliyor kulağa. Bunu seçmenizin özellikle bir
sebebi var mı?

ES: Kişilerin yüklerinden arındığında ulaşacağı durumun müjdesi olması için bu ismi seçtim. Hayatı ağırlaştıran da hafifleten de bizim seçimlerimiz.



KAKM: Kişisel gelişim kitapları, dünya üzerinde tercih edilen bir tür iken bizim ülkemizde büyük bir kitlesi yok maalesef. Kitabınızı yazarken bu düşünce size ne hissettirdi, satmazsa korkusu oluştu mu?

ES: Bir şey üretirken başkaları için değil kendiniz için üretiyorsunuz. Satılma kaygısı olduğunda sizi yansıtmamaya başlıyor. Benim hiç kaygım olmadı.



KAKM: İlk kitabınızı elinize aldığınızda ne hissettiniz ve pek tabii raflarda gördüğünüzde? Bir de ilk imzanız kime gitti?

ES: Çok yüce bir duygu bu. İçinizde yeşermiş tohumların meyvesini eline almak ve
başkalarının içlerine bu tohumları ekmek tarifi imkansız bir duygu. İlk imzamı verdiğim söz üzerine annemin kitabına attım. Bu gelenek bir totem olarak devam ediyor.



KAKM: Yazmanın sizin için önemli olduğunu anlıyoruz, peki ya okumak? Okumak hayatınızın neresinde duruyor, özellikle takip ettiğiniz yazarlar kimler?

ES: Okumak tabii ki benim için vazgeçilmez. Ama son zamanlarda arkadaşlarıma “Ben kitap okumam, yazarım.” esprisi çok hoşuma gidiyor. Romancı Erkan için iki adet idol var: Umberto Eco ve Orhan Pamuk. Kişisel Gelişimci Erkan için ise Deepak Chopra ve Eckhart Tolle.



KAKM: Sosyal medya ile aranız nasıl? Okurlarınız size ulaşmak isterse hangi kanallardan size
ulaşabilirler?

ES: Çağımızın gereği sosyal medya ile aramın iyi olması gerekliliğinin farkındayım . O yüzden facebook, instagram, twitter yani her yerde aktif paylaşımlarımla bulunuyorum. Ayrıca www.erkansariyildiz.com adlı sitemde bugüne kadar yazdığım tüm blog yazılarıma ve bilgilere ulaşabilirler.



KAKM: Yeni projelerinizden bahsetmek gerekirse, Erkan Sarıyıldız ismini nerelerde ve nasıl göreceğiz?

ES: Çok heyecan duyduğum bir projem Simurg Metodu adlı bir çalışma metodunu başlatıyoruz. Online olarak satışa sunulacak (www.simurgmetodu.com) bu sette benim sesimden 50 adet anlatım, 36 adet meditasyon ve çalışma kitabı eşliğinde 90 gün içinde farkındalıklı yaşama geçişin mümkün olacağı bir sistem
mevcut. Hep hayalim olan bu metodu oluşturduğum için çok heyecanlıyım. Bunun dışında yeni kitaplar, senaryolar, görsel medyada projeler derken dopdolu bir gelecek beklentisi içindeyim.



KAKM: Son olarak da okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

ES: Hiçbiriniz daha azına layık değilsiniz. Her zaman elinizden gelenin en iyisini yapıp daha iyi bir yaşamı inşa etmek için uğraşın.






Erkan Sarıyıldız'a bir kez daha teşekkür ederken, çekiliş süremizin bitmesine çok az bir süre kaldığını hatırlatmak isterim!!!

Görseller Erkan Sarıyıldız'ın facebook sayfasından alınmıştır, daha fazlası için mutlaka ziyaret edin derim.

Çekiliş Var!!!

Çekiliş Var!!!



Herkese merhaba! Yeni bir çekilişle geldim, bu kez kitabımız Destek Yayınları'ndan çıkan Erkan Sarıyıldız tarafından kaleme alınan "Tüy Gibi Hafif". İsterseniz önce bir kitabımızı tanıyalım.




Tüy Gibi Hafif


Sayfa Sayısı: 224
Destek Yayınları
2014
15 tl


Kitap Tanıtımı

Bugüne kadar kendini geliştirmek için onlarca kitap okudun, yöntemler denedin, bilenlere sordun. Amacın yaşamın sırrına ulaşmak, daha keyifli ve mutlu olmaktı. Ama okudukça, denedikçe, sordukça kafan daha çok karıştı. 

Ben de senin geçtiğin yollardan geçtim, aynı süreçleri yaşadım, aynı kafa karışıklıkları arasında bunaldım. En sonunda herkesin söyleyip yazdıklarının ötesinde, daha güzel bir yaşama ulaşmanın yolunun şu iki sözden geçtiğini öğrendim:

"Bırakmayı öğrenmek ve kabul etmek."

Senelerdir yaşadığın olaylardan sana kalanları biriktirip, senden neleri götürdüklerinin farkında olmadan sırtında taşıyorsun cancağızım. Pişmanlıklar, korkular, affedilmemişlikler, ötelenmişliklerin sis perdesi arasında yolunu bulmaya çalışıyorsun.

Biliyorum herkes sana kendine eklediklerinle yüceleceğini öğretti. Ben ise bu ezberi bozuyorum. "Yücelmenin yolu hafiflemekten, bırakmayı öğrenmekten geçiyor."

Ne kadar çok yükünden kurtulursan, o kadar kolay yükselecek ve ulaştığın her yeni düzeyde yaşamının ne kadar kolaylaştığını göreceksin.

Sana balonundaki safraları atman için kolayca uygulayacağın yöntemleri ve senelerin bana kattığı tecrübelerden damıttığım önerilerimi yazdım dostum.

Hayatındaki yükleri atmaya ve balonunu en yükseklerdeki cennetine doğru uçurmaya hazır mısın?


Çekiliş için buyurun :) 


a Rafflecopter giveaway

On Küçük Nefes- K. A. Tucker

On Küçük Nefes


Sayfa Sayısı: 290
Hyperion Kitap
2014
16 tl
Ten Tiny Breaths, #1


Kitap Tanıtımı

Sadece nefes al Kacey.On küçük nefes. İçinde Tut.Hisset.Sev.
Dört sene önce sarhoş bir sürücünün neden olduğu trafik kazasında annesiyle babasını,
erkek arkadaşını ve en yakın kız arkadaşını kaybeden Kacey Cleary'nin hayatı yerle bir olmuştu.
Hâlâ kazadan sonra arabanın içinde sıkıştığını anı ve annesinin son kez aldığı nefesi hatırlayan Kacey, geçmişini geride bırakmak istiyordu. İki otobüs bileti alan Kacey ve on beş yaşındaki kız kardeşi Livie,hayatlarına yeniden başlamak üzere Michigan'dan kaçıp, Miami'ye gelmişlerdi.İlk başlarda,geçim sıkıntısı çektikleri hâlde,Kacey endişeli değildi. Her şeyin üstesinden gelebileceğini düşünüyordu.Tek istisna, 1Ddairesindeki gizemli komşularıydı.

Alevalevyananmavigözleri,deringamzelerivekusursuzbedeniyleTrentEmerson, iyi çocuk ve kötü adam arasındaki karşı koyulmaz çizgiyi temsil ediyordu. Trajik geçmişinden sonra katı bir mizaç geliştiren Kacey, herkesi kendinden uzak tutmaya kararlı olsada ikisi arasındaki karşılıklı çekime dayanmak çok güçtü. TrentiseKacey'nin herkese kapattığı kalbine girmek için herşeyi yapabilirdi. Herikisinin dünyasını paramparça edecek müthiş bir sırrı açıklaması gerekse bile.

Dumanı tüten bir romantizm
-KirkusReviews-



Kitap Yorumu

Uzun zamandır tanıtımlarını gördüğüm bir kitaptı On Küçük Nefes ama nedense hiç merak edip de bakmamıştım konusuna. Tesadüfen goodreadsteki puanını gördükten sonra da bu insanların bir bildiği olmalı deyip oturdum başına. Ve sadece arada nefes almak için bıraktım kitabı elimden. 

Kacey annesi ve babasıyla birlikte maçtan dönerken ciddi bir kaza geçirir. Arabada en yakın arkadaşı ve erkek arkadaşı da vardır üstelik. O kazadan sağ kurtulan tek kişi ise Kacey’dir. O gün grip olup evde kalan kardeşi Livie, tek dayanağı olmuştur. O kazanın tedavi sürecinde iki kardeş birbirine destek olmuştur. İki kızın velayeti teyzesine verilir. Kacey’in tüm agresifliklerine rağmen teyzesi onlara bakmayı sürdürür. Ancak bir gece kardeşi Livie’nin yaşadığı bir olaydan sonra dayanamaz ve kardeşini de alıp kaçar oradan, Miami’ye yerleşir. 

Taşındıkları daire eski bir binadır, internette gördükleri gibi değildir. Ciddi bir hayal kırıklığı içerisindedir ve bir sabah çamaşır odasına girer. Arkasından gelen biri bir anda dengesini bozar ve elindeki parayı düşürür. Onu ararken de deterjanı döker. Zira Trent’i görmek tüm dengesini kaybettirmiştir ve o dairede yaşamak belki biraz daha dayanılabilir olmuştur. Trent oldukça yakışıklı ve çekicidir. Ondan uzak kalmak istemesine rağmen ne kadar dayanabileceği bilinmez! 

İnsanlara karşı her daim belli bir mesafede duran Kacey’nin duvarları Miami’ye gittiğinde bir bir yıkılmaya başlar. Önce karşı komşusu namı diğer Fırtına, onun küçük ama sevimli kızı Mia ve sonra pek tabii Trent sayesinde gerçekleşir bu. 

