Agafya- Ertürk Akşun
Sayfa Sayısı: 464
Destek Yayınları
2014
22 tl
Kitap Tanıtımı
Sana yeni bir isim verdim ben, "Agafya" dedim. "Yüce aşk" dedim.
Kalbimin en derinine sakladım seni, kimse görmesin istedim.
Ve o ismi sadece ben bildim ve sen sadece benim oldun...
"Beni sevmek bana tahammül etmek demektir. Eğer beni seviyorsan buna katlanacaksın. Beni ben olmaktan çıkararak sevemezsin. O zaman sevdiğin kişi ben değil, başka birisi olur. Sen başka birisini istiyorsan, o zaman başka birine git, ben ise buyum. İşte senin asıl çaresizliğin de burada başlıyor Anton."
1920li yıllar. Rusyada büyük bir devrim olmuş, Avrupa birdenbire kendi derdine düşmüş, Birinci Dünya Savaşını yarıda kesmek zorunda kalmıştır. Devrimden kaçan Rus asilzadeler, dillere destan güzel Rus kadınları, işgal altındaki İstanbulun yolunu tutmuşlardır. Bir tarafta Anadoluda amansızca süren ölüm kalım savaşı, bir tarafta İstanbulun yeni tanıştığı gece hayatı... İstanbul, tarihinde ilk kez kadınlarla ama bambaşka kadınlarla tanışmaya hazırlanmaktadır... Bir tarafta gurbette yaşanan kanlı bir aşkın hikâyesi... Bir tarafta intikamlar, trajediler, aşklar...
Kitap Yorumu
Bir kitapta içerik en önemlisidir ama isim ve kapak da önemli benim için. En azından ismine ve kapağına bakıp konusuna da göz atıyorum. Agafya da benim için öyle oldu. İlk tanıtımlarını gördüğümde listeme eklemiştim. Hem kapak hem de konusu ben de tam anlamıyla bir merak uyandırmıştı. Sanırım çok içten istemişim bu kitabı ki, turunu yapıyoruz :)
Kitabımızın geçtiği zamanda İstanbul işgal altındadır, Rusya ise bir krizdedir. Ülkede Bolşevik İhtilali baş göstermiş, zengin ve soylu kesim ülkeyi terk etmek zorunda kalır. Nasılsa bu ihtilal Beyaz Ordu tarafından bastırılır düşüncesiyle rahattırlar ilk başlarda ama yanılmaları uzun sürmeyecektir.
Rusya’dan kalkıp İstanbul’a gidecek olan gemide kızıl sarı saçlı, beyaz tenli bir kadın vardır adı Nataşa. O da ülkesini dadısıyla beraber terk etmek durumdadır. Anton ise yarı İngiliz yarı Türk bir gazetecidir, haberleri takip etmek için o da Rusya’dadır. İkilinin yolu limanda kesişir. Anton görür görmez vurulur Rus güzeline. Gemiye bindiklerinde de Anton gözlerini alamaz Nataşa’dan. Onu gördüğünde anlamıştır büyük bir aşk duyacağını ve ona Agafya (Yüce Aşk) diye seslenmeye başlar. Gemide başlayan muhabbet onları ayrılmaz ikili haline getirir. Anton ne kadar aşıksa Agafya o kadar uzak ve soğuktur, yalnızca arkadaşça duygular besler. Sürpriz olarak onlara yolculuklarında Olga ve oğlu Kotik de katılır. İstanbul’a vardıklarında da ayrılmaz bu beşli. Zor zamanlarda hep beraberdirler, destektirler. Ta ki ortaya samuray Tegami çıkana kadar. Sonra hepsi için bir dağılma söz konusudur. Nasıl olduğunu anlatmayı çok isterdim ama tutuyorum kendimi :)
Dönem romanlarını severek okuyorum. Hele Agafya gibi olduğunda okumaya doyamıyorum. O kadar akıcı bir kitap ki nasıl bittiğini anlamadım. O dönemin yozlaşmışlığı, çekilen acılar, duyulan aşk çok sade ama bir o kadar da etkileyici bir şekilde dökülmüş Ertürk Akşun’un kaleminden. Karakterleri çok samimi geldi bana, okudukça onlarla kızıp onlarla üzüldüm.
Hem konusu hem de anlatımıyla kesinlikle bir şansı hak eden kitaplardan biri Agafya. İşgal altındaki İstanbul’da yaşayan Ruslar sizi bekliyor unutmayın :)
Benim bu kitaba puanım ise;
Ve tabi bir de çekilişimiz var, katılmayı unutmayın :)
*Çekiliş sonuçları facebook sayfamızda açıklanacaktır.
a Rafflecopter giveaway