Annesinin Kacey’e bir öğüdü vardır. On küçük nefes… İçinde tut ve hisset… Bunun ne anlama geldiği bilemez Kacey. Neredeyse ördüğü duvarları yıkmışken bir şey olur ve dört yıl önceki psikolojik travma tekrarlar. Bir süre tedavi görür ve hastaneden çıktığında epeyce bir yol kat etmiştir. Aradan geçen beş altı ay sonunda annesinin ne demek istediğini keşfeder. İşte o zaman hayat onun için yaşanabilir bir boyut kazanır. 

On Küçük Nefes, sadece 290 sayfa ama inanılmaz bir hikaye. Okumaya başlıyorsunuz ve nefesinizi tutarak okuyorsunuz. Ve son sayfalara geldiğinizde öyle bir şey okuyorsunuz ki bir süre hareket edemeden kalıyorsunuz. Çünkü sizi bekleyen büyük bir şok var orada, aman o sayfada nefes almayı unutmayın :) 

Kitabın dilini çok sevdim. Baştan sona elinizde akıp gidiyor. Olay örgüsü ve karakter açısından da başarılı bulduğum bir kitap oldu. Boşuna goodreadste o puanı almamış diyorum. Ve tabii ki okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum, hem de bir an önce… Bir söz de yayın evine söylemem gerek, lütfen serinin diğer kitaplarını da hemen okuyalım…

Benim puanım;

Geceyi Keşfet- Shannon Drake

Geceyi Keşfet



Sayfa Sayısı: 440
Olimpos Yayınları
2014
20 tl
Graham Clan, #2

Kitap Tanıtımı

Satış rekorları kıran, ödüllü yazar Shannon Drake ortaçağ İskoçya'sını anlatan sürükleyici yeni bir destanla dönüyor.
13. yüzyılda İskoçya… İskoçya kralının vefatından sonra İngiltere Kralı Edward I'in İskoçya üzerinde hak iddia etmesi üzerine, William Wallace'ın liderliğinde özgürlük savaşının başlatıldığı ve tüm özgürlük savaşçılarının kanun kaçağı olarak kabul edildiği yıllar...
Bir tarafta karısını, doğmamış çocuğunu, akrabalarını katletmiş, evini yakmış Kinsey Darrow'dan intikam almaya yemin etmiş bir kanun kaçağı Arryn Graham, diğer tarafta, kralın gözdesi Kinsey Darrow'la zorla nişanlandırılmış Kyra...
Kyra, Darrow'la evlenmemek için Tanrı'yla her türlü anlaşmayı yapmaya hazırdır... Ama Tanrı'nın onu bir zalimin elinden kurtarıp, bir kanun kaçağının merhametine bırakacağından habersizdir. Kralın gözdesi Kinsey Darrow'un nişanlısının kaderi bir kanun kaçağınınkiyle kesişir.
Shannon Drake bu kitabında; dikkatle araştırılmış, tarihi detaylarla süslenmiş tutkulu bir aşkı anlatıyor. İntikamın, aşkın, tutkunun, zaferin, yenilginin bir arada yaşandığı bu muhteşem romanı, soluk soluğa okuyacaksınız...
"Beş yıldız!
Shannon Drake ışık saçıyor!"
-KAT MARTİN-


Kitap Yorumu


Shannon Drake kpss’ye hazırlandığım dönemde tanıştığım yazarlardan biriydi. Kader Ağları kitabını okumuş ve kalemini sevmiştim. Geceyi Keşfet kitabının çıkacağını gördüğümde de hemen okuma listeme aldım ve şu an bitmiş şekilde yanımda duruyor.

Bu kez kaslı, yakışıklı, güçlü İskoç lordumuz Arryn’ın hikayesini okuyoruz ve tabi güzeller kızı kızımız Kyra’nın. Arryn intikam hissiyle dolup taşan bir adamdır. Klanı Kinsey Dorrow tarafından kelimenin tam anlamıyla katledilmiştir. Kalesi istila edilmekle kalmamış içinde kalan insanlar diri diri yakılmıştır. Bu yanarak hayatını kaybedenlerden biri de onun hamile olan eşidir. Karısının ve doğmamış çocuğunun intikamını almak için kararlıdır. Bunun yolu Kinsey’in kalesini işgal edip nişanlısını elinden almaktan geçse de! Evet, maalesef bu kadın zavallı kızımız Kyra oluyor. Babası vefat ettikten sonra kralın koruması altına girmiş ve cani bir adama resmen bir ödül gibi sunulmuştur, yani Kinsey ile nişanlanmıştır. Onu hiç istemese de kralına karşı gelememektedir.

Kinsey aç gözlü bir adamdır ve elde edeceği maddiyat gözünü kör etmiştir. Kaleden ayrıldığı anda ise Arryn tarafından kuşatılır ve ele geçirilir. Kaleyle birlikte Kyra da onun hakimiyetine geçer. Arryn onunla birlikte olur ancak istediğini elde ettikten sonra onu orada bırakacaktır ya da öyle planlar. İşte olayların çıkış noktası tam olarak burası, kalanı için en yakın kitapçıya alalım sizi :)

Kitabın kapağını çok beğendiğimi söylemeliyim. Çevirisi de güzeldi, birkaç ufak hata dışında redaksiyon olarak iyiydi ki şu an piyasada bu bulunmaz bir nimet! Ancak şöyle bir durum var ki bu kitabında İngilizler ve İskoçlar arasında geçen çekişmelerden biraz fazla bahsetmiş. Hani onların tarihi ya da savaşları pek ilgimi çekmediğinden birkaç yerde bir iki satır aşağı geçmiş olabilirim. Bu demek değil ki yazar başarısız aksine yazarın Türk olmasını ya da onun elinden çıkan Türk kahramanları o savaşlar arasındayken okumak isterdim. Zira tarihi olaylardan yola çıkarak oluşturuyor yazar romanını. 

Sıradaki Graham gelsin o zaman der ve yazarın yeni kitabını beklemeye geçerim ben. Size de keyifli okumalar dilerim.

Benim puanım;

Kızkafası- Lafebesi, Söyleşi(4. Gün)

Lafebesi Söyleşisi


Herkese merhaba! Bugün turumuzun son günü ve gizemli kadın "Lafebesi" ile yaptığımız söyleşimiz var sırada. Herkese keyifli okumalar dilerim. Unutmadan çekilişimizin bitmesine kısacık bir süremiz kaldı, katılmayı unutmayın...

RKBT: Her söyleşinin klasik sorusuyla başlayalım, Lafebesi kimdir? İnternette aradık taradık ama bir bilgiye ulaşamadık, sizden dinlemek isteriz sizi.
Lafebesi: Lafebesi yirmili yaşların sonlarında, alnında ki çizgilere alışamamışken, son birkaç ayda sahip olduğu göz kenarlarındaki kaz ayaklarına alışmaya çalışan, yemeyi, gezmeyi, okumayı ,kahkaha atmayı seven ,temizlikten hoşlanan ama temizlik yapmaktan haz etmeyen dağınık,şaşkın , arkadaş canlısı,kimi zaman da yalnızlıktan hoşlanan arkadaşlarının çılgın diye tanımladığı ,kafasına koyduğunu yapan,balık etli,bir kızdır.


RKBT: İsminizin yerine rumuz kullanmanızın sebebi nedir ve neden “Lafebesi”?
Lafebesi: Mutluyken çok konuşurum. Genelde de mutlu ve neşeli birisiyimdir. Açık sözlülüğümle de bilinirim, tabii patavatsız olmamak koşuluyla...

Yani lafı ağzında biri olmam lafebesini ortaya çıkardı diyebiliriz.Bir zamanlar hayatımda yer almış insanları deşifre etmiş olmam, kitapta zaman zaman argo sözcükleri kullanmam, yer yer cinsel olaylara yer vermem beni nick kullanmayı yönlendirdi. Ayrıca şu anda yaptığım işin gereği olarak da ideal ve kusursuz olmam gerekmekte. Evet, hiç kimse sütten çıkmış ak kaşık değil bu hayatta ama işimde de kimseyle yüz göz olmak istemem. Kısacası kimse üstüme gelmesin diye gizledim ismimi :)


RKBT: Sizi rumuzunuzla tanıdık ve fuarda da imza gününüz vardı. Bir anlamda ortaya çıkmak size ne hissettirdi?
Lafebesi: Aslında imza günü diye bir şey yoktu. O durum kendiliğinden oluştu. Bir yanım gizlenmem gerektiğini söylerken bir yanımda kitabım ve ben biz buradayız diye bağırmak istiyordum. İşte öyle bir anda birkaç kişiye imza verirken bir anda etrafım kuşatıldı ve yüzlerce kişiye imza dağıtmaya başladım. O gün benim için gerçekten de çok özel ve güzel bir gündü. O kadar ki o hafta uykumda bile güldüğümü söyleyebilirim:) Ortaya çıkmak konusuna da gelince büyük bir kitle olacağımızı düşünecek olursak imza dağıttığım birkaç yüz kişi dışında hala gizliliğimin korunduğunu düşünüyorum.


RKBT: Yazmaya nasıl başladınız ve bunu kitap haline getirme düşüncesi nasıl gelişti?
Lafebesi: Yazı hayatımda hep vardı. Çünkü ben yazarak konuşan ve yazarak nefes alanlardanım. Bunu fark edince de bir müddet sonra her şeyi yazmak istiyorsunuz sonra bir de bakmışsınız ki önünüzde bir kitap taslağı, Kızkafası. Kızkafası' nı yazmaya başladığım süreçte çok dolmuştum, bir şeyler taşıyordu, anlatıp rahatlamam gerekiyordu. Bir nevi iyileşme süreciydi yani. İyi ki de yazmışım.


RKBT: Kitabınızın başında bir kısmın kurgu bir kısmın da gerçek olduğunu belirtmişsiniz, gerçek olanları yazmak ve birilerinin bunları okuduğunu düşünmek sizde nasıl bir his uyandırıyor?
Lafebesi: Gıdıklanma hissi. Gıdıklanırken güler ama ufak da olsa tuhaf bir rahatsızlık hissedersiniz ya işte aynen öyle. Birilerini deşifre ettiğini bilmek, gerçeklerin üstüne gitmek, içini oymak rahatlama ve gülmeye yakın bir duygu yaratsa da, o kişilerin kitapta kendilerini bulduktan sonra verecekleri tepkiyle karşı karşıya kalmak yani ne zaman çemkirecekler acaba diye düşünmek gıdıklanmanın rahatsızlık verici kısmı. Yine de gıdıklanmak güzeldir.


RKBT: Kitabınızı ilk elinize aldığınızda ya da bir rafta gördüğünüzde ne hissettiniz?
Lafebesi: ''Kızkafası ''fuarın ilk gününde çıktı. Girişten kitabımın olduğu standa kadar yol bitmek bilmedi diyebilirim. İlk olarak kitabımın afişini sonra da yan yana dizilmiş yüzlerce kızkafasını gördüm dakikalarca seyretttim, çok duygulandım. Tarifi çok zor. Bugüne kadar daha önce hiç yaşamadığım insanı çok güçlü ve mutlu kılan, hayata bağlayan, onca zorluğu iyi ki yaşamışım dedirten bir duygu. Umarım herkesin hayali gerçek olur çünkü o an anladım ki kitap yazmak benim hayalimmiş aslında.


RKBT: Yazmak ve okumak, bu iki kavram hayatınızın neresinde duruyor? Kimleri okursunuz, yazdığınız farklı şeyler de var mı?
Lafebesi: Yazmak ve okumak iç içe ve ikisi de hayatımın merkezinde yer alan şeyler. Şartlar ne olursa olsun her gün kitap okumaya çalışırım ama yazmak biraz daha farklı. Her gün oturup yazı yazmıyorum önce zihnimde yazmaya başlıyorum orada birikiyor tamamlanıyor ve son olarak kağıda döküyorum. Bilgisayarın, defterin başına oturduğumda ne yazacağımı, nasıl yazacağımı, hikayeye nerede nasıl nokta koyacağımı biliyorum. Yazdığım şeylerin birçoğunun da gerçek olması bu süreci kimi yerde hızlandırıyor kimi yerde de yavaşlatıyor.

Okuduğum kitaplarda da çok arabesk takılmamaya çalışırım. Aslında bu dönem dönem değişen bir şey benim için. Bir dönem macera bir dönem aşk kitapları bir dönem de günlük gibi daha çok kendi yazdığım tarzda ki kitapları çok okuyordum. Sanırım bu ruhsal ihtiyaca göre değişen bir şey. Tarzdan çok da yazarın diline bakarım. Akıcılık ve samimiyet benim için bir kitapta olmazsa olmazımdır. Beğendiğim kitap ya da yazar ismi vermem gerekecek olursa da kitabımı Angutyus’un kitaplarına yakın bulduğumu söyleyebilirim.


RKBT: Yeni projelerinize gelecek olursak, bizi neler bekliyor?
Lafebesi: Lafebesi olarak Kızkafası'nda üniversiteye başlangıç , dört yıllık hareketli bir süreçten bahsetmiştim. Okulu bitirmemle Kızkafası da tamamlanmış oldu. Tabii yer yer çocukluğumdan da anlattığım şeyler oldu. Kızkafası nın içeriği budur, daha çok kahkalarla okunan bir kitap. Yeni kitapta ise Lafebesi üniversiteyi bitirdikten sonra iş hayatına geçiş yapıyor ve hiçbir şey umduğu gibi olmuyor. Şartlar onu hiç yapmam dediği şeylere doğru sürükleyecek. Şimdiden zihnimde bu kitabı yazmaya başladım. Koltukta oturup tv izlerken zihnim yazmaya devam ettiğinden kimi zaman ağlarken buluyorum kendimi. Okuyucu da ,ikinci kitabın bazı bölümlerinde,satır satır ağlayacak ve her kelimenin üzerine gözyaşını akıtacak.Tabii hep böyle olmayacak. Kimi yerlerde de gülecek bazen de gülerken ağlayacak. Öyle yada böyle, iş hayatı zormuş vesselam ,diyerek Kızkafasını özlediğini fark edecek...


RKBT: Sosyal medya ile aranız nasıl? Okurlarınız size hangi platformlardan ulaşabilirler?
Lafebesi: Sosyal medyada çok yoğun olarak yer alamıyorum. Daha doğrusu bu işlerden hiç anlamıyorum. Anladığım bir tek facebook var,orada aktifim. İnsanlar lafebesi’ni beğenerek buradan Kızkafası nı takİp edebilirler. Twıtter(@LFSkizkafasi), instagram gibi şeylerde çok yeniyim, çok aktif olduğum söylenemez. Tabii bu biraz da iş yoğunluğumdan kaynaklanıyor. Zaman ayırabilmek çok önemli bu noktada.


RKBT: Kitabınızla ilgili yorum aldığınızda neler hissediyorsunuz? Bu anlamda size en ilginç gelen yorum hangisiydi?
Lafebesi: Çok mutlu oluyorum. Bu güne kadar geri dönütler hep olumlu yönde oldu. Bu insana ayrı bir mutluluk veriyor tabii. Yorumlara gelecek olursak kitabı bir iki günde kahkalarla okuduklarını söylüyorlar. Kitap okuyormuş gibi değil de iki arkadaş, ellerinde fincanları muhabbet ediyormuş havasında geçiyor olaylar diyorlar. Kızkafası’nın eğlenceli, komik, samimi ve acınası olduğunu da belirterek:)) İnsanların en çok etkilendikleri olaylarsa şişe olayı, para kaptırma ve sonrası. İş yerinde bana bakıp bakıp ''Bana doğru kocaman bir ağız geliyordu.'' deyip kahkahayı basan arkadaşlarım var. Yağmurlu havada yazlık tulumu giyip çukura düşmeme de.


RKBT:Bizimle söyleşi yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Size yazarlık kariyerinizde
başarılar dilerken, okurlarınıza iletmek istediğiniz mesajınızı sorsam? Onlara ne demek istersiniz?
Lafebesi: Hayatında kalıcı olmayan insanlar için üzülme
Kimseyi adam etmek için vaktini ve enerjini harcama,
Kim ne için gelecekse, adam olup gelsin sana
Dost,arkadaş, sevgili,..
Hiç fark etmez.
Ve en önemlisi bazen
Bazı şeyler hiç geçmeyecek sanıyorsun ya
İnan buna geçiyor...

Bu güzel röportaj için ben teşekkür ederim,
Bizimle birlikte olan,
Kızkafası'nı okuyan herkese çok teşekkür ederim..

Çekiliş Sonuçlandı!!!

Çekiliş Sonuçlandı!!!


Herkese yeniden merhaba. Bu kez çekiliş sonuçlarını açıklamak için geldim :) Bir yılı aşkın bir süredir kitap yorumlarımı, kitap tanıtımlarımı ve yazarlarla yaptığım söyleşileri yayımladığım bloğum 500 takipçiye ulaştı hatta geçti bile. Bu süreçte yanımda olan herkese sonsuz teşekkürler!!!

Şimdi gelelim çekiliş sonuçlarına!!!




Aşka Rehin -  Nuriye Kaymaz

Hayatta Kalanlar-  Gamze Kahyaoğlu 

İstanbul’un Şanslı Fahişesi-  Nülifer Akdemir 

Atatürk’ü Ben Öldürdüm-  Büşra Ay 

Son Nokta Sen-  Betül Ece 

Bana Sevmeyi Anlat-  Zeynep Kb 

Erkek Severse-  Damla Duygu Durmuş 

Aşk ile Yanmış Kalemler- Umut Sukran



Adres ve telefon bilgilerinizi 48 saat içerisinde Kitap Arası Kahve Molası sayfasına bekliyorum, aksi takdirde çekiliş yinelenecektir!!!

Kızkafası- Lafebesi, Kitap Yorumu ve Çekiliş(1. Gün)

Kızkafası


Sayfa Sayısı: 296
Olimpos Yayınları
2014
15 tl


Kitap Tanıtımı

Aslında her şey evrenin: 
"Sen isteklerini söyle gerisini bana bırak" demesiyle başlamıştı... 

Ben de bir güzel sıralamıştım isteklerimi... Acaba çok şey mi istedim evrenden? Yoo, çok şey istemedim aslında... Ve böylece düştüm yollara...

Hayallerim, heveslerim, yaşadıklarım, yaşayamadıklarım, sevdiklerim, kızdıklarım, kırdıklarım ve vazgeçtiklerim...

Yazdım; çünkü ben keşkeleri hiç sevmem... Hayallerim, heveslerim, yaşadıklarım, kırdıklarım ve vazgeçtiklerim...

Taşınan bavullar, yapılan çılgınlıklar, karşılıksız aşklar, çekilen otostoplar, yaşanan gelgitler ve daha niceleri...



Kitap Yorumu

Fuar döneminde kapağıyla ilgimi çekmişti Kızkafası. O pembe kapağıyla içinde ne anlattığını merak etmiştim, şans ki şimdi blog tur düzenliyoruz.

İlk sayfalardan itibaren kendimi beş altı yıl öncesinde buldum, üniversiteye başladığım ilk anlarda. Onun kadar olmasa da bende ev arkadaşımla sorun yaşamıştım ve o huzursuzluğun nasıl bir şey olduğunu iyi biliyorum. Ama çok şanslıyım ki sonradan tanıdığım ve aynı evi paylaştığım iki kişi artık kardeşlerimden farksız oldular. İlk seneki sıkıntıları, arkadaş kurmadaki zorlukları, birine tamamen güvenmenin imkansızlığını yeniden yaşadım Kızkafası ile.

Kitabımıza gelecek olursak karakterimiz üniversiteyi kazanıp ailesinden uzak bir şehre gider. Maddi olarak da çok güçlü olmayan kızımız bir şekilde ayakta durmaya çalışır. Yaşadığı olaylar ve tanıdığı insanları anlatıyor bize kitapta da. Bazı yerlere çok güldüm bazı yerlerde de onunla birlikte bende üzüldüm. O Narcus yok mu beni delirtti resmen. Bir insan bu kadar dengesiz olamaz yahu! Bir pes de kızımıza dedim, olmuyorsa zorlama canım. Değmez bu Narcus’a yani.

Kitabın dilini ve akıcılığını sevdim. Arada geçen argo sözcükler vardı ve sanki onlar olmasa da olurmuş dedim. Yazar demiş ya neresi kurgu neresi gerçek bilemezsiniz diye hakikaten de öyle oldu. Bu kadar olay bir insanın başına gelmez, imkansız bir şey bu. Kızımızın bela çekmekteki ustalığına şapka çıkarıyorum ben. Ama arada mutlaka iyi bir şeyler de olmuştur bu dört senede, az da onları okumak isterdim. Zira son sayfalarda artarak devam eden olumsuzluklar biraz uzaklaştırdı kitaptan beni.

İlk yarısını çok severek okudum, hele o Narcus’a yazdığı mektup bitirdi beni. Ama olumsuzlukların artarak devam etmesi biraz sıktı sonlarda. Bazı diyaloglara ise bayıldım resmen. O kendinin normal olduğunu ama çevresinin onu tuhaf bulduğunu anlattığı kısım ise beni hakikaten kopardı, kahkahalarımı tutamadım. Ve sonuna geldiğimde içimde ufaktan bir sızı belirdi. Kendi eşyalarımı topladığım günlere, arkadaşlarıma ettiğim vedaları hatırladım. Kimbilir belki siz de kendinizden parçalar bulabilirsiniz bu kitapta!


Vee çekiliş için buyurun;


a Rafflecopter giveaway

Yarışma Kitapları Tanıtımları

Yarışma Kitapları Tanıtımları

Yarışmamızın bitmesine kısa bir süre kalmışken diğer kitaplarımızı tanımaya ne dersiniz? Çekiliş için son saatler, acele edin :))


Atatürk'ü Ben Öldürdüm


Sayfa Sayısı: 496
Nemesis Kitap
2014
20 tl


Kitap Tanıtımı

Elinizde tuttuğunuz bu kitap, biyografik bir roman. Hakkındaki her şeyin bilindiğini düşündüğünüz Atatürk'ün hayatına ayna tutuyor; ancak bugüne kadar tutulmuş tüm aynalardan farklı bir açıyla. Bu aynada göreceğiniz yansıma, Atatürk'ün çok başka bir suretiyle karşılaşmanızı sağlayacak. Kitaba bu sarsıcı ismin veriliş hikâyesi ise derin bir özeleştiriye dayanmakta. Yıllardır dayatılan öğretilerin ötesinde, ezberbozan bir eserle karşı karşıyasınız. Atatürk'e, daha önce hiç bakmadığınız bir pencereden bakmaya hazır olun.



Son Nokta Sen


Sayfa Sayısı: 192
Kahve Yayınları
2014
20 tl


Kitap Tanıtımı

Başarmak, bu dünyadaki en önemli şey mi? Eğer öyleyse, bazılarımızı başarılı, bazılarımızı başarısız kılan şey nedir? Yetenek mi? Deneyim mi? Şans mı?

Peki, Bertrand Larssen'in birlikte çalıştığı insanların alanında en başarılı insanlar olması bir tesadüfmü? 

Asladeğil.

Bir zihinsel eğitmen olan Bertrand Larssen, bize tüm bu soruların cevabını veriyor. Larssen'in kitapları, birçok ülkede haftalarca liste başı olmuş, okurlarını derinden etkilemiş, uygulamaları hakkında televizyonlarda "Bertrand Metodu" isimli on bölümlük bir belgesel yayınlanmıştır.

Larssen, Son Nokta Sen kitabında, birlikte çalıştığı ünlü isimlerin iş v egünlük yaşantısının asıl daha iyi hale getirdiğini detayları ve tanıklarıyla anlatıyor. Hayatın basit olmadığını söylüyor; zor ve karmaşık yapısını anlamaya sevk ediyor. 

Son Nokta Sen, bir kitaptan çok daha fazlası. Bir meydan okuma, bir başkaldırma ve bütün hayatı yeniden yapılandırma çabası!

Larssen'in gündelik ve iş hayatınızı nasıl birden değiştirdiğine inanamayacak, onun hızına ve enerjisine kapılacaksınız!



Aşk İle Yanmış Kalemler


Sayfa Sayısı: 192
Olimpos Yayınları
2014
15 tl


Kitap Tanıtımı

Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.Akıl temkinlidir.Korka korka atar adımlarını "Aman sakın kendini" diye tembihler. Oysa aşk öyle mi ? Onun tek dediği : "Bırak kendini,ko gitsin!"Akıl kolay kolay yıkılmaz.Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur.Ne varsa harap bir kalpte var!
-Şems-i Tebrizi-

Hiçbir zaman gülümsemekten vazgeçme,üzgün olduğunda bile. Gülümsemene kimin, ne zaman âşık olacağını bilemezsin.
-Gabriel Garcia Marquez-

Bir muammadır "AŞK" . Kiminin vicdanına atılan taş kiminin fakir gönlüne katılan aş kimininde gözünden akıtılan yaştır, "AŞK"
-Mevlanâ Celâleddin-i Rûmi-

Aşk: "Her şeyi senin için var ettim"diyen Rabb'e; "Her şeyi senin için terk ettim" diyebilmektir. -Şems-i Tebrizi-

Aşk bir teslimiyettir,bir eriyiştir. Yeniden doğmak için uyanıştır.Aşkın bütün sırrı iki kelimede; Varlığından soyunmak.Aşk için ya hep vardır ya da hiç. Sen hep misin, hiç misin ?
-Mevlanâ Celâleddin-i Rûmi-



Hayatta Kalanlar


Sayfa Sayısı: 499
Hyperion Kitap
2013
21 tl


Kitap Tanıtımı

Dedektif Jacob Striker'ın günü, altı aylık bir izinden geri dönüşünün daha ilk saatinde bir kâbusa dönüşür. Kızının okuluna geleli henüz beş dakika olmuştur ki bir silahlı saldırıyla karşılaşır. Siyah, Beyaz ve Kırmızı hokey maskeli üç adam ateşli silahlarla okulu basar ve rastgele ateş etmeye başlar. Striker derhal harekete geçer. İki dakika içerisinde, silahlı saldırganlardan ikisini öldürür. Saldırı olayını neredeyse sonlandırmıştır. Ancak son saldırgan, Kırmızı Maske, beklenemedik bir şey yapar. Ölen arkadaşlarından birinin başına koşar, ve silahını beş el ateşleyerek, adamın suratını ve ellerini parçalar. Striker bir şey yapmaya fırsat bulamandan Kırmızı Maske kaçar. 

Striker zamanla yarışarak, nedeni ve faili meçhul saldırıları araştırmaya başlar. Araştırması çok geçmeden onu daha karanlık yerlere götürür ve St.Patrick Lisesi'nde her şeyin göründüğü gibi olmadığını fark eder. Gerçeğe ne kadar yaklaşırsa, dünyası bir o kadar tehlikeli hale gelir. Kendisini ateş hattında bulana kadar. 

Şiddet onu evine kadar takip edecektir.

"Hayatta Kalanlar" daha ilk sayfasından son sayfasına kadar beni kendisine tutsak etti. Slater'ın ilk romanı dur durak bilmeyen bir gerilim. Çok katmanlı. Gözünüzde canlanacak karanlık bir hikaye... Harika bir kitap." 
-Daniel Kalla-




İstanbul'un Şanslı Fahişesi


Sayfa Sayısı: 390
Elf Yayınları
2014
21 tl


Kitap Tanıtımı

Istanbul'un Karanlık Sokakları birçok fahişeyi ölüme mahkum etti.

Bir tanesi bu kadere isyan edip, güzelliğini ve kadınlığını Kullanarak bu Dev Bataklıkta Güzel bir Çiçek gibi açmayı başardı.
Peki kimdi bu fahişe ?

Uzun topuklar…
Büyüleyici bir güzellik…
Geçirilen kötü bir ömür…

Ama onu asla bırakmayan güzel bir kader

Yarışma Kitabı Tanıtımı, Aşka Rehin

Yarışma Kitabı Tanıtımı, Aşka Rehin

Kitap Arası Kahve Molası 500. üyesini kutluyor etkinliği bugün Aşka Rehin tanıtımı ile devam ediyor. Yazarı Sümeyye Akarçay ile blog tur kapsamında yaptığım söyleşiyi bir kez daha paylaşacağım. Çekilişimiz devam ediyor, herkese bol şans dilerim!!!



RKBT: Öncelikle merhaba. Söyleşimize klasik bir soruyla başlayalım, Sümeyye Akarçay kimdir? Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? 

S.A: Merhabalar, ben Sümeyye Akarçay, mütevazılığım neticesinde sadece iki özellikten bahsetmek istiyorum. En büyük iki özelliğim hayalperest olmam ve mor renk sevdam. Mor tutkum yüzünden birçok arkadaşımın bana ‘Mor Prenses’ diye hitap etmeye başladılar. Mor bir yaşayış biçimidir benim için. Yazmayı başka bir dünya olarak gördüğüm için hayalperestliğim içinde ele alabiliriz sanırım.Detaylı tanımak isteyenler benimle tanışsın lütfen… :)



RKBT: Yazmaya nasıl başladınız ve bunu bir sayfa üzerinden yayınlama süreci nasıl gelişti?


SA: Daha önceleri aklımda hiç yazmak yoktu. Ben aktif okuyuculuğumu muhafaza ediyordum ama bir gün bir yayınevinin yarışmasına katılmaya karar verdim. 15 sayfalık bir hikaye yazacaktık ve benim yazdığım hikaye çok uzun oldu. Kesemedim, bıraktım. Aradan bir ay geçti. Gece uyku tutmadı ve sürekli olarak dönüp durdum. Bedenim huzursuz, kafamın içinde ise gelişmeye başlayan karakter, olay kurgusu dönüp duruyordu. Komodinden telefonu alıp aklıma gelen cümleleri not aldım. Ertesi günü, aynı karakterler tekrar kafama doluştular. “Tamam sizinle uğraşamam yazıyorum. Mutlu olun” dedim ve kolları sıvayıp Word dosyama parmak bastım :D



RKBT: İlk hikayeniz bildiğim kadarıyla “Rehine” ve yanlış hatırlamıyorsam bununla ilgili bir hikayeniz var. (Sanırım babaannenizden kalan bir kolyeniz vardı ve buradan yola çıkmıştınız. Umarım doğru hatırlıyorumdur) Bu konuda size ilham veren şeyi öğrenmek isteriz.

SA: İlk hikayem Rehine değil. İlk kitabım Rehine. Rehine’den önce dört tane hikaye yazdım. İlk hikayemAşkbazı dışında hep yabancı karakterler yazardım. Bir gün “tamamen Türk hikayesi yazacağım” dedim. Tam o sırada eve gelen misafirlerle birlikte oturuyordum. Çayımı elime almış, yüzüme oturttuğu sahte gülümsememle misafirlere bakarken aklıma yeni kurgular doluştu. Dinlediklerim ile kurguladıklarım arasında zerre benzerlik yok. Fakat nedense teyzeleri dinledikçe ve – itiraf ediyorum – sıkıldıkça kendimi farklı diyarlarda buldum. Ortaya Rehine çıktı. Kolye, babaannemin bir ay sonra vefat ederek antika eşyalarının arasında bulup, hikayenin sonunda ve kitap olma fikrinde baş ucumda duran bir objeydi. Ona bakarak kitap çıkartacağıma karar verdim.



RKBT: Ve ilk hikayenizin kitaplaşma sürecine gelirsek. Verilmesi güç bir karar sanki, bize bu süreçten bahseder misiniz?

SA: Rehine, iki buçuk sene önce bir an da patlayan bir hikayem oldu. Okuyucularım arttı. Dönüm noktası yaşadım ve aldığım güzel yorumlar beni “Ne bekliyorsun, denemekten ne kaybedersin?” sorularına yöneltti. Her zaman arkamda duran okuyucularımın destekleriyle beraber kitabı çıkartmayı düşündüm ve başardım. Onlar iyi ki varlar.



RKBT: İlk kitabınızı elinize aldığınızda neler hissettiniz ve ilk imzanız kime gitti? (Rehine bende de imzalı mevcut ki, mutluyum bu konuda :) )

SA: Oh! Öyle mi ? Bu harika :) İlk imzam, bir okuyucuma gitti. Kimdi o ?!

Kitabımı elime ilk aldığımda ağladım ^^ Gözlerimden şıp şıp damlalar düştü. Sonra bağrıma bastım. Gerisini hatırlamıyorum… ^^ Ben Rehine’yi yarısında sayfadan çekip devamını gece gündüz demeden yazdım. Bu yazma sürecim çok sıkıntılıydı. Neredeyse hayatımdaki ilk başarı öykümü oluşturacak bir logoydu. Ben onun parçaları için kendimden ödün verdim. Ailemden koptum. Aynı evde olsak bile yemekler haricinde görüşemiyorduk. Kısa bir zaman içerisinde bitirdim. Bittikten sonra birkaç ay ara verdim, yavaş yavaş düzenledim ve Haziran ayında yayınevine teslim ettim.



RKBT: Hikayelerinizi takip eden biri olarak farklı türlerde yazdığınızı biliyorum. Fantastik, historical ve günümüz aşk… Bunlar içerisinde sizi en çok zorlayan hangisi oldu?

SA:
Aslında hiçbiri zorlamadı. Çünkü ben hikayelerimi yazarken gayet rahat hissediyorum. Deneme gibi düşünün. Kimseye hesap vermeden gelişi güzel, içinizden geçenleri yazıyorsunuz. Yazmaktan hoşlandığım tür şüphesiz fantastik. Çünkü onda tamamen gerçekten kopabiliyorsunuz ve tüm enerji parmaklarınızın ucunda oluyor. Günümüz yazarken biraz daha belli kalıplarda durmanız gerekir.



RKBT: Arkası yarın tarzında hikayeler yazmak zor olsa gerek. Belirli düzende yazmak ve paylaşmak zorunluluğu sizi nasıl etkiliyor? Tabii bir de aldığınız yorumlar var ki olumlu olduğu kadar olumsuz yorumlar da gelebiliyor. Bu durumda neler hissediyorsunuz ve şimdiye kadar gelen en ilginç yorum hangisi oldu sizin için?

SA: Bu konuyu okuyucularıma sormak lazım :D “Burada kesilir mi?” diyerek gerek sayfamdan gerekse özel mesajla profilimden dönerler. Halbuki yazarken ben çok eğleniyorum ^^ Eğer bir bölümde ortası ve sonrası durağan geçiyorsa “işte burayı hareketlendirmek lazım” diyerek adrenalini yükseltiyorum. Sonra baktığımda bölüm sınırına ulaşmış oluyor. Hem okuyucu için hem de yazar için bu gibi durumlar gerekli. Ben aynı zamanda okuyucuyum ve durgun bölümleri hiç sevmem, öyle bitiyorsa arkasını beklemek için can atmam.

Eleştiriye her zaman açığım. Yazarı besler ve olgunlaştırır. Ama hakaret ile eleştiri çizgisini iyi çizmek gerekiyor. Aşağılayan bir yoruma tahammülüm yoktur.

”Sen benim idolümsün” :) Bu sözden çok etkilenmiştim. Hala o kişiler bana mesaj atar ve onlar için başarılı bir insan olarak örneğimdir.



RKBT: Rehine ve Aşka Rehin kitaplarına dönecek olursak eğer karakterlerinizi oluştururken en çok neye dikkat ettiniz ve sizi yazarken en fazla zorlayan hangisi oldu? Ki burada Yağmur için ayrı bir parantez açmalıyım, o nasıl bir tatlılıktır yahu! Bayıldım onu okurken resmen.

SA: İsim konusunda, belli isimler çevremdeki kişilere ait ama karakterleri tamamen kopuktur. Onları ben yazdım ama oluşturmadım. “Ha şu mavi gözlü, kaslı olsun. Bu da eğlenceli yakışıklı,” demedim. Baran ve Esma oluştu. ‘Rehine’ diye bir kurgu kuruldu ve arkasından annesi, babası, Betül, Tolga ve Burak geldi. Yağmur ise çok sevdiğim Tuğçe Ablamın biricik kızıdır. Bazı küçük diyaloglar ona ait ama geneli kurgudur. Ve itiraf ediyorum, en çok Yağmur’u yazarken mutlu oldum. Keşke Burak onu sevsevdi. Ah yaş farkı… ^^



RKBT: Ve serinin son kitabı… Bunun hikayesini okuyamadım ve konu hakkında hiçbir bilgim yok. Bu durumda sizden küçük tüyolar duyabilir miyiz acaba merak ediyorum. Kitabın hangi aşamasında olduğunuzu, çıkış tarihinin belli olup olmadığını da sorsam bir de?

SA: Okumamanız normal çünkü yayınlanmış bir hikaye değil. Rehine ve Aşka Rehin kitaplarından tanıdığımız Ömer karakteri ile Aşka Rehin kitabında gördüğümüz yeni karakter Hayat’ın hikayesi olacak. 1.kitapta olan bir olayın perde arkasını göreceğiz. ( Rehine’yi okumayanlar olabilir diye tüyoları az tutuyoruz ^^ ) Ve yeni bir olay.. Aşka Rehin çok merak edilen bir yerde kesildi. Bunun sonucunu göreceğiz. Yazımı bir süre beklemede ^^



RKBT: Yeni projelerinizden de bahsetmek isterim. Yazmayı planladığınız yeni kitaplarınız ve hikayelerinizle ilgili bizi neler bekliyor?

SA: Hikayem olarak Mavi Göz adında bir hikayeye başlayacağım, eğer zaman konusundaki ayarlamayı yapabilirsem. Karakterler Benimle Dans Et hikayesindeki Buse ve Ali karakterinin zoraki evliliğini konu ediniyor. “Evlendiler, ya sonra?”

Kitap olarak çok farklı bir kurgu sizlerle buluşacak. Şu an onun için hazırlıklar tamam ve yazımında yarısına varmak üzereyim. Birkaç aya okuyabilirsiniz :)



RKBT: Yazmanın sizin için önemli olduğunu biliyoruz, peki okumak hayatınızın neresinde duruyor? Takip ettiğiniz yazarlar kimler?

SA: Yazmak önemli ama benim için çok farklı bir yerde. Siz çocuk sahibi olduğunuz zaman onu bırakmak isteseniz bile vicdanınız ve duygularınız buna asla müsaade etmez. Ben çok kere bıraktım ama o benden asla kopamadı. Uzaklık bitince yine hayatım oldu, baş köşeme oturdu. Yazmak ilk sıraya yerleşince, okumak iki de kaldı. Kitap veya hikaye fark etmez, yazmadan önce mutlaka bir kitap okurum. Çünkü sizi –yazmak ve hayal etmek anlamında- besler. Son birkaç aydır düzenli kitap okuyamıyorum. Rutin bir hayatınız yoksa, hayat çok zor ^^

Takip ettiğim yazarlar genelde yok. “Kitabı çıksın da ilk günden alayım” diye beklemiyorum. İlgimi çekiyorsa ancak o şekilde çıkış tarihiyle ilgileniyorum. Ya da kitap alacağım zaman karşıma çıkıyorsa alıp okuyorum.



RKBT: Son olarak okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

SA: İlk olarak şunu söylemek istiyorum. Ben Wattpad yazarı değilim! Şu aralar ünlü olan akıma kapılıp kitap çıkartmayı amaçlayan ve arkasındaki büyük destekle, kendisini bir yerlere getirmeye çalışan kişilerin arasında değilim. Şimdiki yazarları popülarite yarışına sokup zirveye çıkartıyorlar. Sadece kendi kitaplarım için demiyorum, okunması gereken değerli eserleri elinin tersiyle itip hiçbir amacı olmayan kitapları başa çıkartmamalarını istiyorum. Herkes yazar olabilir, bunu destekliyorum. Hayallerinizi gerçekleştirin ama lütfen sırf yazarı şişirmek amacıyla sahte yorumlarda bulunmayın. Gereken neyse onu gösterin. Bu hem yazar için hem de okuyacakların gelecekleri için çok yararlı olacaktır.

Ehem… Sanırım uzun bir yazı oldu :) Ve sevgili Şefika bana bu fırsatı tanıdığın için çok teşekkür ederim. ^^




Aşka Rehin


Sayfa Sayısı: 608
Optimum Kitap
2014
25 tl


Kitap Tanıtımı

"Aşk perdenin arkasına saklanmış güçlü bir ışıktır. Perdeyi çekince gözlerin kamaşır." 
Bir yanda platonik bir âşık, diğer yanda aşkı arayan bir kız! Betül asla aşık olamayacağını düşünüyordu. Beklenmedik bir zamanda Tolga ile yakınlaşmaları, kalbinin ona oynadığı en büyük oyundu. Hayatının oyununu düğün günü bozarak gözlerindeki perdeyi kaldırır.


Burak, dört senedir içinde büyüttüğü aşkını usulca yüreğinde yaşamış, hiç kimsenin bilmesine izin vermemiştir. Sevdiği kişinin, hayatını değiştiren patronunun biricik kız kardeşi olması, birçok açıdan sorundur. 


-Yıllardır ağabeylik yaptığı kıza böyle güzel duygular besleyebilir mi? 
-Ona dokunmadan bu kadar güçlü karşılıksız sevebilir mi? 
-Aşk, platonik olmaktan çıkıp sevdiğini haykırabilecek midir?

Yarışma Kitabı Tanıtımı, Erkek Severse

Yarışma Kitabı Tanıtımı, Erkek Severse


Merhaba! Kitap Arası Kahve Molası 500. üyesini kutluyor etkinliğimizde bugün Erkek Severse kitabı tanıtımı ve yazarıyla yaptığımız keyifli söyleşimiz var. Keyifli okumalar dilerim :))


KAKM: Öncelikle merhaba. Söyleşimize klasik bir soruyla başlayalım Nalan Güven kimdir? Biraz kendinizden bahseder misiniz bize?

NG: Merhabalar. 1966 İstanbul doğumluyum. Erenköy Kız Lisesi ve ardından Yıldız Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nden mezun oldum. 20 yıl boyunca özel bir şirkette mühendislik ve yöneticilik yaptım. Mesleğimin yanı sıra edebiyat, musiki ve resim sanatları ile hep iç içe oldum. Ortaokuldan beri hikâye, deneme ve şiirler yazıyorum. Bu yönde kendimi daha çok geliştirmek için uzun yıllar yazı atölyelerine katıldım. Çeşitli sanat ve edebiyat dergilerinde yazılarım, şiirlerim çıktı. Halen Anadolu Üniversitesi Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü'ne devam ediyorum. Evliyim ve bir oğlum var.

KAKM: Yanlış biliyorsam düzeltin lütfen, toplamda dört kitabınız var. Bunları yazma sürecinden bahsetmek isterim. Yazmaya nasıl başladınız ve kitaplaşma süreci nasıl gerçekleşti?

NG: Üçü roman, biri şiir olmak üzere toplamda dört adet yayınlanmış kitabım var. İlk kitabım Ayten yaklaşık 2,5 yılda yazıldı. Yazı atölyesindeki hocamın teşviki ile Ayten'i yazmaya başladım. Tamamlandıktan sonra ise en meşakkatli süreç, bir yayınevine dosyamın kabulünü sağlamak oldu. Eğer yeni bir yazar adayı iseniz ve de ilk eseriniz ile başvuruda bulunuyorsanız maalesef birçok yayınevi sizi çeşitli mazeretler göstererek geri çeviriyor. Eğer eserinize güveniyorsanız, yılmadan tabiri caizse; kapı kapı gezmeniz gerekiyor. Benim için de bu böyle oldu ve tam 4 yıl boyunca birçok yayınevine başvurdum. Tam umutsuzluğa kapıldığım anda P Kitap'tan kabul cevabını aldım. P Kitap yazarlığa açılan kapımdır ve bu yüzden benim için çok değerlidir. Üç kitabım da ; Ayten/ Aşk Ölümdür / Sevdanın Adı Bulut aynı yayınevinden, P Kitap'tan çıktı. Son romanım Erkek Severse ise Destek Yayınları tarafından yayımlandı. Çok güzel bir kapak ve çalışma oldu. İlk ay içerisinde ikinci baskısını yaptı ve şuanda gayet iyi gidiyor.

KAKM:  Size ilham veren şeyi ya da şeyleri öğrenmek isterim sonra.

NG: Yazılarım çoğunlukla duygusal ağırlıklı, sevgi/aşk üzerine. Çünkü benim için varoluş sebebimiz bu, yani aşk. Eğer içimizdeki duyguları daimi sıcak tutabiliyor ve yaşatabiliyorsak hayat daha güzel ve anlamlı. Sevgiyi yaşamımızın her alanında hissetmek yaşamdan zevk almak demek, hoşgörü demek, mutluluk demek. Bundan daha güzel bir ilham olabilir mi hayatta?

KAKM:  Kitabınız çıktığında ilk elinize aldığınızda ne hissettiniz ve ilk imzanız kime gitti?

NG: Şimdiye kadar her kitabım için aynı heyecanı yaşadığımı söyleyebilirim. Yeni bir evladımı kucağıma almak gibi. İçini açıp sayfalarını koklamak, size dair sözcüklerin artık binlerce kişi tarafından okunacağını bilmek, müthiş bir duygu. İlk imzalarım hep oğluma oldu. Hatta her yeni baskı için bu değişmedi.

KAKM:  Yazmanın sizin için önemli olduğunu biliyoruz peki okumak hayatınızın neresinde duruyor? Nalan Güven iyi bir okur mudur, kimleri takip eder?

NG: Yazmak ve okumak beraber yol alır benim için. İkisini birbirinden ayırt edemem. İyi bir okur olduğumu fakat hala çok okumam gereken eser olduğunu da söyleyebilirim. Aynı anda 3 ila 5 kitap arasında okuduğum olur. Şimdiye kadar okuduğum bütün kitapları sakladım. Oğluma bırakacağım en değerli mirasım kütüphanem. Dünya klasiklerinden Dostoyevski, İ. Gonçarov, A. Puşkin, L.N. Tolstoy'dan, Virginia Woolf, A.Gide, J. Saramago, A. Camus, Irvin D. Yalom' a doğru uzanan ve Türk Edebiyatı'ndan ise Necip Fazıl, Peyami Safa, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, Yusuf Atılgan, Sait Faik Abasıyanık, Özdemir Asaf, Orhan Veli, Cemil Meriç, İsmet Özel ve daha pek çok isim sayabilirim size.

KAKM:  Son kitabınız “Erkek Severse”, ilgi çekici bir ismi var ve de kapağı. Okurlarınız bu kitabınızı neden okumalılar, onları ne bekliyor?

NG: Hayat hepimiz için kayıplarla, yaşanmış ve bir o kadar da yaşanmamışlar ve pişmanlıklarla dolu. Defalarca yıkımlara uğruyor ve ayağa kalkmasını başarıyoruz. Çünkü biliyoruz; aslında hepimiz birer Anka Kuşu'yuz... İnançlarımız var, irademiz var ve içimizde her güçlüğe karşı savaşabilecek gücümüz...
 Erkek Severse romantik macera türünde ve aslında bir devam kitabı. Bundan önceki Aşk Ölümdür kitabımın devamı. Ancak yazarken bunu bir devam hikâyesi gibi yazmamaya ve kendine özgü kurgusunu sağlam yapmaya özen gösterdim. Bir erkeğin yaşadığı kuvvetli bir aşkı, hayatında bir çok kayıpları olmasına karşı yine de hayattan ve de aşkından vazgeçmeyişini anlatıyor.

Erkek Severse için okurlarıma kısa bir özet olarak ise şunları söyleyebilirim:

Bulut, kaybettiği aşkının pişmanlığı içinde geçmiş yılların sorgulamasına girer. Bu kaybedişe sebep olanları cezalandırmak ve kendi içinde aşkını temize çıkartmaktır niyeti. Ancak herkesin mutlaka anlatamadığı bir hikayesi vardır. Gizlediği gerçekleri, yalana sakladığı bilinmezleri... Bulut'un da bilmediği gerçekler bir bir karşısına çıkar. İntikam hırsı arttıkça daha çok çıkmaza düşer. Sevdiği kadına kavuşmanın imkansızlığı aynı zamanda aşkının da gücünü arttırmaktadır. Çünkü aşk kaybetmektir ve aslında her kaybediş yeni bir doğuştur. Ve hepimiz Anka Kuşu misali hayatın içinde belki de defalarca ölüp ölüp sonra kendi küllerimizden yeniden doğmayı başarabilmişizdir...

KAKM:  Yeni projelerinizden bahsetmek gerekirse, bizi neler bekliyor bu konuda?

NG: Şuan üzerinde çalıştığım yeni bir şiir kitabım var. Ve pek tabii ki yine uzun soluklu bir roman çalışmam olacak. Kitap tanıtımlarım, kendi sitemde ve bloğumda paylaştığım günlük yazılarım ve çeşitli imza ve söyleşi etkinliklerim ise devam edecek.

KAKM:  Sosyal medya ile aranız desem? Okurlarınız size ulaşmak isterlerse bunu hangi kanallarla gerçekleştirebilirler?

NG: Aktif olarak sosyal medyayı kullanıyorum. http://www.nalanguven.com.tr/ olan şahsi sitemden http://nalanguven.blogspot.com.tr/ olan bloğumdan ve facebook, twitter, instagram üzerinden bana ulaşabilir ve de takip edebilirler.

KAKM: Öncelikle ilginiz ve söyleşi yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Son olarak da okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?

NG: Ben teşekkür ederim bu güzel sorularınız ve söyleşiniz için. Erkek Severse kitabım Hz. Mevlânâ'nın sözü ile başlamaktadır. İzninizle onu paylaşmak isterim. Zira bundan daha güzel bir mesaj düşünemiyorum;

Her ne istiyorsan kendinde ara…

Senin içinde bir can var, o canı ara…

Senin dağının içinde hazine var, o hazineyi ara…

Eğer yürüyen dervişi arıyorsan; onu senden dışarıda değil, kendi nefsinde ara…



Erkek Severse


Sayfa Sayısı: 114
Destek Yayınları
2014
12 tl

Kitap Tanıtımı

"Bilemiyordum senin günler geceler boyu yokluğumla savaştığını, aşktan ölüp ölüp küllerinden dirildiğini."

"Dağınık bir yatağın şehvet sigarasıdır dokunamadığım tenin şimdi… Bedeninin değdiği yerlere el sürmeye kıyamazken, sen aramıza giren ölümden daha beter bir yalnızlık içine terk ettin beni. Geride bıraktığın mektuplarla dağlıyorum yaralarımı. "Şimdi vur başını!" der gibi, ikinci mevki localarda seyre daldığım gençliğim sırıtıyor duvarlardan. Kokun sinmiş olmalı ve soluduğun nefes, perdelere. Belki de hâlâ başucumdaki lambanın düğmesinde parmak izin var. Bakışlarının değdiği aynada kendime bakıyorum. Tanınmaz halimi tanıyabilecek kadar geçmemişim kendimden..."

"Önceden yarımları severdim. Yarını bekleyen hikâyeler umut verirdi. Beklemek ve hayaller kurmak geleceğe dairdi. Tıpkı yarına ertelenmiş aşk gibi… Aslında yarım bir aşk acı verir ve bu acıdan zevk almasını bilen için iyi bir şeydir. Oysa ben artık acıya doydum. Şimdi anlıyorum ki yarımlar yürek ağrısı..."


Alıntılar

"İnsanoğlunun bir diğerine yapacağı en büyük kötülük bu olmalı; giderken geride koca bir hiç bırakmak..."

"Annesinin elini bırakıp kaçan çocuğun pişmanlığında şimdi yalnızlığım..."

"Sana geceden bakıp özlerken, iliklerimize işlemiş ayrılık..."

"Bilemiyordum aşktan ölüp ölüp küllerinden dirildiğini..."

"Bin kere yakarsın, ben bir kere kıyamam sana..."

"Bir kadın tarafından ölesiye sevilmek bir erkek için ne demektir bilir misiniz? Ben bilememişim. Pek çok şeyi bildiğimi sanırken avuçlarımdan kayıp gitmiş yaşam."



Nalan Hanım'a bu güzel söyleşi için bir kez daha teşekkür ediyorum. Yazarlık kariyerinde başarılar dilerken çekilişimizin devam ettiğini hatırlatmak istiyorum!!!

Yarışma Kitabı Tanıtımı, Bana Sevmeyi Anlat

Yarışma Kitabı Tanıtımı, Bana Sevmeyi Anlat


Herkese merhaba :) Kitap Arası Kahve Molası 500. üyesini kutluyor etkinliği kapsamında sırada kitap tanıtımlarımız ve yazar söyleşilerimiz var. İlk sıradaki isim, Müjde Aklanoğlu...



KAKM: Her söyleşinin klasiği olan soruyla başlayalım isterseniz. Müjde Aklanoğlu kimdir, neler yapar, neler sever? 

MA: Merhaba… Adım bilindiği üzerine Müjde; 1986 İstanbul doğumlu olup, doğma büyüme Eyüp’lüyüm… Belki gidenler vardır -ki bir kitabımda bu yerleri konu bile ettim- çocukluğum Pierroloti yanındaki Bahariye yokuşunda geçti… İTU Moda tasarım mezunuyum ve bir şirkette Stilist olarak çalışmaktayım… 

KAKM: Yazmaya nasıl başladınız ve kurduğunuz ilk cümleleri hatırlıyor musunuz, hangi kitaba ya da hikayeye aitti? 

MA: Yazmaya… Püffff…tamamen tesadüf üzeri bir inatla, sadece bir iddiayla başladım… :D Evet, yazdığım ilk kitap da bir bilimkurgu historical, “Geçmiş ve Gelecekte” kurduğum ilk sözler ise, “Geçmişi olmayanın, geleceği olmaz” idi… 

KAKM: Sosyal paylaşım platformlardan basılı kitap sürecine geçiş nasıl işledi peki? Yazdıklarınızı paylaşmaya nasıl karar verdiniz? 

MA: Dediğim gibi ben de yaparım gibi boyumdan büyük laflar ederek, online yayın hayatına başladım ve zaman ilerleyip kurgular oturunca ve kitaplarım belli bir kitleye hitap edince, “Bu kitap olmalı” yorumlarına” Neden olmasın?” düşüncesiyle yaklaştım ve kitabı birkaç yayın evine yolladım!!!O zamanlar yayınevleri bir kitabı, en az 6 ayda incelediğini söyleyince ve inceleme için dahi editör parası isteyince, tez canlı olan ben kocişimi ikna ederek, ilk yol arkadaşımı kendim bastırdım… 

KAKM: Tabiri caizse arkası yarın tarzında hikaye yazmak zor olmalı, bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

MA: Hemde nasıl zor… Mesela Kör Talih yazıldı -basıldı ve ondan sonra Yemin için kolları sıvayan ben, şu anda Kör Talih 2 olan Baksana Talih’e için bocalama devresindeyim… Ya tamamlayacaksın hiç bırakmadan, ya da bıraksan bile araya farklı bir kitap sıkıştırmayacaksın… Hep tek olarak ilerlerse komedi havan ve dram havan birbirine karışmaz diye düşünen ben…şu ana kadar bunu yapmayan kişi oluyorum… J Kafama estiği gibi yazmaya bayılıyor, o gün ruh halim nasılsa öyle devam ediyorum… Yani, siz bana bakmayın kafanıza göre takılın diyorum… 

KAKM: Uzun uzun kitaplarınız var, bunların ilham kaynağı neler desem? 

MA: Şarkılar desem… Kitap yazmadan önce mutlaka şarkı dinlerim… Sonra hayal kurar, önce zihnimde yazarım senaryoyu, sonra kalemle-kağıtla buluştururum… 

KAKM: İlk kitabınızı elinize aldığınızda neler hissettiniz ve ilk imzanız kime gitti? 

MA: Gözlerim doldu ve sanki elimde evrenin sırrını tutuyormuşum gibi heyecandan nefesim kesildi… İlk imzamı kuzenim Tülin’e attım... Yanlış anlamayın sadece kitabına tırnaklarımı yüzüne falan geçirmedim, yani heyecanla yerimde, cırlarken belki biraz çizmiş olabilirim… Off tamam! Birazdan fazla çizdiğim için kız bir süre yüzünde kedi tırmığına benzer bir şeyle gezdi… Napayım çok heyecanlanmıştım… 

KAKM: Kitaplarınızın satış rakamlarına gelirsek -ki ben epeyce baskı yaptıklarını biliyorum- bu size nasıl hissettiriyor? 

MA: Huzur, başarmanın mutluluğu, sevilmenin şaşkınlığı, beklenmenin telaşı… Aslında bir şey söylesem gülersiniz, kitapların satışlarından çok, alan kişinin kitap hakkındaki düşüncesiyle ilgileniyorum, merakla yorumlarını bekliyorum desem, sanırım kimse inanamaz ama ben satıştan çok alanın fikrini merak ediyorum hep… Yani herkes bilir ki, kitaptan kimse zengin olmuyor ve yazanların birçoğu bunu hobi olarak yapıyor.. . Sanırım hobileri olanlar bilir, kitap yazmak her ne kadar hobim olsa bile,değişilmezim ve vazgeçilmezim olduğunu, vaz geçmeye karar verdiğimde ve bunun en fazla 16 saat sürdüğünü gördüğümde keşfettim… 

KAKM: Yazmanın sizin için önemli olduğunu biliyorum peki ya okumak hayatınızın neresinde duruyor? Severek takip ettiğiniz yazarlar kimler? 

MA: Evet deminde dediğim gibi, yazmak benim için her ne kadar tutku olsa da vazgeçilmezim… Elbette ki var …mesela herkes bilir ki, ben tam bir Julie Garwood hayranıyım… gerçi son zamanlarda pek anlaşamıyoruz yazdığı kitaplarla ama olsun onun kalemi bende çok başka yerdedir… Sonra Reşat Nuri Güntekin ve Jane Austen Aşk ve Önyargı yani bizim terimimizle Aşk ve Gurur… Artık kaç kere okuduğumu unuttum ve tüm kelimelerini ezberledim bu yazarların kitaplarının… 

KAKM: Yeni projelerinizden bahsedecek olursak Müjde Aklanoğlu ismi karşımıza neyle çıkacak? 

MA: Elbette ki büyük bir sürpriz aşamasındayız yayıncılarımla!!!! Ama aynı anda yeni kitaplarla da sizi karşılamaya devam edeceğiz… “Sürpriz çok yakında açıklanacak zaten…” ;) 

KAKM: Sosyal medyayı oldukça yoğun kullanan biri olduğunuzu biliyorum ve iletişim adreslerinizi sorayım. Okurlarınız size hangi platformlardan ulaşabilirler? 

MA: Müjde AklanoğluFace sayfasından, WATTPaD -mujdeaklanoglu, Twetter -mujdeaklanoglu, Instagram-mujdeaklanoglu ve Tumbrl –Merkan, KüflüCom Müjde Aklanoğlu VS. için Müjde Aklanoğlu yazmak yeterli… Sanırım bir nick bulmam gerek… Şuna bak düzene isim koması olmuş… 

KAKM:  Söyleşi yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Son olarak okurlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? 

MA: Bende çok teşekkür ederim canım… Biz bu yola çıktığımızda,3 kişiydik sonra 5 derken 100 ve sonra binler olduk… Şu anda kocaman bir ailem ve biliyorum ki beni seven birçok dostum var… İyi ki onlarla tanışmama vesile olan o tartışmaya girmişim ve ben de yazarım diye büyük konuşarak, bu yola adım atmışım… İyi ki varlar ve iyi ki varsınız sizi çok seviyorum ve şekerden tatlı muhabir hanım :D Sizi de çok seviyorum bu güzel söyleşiniz için tekrar teşekkürler bizi bir araya getirdiniz…


Yarışma kitabımız "Bana Sevmeyi Anlat"


Sayfa Sayısı: 736
Parola Yayınları
2014
28 tl


Kitap Tanıtımı

"Rüzgâr Esme'yi öğrenecek"
Karanlıktan çıkıp aydınlığa kavuşmanın, cehennemin buz tutup
Cennetin var oluşuna tanık olun…
Sevgisiz bir adamın merhametsiz yüreğine, ilmek ilmek aşkın dokunmasını keşfedin! Tutkunun nefretle savaşını, intikamın aşka yenilişini okuyun…
Rüzgar'ın tatlı bir sevdayı kuşanıp, mutlu bir meltemle Esme'sine eşlik edin. Onların aşk şarkısını birlikte söyleyin…
O hiç istemese de karanlığın içinde doğdu. Babasının, kara 
Vicdanının ve geçmişinin pis izlerini silmeye çalışarak yaşamayı seçti. Başardı da… Ta ki, kader onun elinden en değer verdiği varlığı alıp, içinde yeşerttiği son insaf kırıntısını da yok edene kadar…
İşlemediği bir suçun müebbet yiyen sanığı olarak, vicdansız bir kalpte hapsedilmesine karar verildi! Acılarla sınanıp, vicdanla temizlenip, aşkla yüceltilmesine…
Esme karşısında gördüğü kopkoyu zindan gibi karagözlerin içinde kendini kaybederken, vicdanı tipsiz bir kuyuya dönüşmüş
Rüzgar'ın ışığı olabilecek mi?
Peki, ya Rüzgâr! Sevmeyi, sevilmeyi; en önemlisi de Esme'yi öğrenebilecek mi?
Tutkulu bir aşkın hüküm sürdüğü bu roman ellerinizi yakacak, yüreklerinizi fethedecek...



Yazarımızın Diğer Kitapları

Kör Talih


Sayfa Sayısı: 720
Parola Yayınları
2014
28 tl


Kitap Tanıtımı

Büyük holdinglerin karizmatik başkanı, sınırsız servetin despot sahibi: Arda Mertoğlu! Topluma mal olmuş eşsiz bir Ceo, kadınların yüreğine taht kurmuş pervasız bir kral, çalışanlarının iyilik timsali sert görünümlü müsamahasız patronu...

Ama işler hiç ummadığı anda tersine döndü! Ufacık bir kız; es kaza hayatına sürpriz bir giriş yaptı, yaşamının tüm merkezine bir kraliçe idamesinde izinsizce oturarak, yüreğindeki yasak toprakları savaşmadan teslim aldı. Ve tüm dengeler altüst olurken, terazinin kantarı kaçtı. Evet, Arda patavatsız oldu, Hazal düşünceli… 

Arda milyarla banyo yapıyordu; Hazal babası para vermezse meteliğe kurşun değil, kurusıkı bile atamıyordu. Asiydi ama gurursuz değil… Tamam, mahalle arası, edep yuvası, her çetrefilli işin olduğu arka mahalle bir ortamda büyümüş, ünlüleri televizyonda görüp, beyaz atlı prensle ilgili hayaller bile kurmamıştı. Keza asosyal hayatında, masalların gerçekleşmeyeceğini bilen ender genç kızlardandı.

Okulunun birincisi, babasının şamar oğlanı, abisinin bezelye beyinlisi, annesinin biricik kuzusu, ailenin dil yumağı, asi bebeciği…

Çirkin ördek yavrusu: Hazal…
O, daracık kaderin çemberinden inadına geçmek isteyince, isteklerinin arasında sıkışıp kalarak, Kör bir Talih'e denk geldi!




Bir Şans Daha


Sayfa Sayısı: 720
Parola Yayınları
2014
28 tl


Kitap Tanıtımı

Hayatta her zaman herkesin ikinci bir şansı olmalı derler! Ya hatayı yapanı affetmek istemezsen! Onun hatası senin sonunun başlangıcı olursa, dönüşü olmayan yollara, çıkışı olmayan sokaklara dönerse?..

Çok sevsen ve aldatılsan, sevmekten vazgeçer misin? Ya da, her şeyi bırakıp onu affeder misin? Peki, ya kader?..

Sen istemesen de, onu tekrar hayatına soksa ve seni imkânsız sınavlarla sınasa!.. Sen ne yaparsın? İkinci bir şans verir misin? Yoksa yok sayar, geçer misin? O, hayatının kararını vermek zorunda. Kendisi için değil, kendinden olan için. Peki, ya kalbi? Kalbi bunu affedebilir mi? Sevgi her şeye yeter mi? Çok sevdi ve aldatıldı. Hem de en mutlu olduğu anda…

Sizce İkinci Bir Şansı, herkes hak eder mi?



Yemin Bozdum Yolunda


Sayfa Sayısı: 704
Parola Yayınları
2014
28 tl


Kitap Tanıtımı

Her şey bir yanlış anlaşılmayla başladı! Derin yeşil gözleri, beyaz, tazecik tenine düşen gece karası saçları ve dolgun kırmızı dudaklarıyla yakıcı bir güzellik: Peri! Hayal dünyalarında yaşayan, peri kızlarından değil o! Onun hayatı, masal dünyalarındaki gibi hiç olmadı. Zaten masalların, ucuz aşk romanlarına inanmayı bırakalı çok olmuştu. Ta ki; gece yarısı uyku sersemi yaptığı bir hataya kadar!

Sınırsız serveti, baştan çıkarıcı cazibesi ve pervasız yakışıklılığıyla Eymen'in baştan çıkarıp elde edemeyeceği bir kadın yoktu. Öyle sanıyordu! Oysa Eymen, evliliğin erkekleri itaatkâr bir köleye çevirdiğini ve aşk acısının azap verici bir yıkımla, ehlileştirici etkisini düşünerek evlenmeyi kesinlikle istemiyordu. Geçmişte yaşadığı acı tecrübesi yüzünden, kapılar aşka kapanmış, yüreği sırlarla örtünmüştü… Artık aşka yeminliydi! Bir gece zorda kalıp bir otele uğradı ve uyandığında hayatının en büyük yanlış anlaşılmasıyla karşılaştı. Böylece peri masalı başladı!

Tüm kadınlar kendisininken, o; sadece asi ve şartları olan bu kızı arzuluyor -Karısını!- ona sahip olabilmek için her yolu deniyordu. Peri isyan ettikçe cezbediyor, çekim alanından çıkmıyordu. Bu iki inatçı âşıktan acaba hangisi galip gelecek? Önce hangisi pes edecek? Eymen dokunursa yanacak, bir ömür evli kalacak! Peri ise verdiği yemini bozmayıp arkasında kalmaya çalışacak…İki Yemin, bir aşk… Acaba hangisi kazanacak?..





Müjde Hanım'a bu güzel sohbet için bir kez daha teşekkür eder, yazarlık kariyerinde başarılar dilerim. Çekilişimiz hala devam ediyor, katılmayı unutmayın!!!
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI